Hüseyin Kuru

DENEMELER...

Geçen haftadan devam edelim... Ramazan ayının manevi ikliminde düşünmeden ve teşekkür etmeden olmuyor.

Biz insanoğlu hayatımız boyunca hep şunu düşünürüz ve araştırırız; nereden geldik ve nereye gidiyoruz?
O zaman bu Dünya bir misafirhane midir, yoksa bir mükâfat yeri midir?
İyi de o zaman hayat niye kısa sürelidir? Vs.vs.
Bu soruları insanoğlu kendi kendine sorar durur ve hiç bitmez!
***
Kâinatın big bang'le yokluk ve hiçlikten varlığa dönüşmesi yaratılışın farklı aşamalardan geçerek belirli düzen ve intizamda kurulması, muazzam ve ekolojik bir sistemin eşref-i mahluk olan biz adem oğullarına sunulması tabi ki Yaradanın takdiridir.
Mevcudatın belirli bir sistem içinde yaratılması ve yaratıkların idaresi, ikamesi ve yaşama sevk edilmesi tabi ki rızıklandırılması ve yaşam kaynaklarına, ikli-mine ve ortamına göre istihdam edilmesi muhteşem ve harikulade bir aklın ve inanılmaz büyük bir sanatkârın izlerini ve mührünü taşıdığını görebilirsiniz.
Tek Allah CC olduğuna iman etmek, ehl-i kitap dinlerin de tevhid inancı temelidir.

***
Arzın neresine giderseniz gidin veya bakın hatta kafanızı nereye çevirseniz çevirin bakan göz için Rahman'ın her tarafta işaretleri, ayetleri ve imzasını göreceksiniz.
Sadece tabiatta 300 bin bitki ve 200 bin hayvan çeşidi yaratılmış, toplam 118 elementle yoğrulmuş olan bu muazzam yaşam kalitesinde bir ekolojik denge, nizam, intizam, ahenk ve süreklilik vardır buna ilim insanları sünnetullah diyor.
Bu öyle bir denge ki asla tesadüfe yer yok!
Herşey çok ince bir planla yaratılmış, sistem kendi kendini temizliyor, süpürüyor ve tazeleniyor... Yeniden hayat veriyor, şekilleniyor ve mevsimler bu tabloları binlerce kez örneklerle tekrarlanıyor!
Düşünün odun aynı topraktan size rengi, tadı ve şekli farklı meyve ve sebzeler sunuyor?
Çamurdan aldığını nasıl ayrıştırıyor da bu rengi, şekli ve tatları veriyor?
Ya peki zamanlaması?
Nereden biliyor da belirli ayda ve zamanda üretime geçiyor?
Kim emir veriyor bu işleme ve üretim iznine?
Bu sorunun tek bir cevabı var demek ki bir kodlama, şifreleme ve emr-i ilahi var.

***
Ne diyor asrın en büyük alimi; “sineğin kanadını, pirenin midesini kim yaratmışsa Kâinatı da o yaratmıştır”...
İnsanın küçük bir kâinat, kâinatın ise büyük bir insan kalıbında düşünülmesi gerektiğini söylüyor.
Yaradan CC, eşref-i mahluk olan insanoğluna sanatını gösteriyor “Seni, neslini, soyunu velhasılı kelam gördüğün ve göreceğin tüm alemleri ben yarattım” diyor.
Devam ediyor “Kuruyan kemik parçalarından hepinizi tekrar halk edeceğim ve sana sonsuz ve ebedi bir hayat vereceğim” diyor ve taahhüt ediyor.
“O zaman sen de, şükür, sabır, tevekkül, tefekkür ve kadere rıza göster ki imtihanı ver” diyor!
Peki insanoğlu ne yapıyor?
Şirk peşinde koşuyor, kendini vehimlere kurban ediyor, farkında bile değil!
Halbuki baksa, görse ve okusa cehaleti ortadan kalkacak idraki, iz'anı, feraseti ve basireti de artacak, yanılgıya düşmeyecek.
Kâinatı okumuyor, görmüyor, bakmıyor düşündüğünü veya idrakine giydirdiklerini hakikat ve gerçek sanıyor!
***
Bakınız şunu düşünelim; insanoğlunun yaşadığı bu menzilde yaratılıştan bu güne kadar takriben 700 milyar insan gelmiş ve geçmiş... Bu mavi gezegende konaklamış ve terhis belgesi almış, yani ahirete göç etmiştir.
Hayatın bir imtihan olduğu gerçeğini bilmek lazım.
Kudret-i ilahi hayatı yaratmıştır, takdir-i ilahi de imtihan vesilesi yapmıştır, sırr-ı ilahi bu hayatı perdeli kılmıştır, ki insanoğluna ebedi bir yaşamı sonsuz çağlar boyunca sunacağını taahhüt etmiştir!
Neye karşılık? Senin canını ve malını ebedi bir hayat olan cennetinin karşılığında bizden satın almıştır!
İşin özetinde, kadere imanda hep şu vardır; imtihan sırrını çözen insan yaşamı da çözmüştür.

***
Biz insanoğlu bedenen bir sanat eseridir, ama yaratıldığı için sanatkâr değildir.
Kâinatta görülen güzellikler insanoğlu tarafından yaratılmamıştır, insanoğlu her seferinde düzeni ve ahengi bozan, katleden, yakıp-yıkan, tahrip eden, savaşan, öldüren, acımayan, gaddar vasıflı hatta inkar ve isyan edendir!
Aynı zamanda kibirli, bencil ve megalomandır ve tabi ki izansız ve idraksiz bu varlık maalesef insanoğlundan başkası da değildir!

***
Halbuki eşref-i mahluk olarak şereflendirilen bizler yaratılış sırrına çok uzak değiliz ki!
Sadece biraz caba sarfetsek hem kendi yaşamımızı hem de ebedi alem olan ahiretimizi kurtaracağız.
İyi de insan zor olanı neden seçer, anlamak mümkün değil!
İyi haftalar...

YORUM YAP