Adil Sirkecioğlu

Gelelim Çanakkaleye...

İki gündür sözünü ediyorum, aslında 18 Mart'tan beri aklımda ama... Kısmet bu güneymiş... Haftanın son günü, hem “hafif” bir yazı yazıp “kaytaralım” , hem de hocasını lafa tutan talebeler gibi, çaktırmadan gündemi kaynatalım...

Konu, Çanakkale Muharebesi...
Üzerinde en çok hamaset edebiyatı yapılan, suistimal edilmeye en yakın ve ne yazık ki, cahil cühelanın da en çok ahkam kestiği, atıp-tuttuğu konulardan biri...
En son, yerel basından müstafi, yaygın basından kovulma bir muharrir, tam sayfaya yakın bir cehalet vesikası kaleme alarak, bu söylemimi bir kez daha doğruladı. Kendisi, kendi kendini bu konuda “uzman” ilan etmiş ve hatta Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'a da, yine tarihle ilgili bir “hikayeyi” satmaya kalkıp da yüz bulamayınca, küsüp savaş açmıştı...

Dedik ya, bu konuda çok atılıp tutulur ama, yazılanların yarıdan fazlası, tarih bilgisi ilkokul üçüncü sınıf ders kitapları seviyesinden ileri gitmeyenlerin kalemlerinden çıkma, buram buram hamaset, şişirme, “tribünlere oynayan” dallamalıklardan ileri gitmez...
Çünkü bizde, bir resmi tarih vardır, bir de gerçek tarih...

Geçen sene de bu vakitlerde yazmıştık, tekrar edelim;
“1- Çanakkale Muharebeleri, Kurtuluş Savaşı'nın bir parçası değildir. Arada koskoca beş yıl vardır.
2- Çanakkale'de “Atatürk” yoktur. Miralay Mustafa Kemal Bey vardır. Mustafa Kemal, Çanakkale'de Albay rütbesiyle bulunuyordu. Çanakkale Muharebeleri'ni yönetmiş falan değildir. Çanakkale'de ordumuzun komutanı Liman Von Sanders Paşa'ydı, yardımcıları da, Vehip Paşa, Cevat Paşa ve Esat Paşa... (Sahi kaç kişi isimlerini biliyor?)
3- Çanakkale, bizim de katıldığımız emperyalist dünya savaşının bir parçasıydı, ancak ne en önemli kısmıydı, ne de belirleyici cephesi...
4- Çanakkale'de bal gibi biz “kaşınmıştık”... İlk kurşunu biz atmış, savaşa kurşun sıkarak başlamıştık... Almanlara “göbeğimizden” bağlı olduğumuz için gidip Sivastopol'u topa tuttuk, “onlar” da bize cevap verdiler. Çanakkale'ye düzenlenen, bir saldırı değil, bir karşı saldırı idi... Evet, düşman emperyalist devletlerdi ama biz de emperyalisttik...
5- Müttefikler Çanakkale'ye, dünya savaşı başladıktan sekiz, biz savaşa katılıp ilk kurşunu onlara sıktıktan da tam beş ay sonra saldırdılar.
6- Çanakkale'de tüm muharebe, toplam altı ay sürdü. Ondan sonra, üç yıl boyunca Çanakkale'de tık yoktu...
7- Çanakkale'de “milli ordu” değil, “imparatorluk ordusu” savaştı. Bu orduda Türk de vardı, Kürt de, Arap da...
8- Şehit sayımız, herkesin bir rakam salladığı gibi, üç yüz bin, beş yüz bin falan değil, sadece 55 bindir... 140 bin de yaralı vardır. “Kayıp” rakamı ile “şehit” sayısını birbirine karıştıranlar, tarihi de sulandırırlar.
9- Ne 57. Alay, ne 27. Alay “son askerine kadar” şehit düşmüş, yok olmuş değildir. İki alaydan da sağ salim geri dönenler, anılarını anlatanlar vardır. Sabaha kadar, son asker ölünceye değin savaşmışlar, son asker bayrağı ağaç dalına asmış da yere düşürmemiş falan, bunlar cühela masallarıdır...
10- Bütün bu gerçekleri bilmek, Çanakkale'deki kahramanlıklara ve başarılara gölge düşürmez, değerini zedelemez.
11- Şimdi bir sürü cahil ve aptal, benim bu yazıma çok kızacaklardır.
12- Kızsalar da şeyettim, kızmasalar da yazdım.”
Bakın Engin Ardıç bile biliyor yahu...

YORUM YAP