Sevginar Sali

Haklı olmaktan büyük güç, kendiniz olmaktan büyük mutluluk var mı?

Meşhur bir ikilem ya da öne sürülen seçim vardır, ikili ilişkilerde özellikle; “Haklı mı, mutlu mu olmak istersiniz” diye… Mutlu olmayı tercih edenler haklı olmaktan yan taviz verme yolunu seçer genelde… Yanlış giden bir şeyi kabullenmek için zaman kazanırken, gerçekten mutlu olmak konusunda vakit kaybedersiniz.
Bunu “Güçlü mü, haklı mı olmayı seçerdiniz?” şeklinde değiştirmeyi deneyelim… “İkisi de” cevap hakkımız olmadığını hesaba katarak pek çoğumuz sanki bir anlık içgüdüyle “güçlü olmak”tan yana tavır belirtecek gibi duruyor.
Bu iddiama sıcak bakmanız için girift bir yaşam yolculuğunu arkanızda bırakmış olmanız gerektiği bilinciyle yine de düşünmenizi istiyorum; haklı olmaktan daha büyük bir güç olabilir mi?!
Haklıyken ne kaybettiğiniz her daim teferruattır, kazandıklarınız ise ölçülemez ‘servet' değerinde…
İnandıklarımız ve hissettiklerimizin aksi yönünde atılan her adım bizi bizden eder. Kendine sahip olamayan, kendini kaybeden her kişi hükümsüzlüğe mahkumdur.
Mutlu, iyi ya da huzurlu (ne ararsanız artık) olmayı ben büyük ölçüde insanın kendi olmayı başarması ve kalabilmesine bağlıyorum…
Bunun için bir diğer önemli kıstas başkalarını memnun etmekten ziyade kendi kendimize ortaya koyduklarımızdan hoşnut olmanızdır. Birine yardım mı ediyorsunuz, bunu tabi ki ihtiyacı olduğu için ama öncelikle kendiniz için yaptığınızı unutmayın; ki özünde öyledir... Düşünceniz, duygularınız, vicdanınız böyle uygun gördüğündendir… Gün gelir o iyilik ettiğiniz kişi size yanlış bir şey yapar, buna üzülmek yerine kendiniz için yeni şeyler yapmaya devam etmenizin yolu açık kalmış olur.
Kendiniz ve dışınızda kime ne yaparsanız yapın bunun tamamıyla kendinize yönelik bir eylem olarak düşünmeye daima gayret edin. ‘Koruyucu hekimlik' gibi de düşünebilirsiniz. Bugün beklentiye girmezseniz, yarın karşılanmamış olmasının hayal kırıklığını yaşamazsınız : ) ‘Aman şu kişiye iyilik yaptım, bana teşekkür eder, minnet duyar…' değil, ‘Ne yaptıysam içimden geldi, kendi vicdanımı susturmak, iyileştirmek için yaptım kimsenin bunun için bana teşekkür etmesine gerek yok' şeklindeki anlayışı ne kadar çabuk benimserseniz o kadar rahat edersiniz : )
Bilinen adıyla “Sıfır beklenti, sıfır hayal kırıklığı…”
Ve bazı insanlar siz ne yaparsanız yapın sizi sevmeyebilirler. Bunun sizinle hiçbir ilgisi olmadığını, kendilerini sevmeyen insanlardan böyle bir beklentiye girmenin yersizliğini ne kadar erken fark ederseniz o kadar enerjinizi güzel şeylere kanalize etme fırsatınızı çoğaltırsınız.
Kendini güzel sevmeyi başaran, inançlarına ihanet etmek zorunda kalmadan yaşayan insanların başkalarının onayına ihtiyacı o denli azalır. Ne kadar çok başkaları tarafından sevilmek ve takdir edilmek duygusunu yaşarsanız o kadar fazla kendi kendinizle ilgili bu hususta açık olduğunu gözden kaçırmayın.
Özetle her şeyden önce davamızda haklı olmayı,
ne yaparsak yapalım bu eylem ve düşünce odağına kendimizi koymayı
ve kendimizi en güzel halliyle sevmeyi
İHMAL ETMİYORUZ…

***
İster ticaret, ister siyaset ne iş yaparsanız yapın, ya da en sade şekliyle bu dünyanın sakini olun bu kıstaslar değişmez…

YORUM YAP