Sevginar Sali

İyilikten korkup, kötülükten medet ummak!

Çok önemli bir sorunla topyekûn bir mücadele verilme zorunluğu içinde bir şeylerin iyi gitmesinden korkan, kötülükten medet uman anlayışın yaptıklarını gördükçe nedense hala şaşırıp kalıyorum… Şimdiye kadar bin kere alışmış olmamız lazımdı oysa ki!
Ne olacak her şey sarpa sarınca siz bunun dışında mı kalacaksınız?
Kimilerinin kalbi kötü harbiden… Başka bir izahatı yok…
Hala zarar vermek, olup bitenleri kötülemek, yapılacakları engellemek peşinde koşmak nedir Allah aşkına! Aslında çok büyük bir çaresizliğin ve eksikliğin göstergesi bunlar ama kime ait olursa olsun zerre faydası yok ki!
Bırakın artık bu işleri… Bir ucundan da siz tutun yapılanların kıymetini başkaları bilmese siz bileceksiniz, Allah görecek...
O gizli kapaklı yaptığınız ya da saklamaya bile ihtiyaç duymadığınız kötülükler; her şeyiniz ve siz o kadar aşikarsınız ki…
Başkasından önce ektiklerimizi kendimiz biçeriz, o çiğnediğiniz ‘tarla' hepimizden önce sizin hayatınız! Kötü tohumla bir kez tanışınca ıslah edilmesi zaman alır, büyük vakit kaybı, çok gereksiz israflar…
Zaman ne kadar kıymetli bir şey ve ne denli geç farkına varıyoruz… Geri döndürülemeyen, satın alınamayan bir şeyi bu kadar savsaklamak ne cüret, ne cesaret, ne denli kendini ve yaşamı bilmezlik!
Toplum içinde oluşan bir kötülük en başta mimarlarını ama diğer her bireyi de tehdit eder; kimse bunun dışında değil. Oluşmasında sorumluluğumuz olmasa bile engelleme hususunda eksikliğimiz var demektir ve yarattığı risk, ortaya koyduğu tehlike hepimize paylaştırılıyor.
Her kişi kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder tamam, ‘önce ben' kadar doğal bir şey yok ama şunu da unutmamalıyız toplumun zararına olan hiçbir şey gerçekten herhangi bir bireye yarar sağlamaz…
Kişinin zararı toplum iyi olursa her türlü telafi edilir, toplum kötü olursa hiç kimsenin kurtuluş şansı yok!
Bunun için (gerçek anlamda) kamu yararına çalışan kurum ve kuruluşlar her birimizden biraz daha ayrıcalıklıdır, üstündür…
Kendiniz ya da daha küçük grupların çıkarları için bir şey isterken, mücadele verirken ‘daha büyük' kim ve ne var daima farkında olarak davranmalıyız.
Kişinin üstünde aile, hanenin üstünde mahalle, onun üstünde şehir, onun üstünde ülke var gibi düşünün…

Örnekleyeyim ifade ettiklerim yerini daha net bulsun…

*31 Mart'ta İBB yerel seçimleri tekrarlanmasa Ekrem İmamoğlu bu kadar büyük bir farkla kazanamazdı!
*Hz. Peygamber s.a.v. öyle buyurdu; 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.'
*Silivrispor ilçemizin bir değeri olabilir ama Silivri'den daha önemli bir kurum değil!
Vs...

İlla birini de ‘taşlayacaksak' ilk taşı en günahsız olan atsın bari : )

YORUM YAP