6 Şubat 2023'te meydana gelen depremden dersler çıkarmak lazım. Dikkat edilirse yapı stoklarının eksik ve riskli binalar olması, yapılan işlerin eksik, noksan ve standartlara uygun yapılmaması ve en önemlisi zeminlerden kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz.
İşin temelindeki en büyük eksiklik insanoğlunun doymak bilmeyen hırsları ve açgözlülüğü dür. Şehirlerin riskli zeminlere kurulması, yüksek katlı imar verilmesi, kontrolsüz ve denetimsiz şekilde inşa edilen yapılar/binalar olması kaçınılmaz bir sona yani mukadderata yenildi.
Sonuçta milyonlarca insan mağdur oldu. Yüzlerce milyar dolara mal olan korkunç bir yıkım yaşandı. Giden canlar cabası.
Gene de devletimizin bu konuda hızlı bir şekilde hareket etmesi yüreklere su serpti.
Toplum olarak bu işin ciddiyeti halâ idrak edilemedi. İstanbul'un hali ise ortada.
Açıklanan raporlar özellikle yaşlı ve eski yapı stoklarının acil bir şekilde kentsel dönüşüm ile dönüştürülmesi konusunda alarm veriyor.
Bir yerden başlamak, bir an önce bu konuyu ciddiyetle ele almak lazım.
Aşağıda okuyacağınız metin işin ciddiyetini ortaya koyuyor.
***
Geçtiğimiz hafta içinde basında da yer alan bir haberde; Boğaziçi Üniversitesine bağlı Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü ve İBB işbirliğinde hazırlanan “yıkıcı bir depremin mega kente verebileceği hasar” ile ilgili 39 ilçenin adeta röntgeni çekilerek her ilçe için kitapçıklar hazırlandı.
Bu kitapçıklarda mahalle bazında nüfus yoğunluğundan zemin etüdüne, bina yoğunluğundan kaç tane binanın zarar göreceğine kadar birçok bilgiye yer verildi.
Gene bu raporda İstanbul için en kötü senaryo olan 7.5 büyüklüğünde ki bir deprem de yaratabileceği hasar, zarar ve ziyan hakkında cevaplar aranmış.
***
• Depremdeki hasarların tek sebebinin elbette ki sarsıntının şiddeti değil, zeminin özellikleri ve üzerinde ki yapının o koşullara uygun şekilde inşa edilip edilmediği de yıkımda belirleyici etkenler olduğu, hatta zemin farkı nedeniyle 17 Ağustos 1999 depreminde Avcılar'ın Beşiktaş'takinden 20 kat daha fazla etkiye sahip olduğu açıklandı.
• Bu raporda en önemli tespitlerden bir tanesi depremin yıkıcı dalgalarının etkisinin mahalleden mahalleye göre farklılık arz etmesi çünkü zemin kentin her köşesinde değişiyor.
Tabi ki konunun önemine binaen bizler de bu raporu kısaltarak yapılan tesbitler üzerinden köşemiz de sizlerin bilgisine sunuyoruz.
Bilimsel olarak hazırlanan bu raporda uygulanan yöntem ve parametrelerin gerçekliği üzerinden ihtimal dahilinde 7.5 şiddetinde ki bir depremin sonuçları üzerine bir senaryo oluşturulmuş. Bu rapor bilimsel de olsa mutlak doğru değildir.
Felaket tellallığı olarak düşünülmesin. Lakin biz insanoğlu için kader tedbir ister noktasından bakarak bilgi sahibi olalım.
***
Kent geneli için üretilen senaryoya göre;
• İstanbul'da yaklaşık 190.800 bina orta ve daha üst seviye de hasar görecek ve yaklaşık olarak 2.5 milyon kişi acil barınma ihtiyacı yaşayacak.
• Raporda tüm ilçelerin haritaları da yayınlanmış.. buna göre zeminin yüzeyden 30 mt altına kadar olan kısmında depremin yıkıcı dalgalarının etkisinin mahalleden mahalleye bile farklılık gösterdiği, çünkü zeminin kentin her köşesinde değişken olduğu açıklandı.
• 39 ilçenin genel görünümüne bakıldığında yapı stokları eski ve yenilenmemiş ilçeler ile denize kıyısı olan ilçelerin depremden olumsuz olarak daha çok etkileneceği görülüyor. Marmara denizinde kıyısı olan; Avcılar, Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Esenyurt, Fatih, Güngören, Küçükçekmece, Silivri, Zeytinburnu gibi ilçeler zemin ve yapı stoku nedeniyle riskli bölgeler olarak tabloda yer alıyor.
• Karadeniz'e kıyısı olan Eyüp Sultan, Sarıyer, Beykoz ve Çatalca ilçeleri de yerel bölge zeminlerine göre ve yapı stokları nedeniyle bu olumsuzluktan etkileniyor.
• Silivri'deki binaların %58'i yani 40.800 bina hasar görmeyecek ya da hafif hasarlı, %24'ünün hafif, %14'ünün orta, %3'ünün ağır, %1'inin ağır hasar görmesi bekleniyor. Lakin bu ilçede 40 bin kişi acil barınma ihtiyacı yaşayacak.
• Aynı sahil şeridi üzerinde bulunan Büyükçekmece, Küçükçekmece, Bakırköy ve Fatih ilçeleri de aynı şekilde riskli alan içinde olduğu açıklanmış. Mesela Fatih'te %28, Büyükçekmece'de %42, Küçükçekmece'de %34'ü binalar hasar görmeyecek. Lakin bu 3 ilçede toplam da 431 bin kişi acil barınma ihtiyacı yaşayacak.
• Komşumuz Çatalca'da ise binaların %78'i hasar görmeyecek, %14'ü hafif, %6'sı orta, %1'i ağır, %0.23'ü çok ağır hasarlı olacağı, 2 bin binanın orta ve üst seviyede hasar göreceği, hafif hasar ya da hiç hasar görmeyecek bina sayısının 25.300 olarak tahmin edildiği, 5.800 kişi acil barınma ihtiyacı yaşayacağı açıklandı.
• Kentin Anadolu yakasında bulunan ilçelerden, Ataşehir, Çekmeköy, Ümraniye, Sancaktepe, Sultanbeyli ve Şile ilçeleri hem Marmara denizine kıyı değil ve rakım olarak farklı, kentin kuzey aksında kaldığı için zemin sorunu ve riski yok, hem de yapı stokları eski değil. Zaten verilerde bunu teyit ediyor.
• Lakin Anadolu yakasında ve Marmara denizinde kıyısı olan Kadıköy 41.000, Kartal 54.500, Maltepe 60.000, Pendik 85.000, Üsküdar 45.300 ve Tuzla 64.500 kişinin toplam da 350 bin insanın barınma ihtiyacı olacak.
***
Bu konuda detaylı olarak bilgi sahibi olmak isteyenler ilgili kurumların sitelerinden raporun içeriğini görebilirler.
Tabi ki bu rapor tahmin, varsayım ve ihtimaller dahilinde hazırlanmıştır.
Devam edelim… Bizim ülkemiz daha sağlam, mukavemetli ve güvenli olur düşüncesi ile 1940'lı yıllardan itibaren Üniversitelerimizde betonarme karkas ve yığma binaları temel alarak eğitim sistemini beton, kiremit ve tuğla üzerine kurmuştur.
Halbuki betonarme sistem doğru malzemelerle inşa edilmediğinde kütlesel ağırlığı nedeniyle yıkılma ve çökme riski olan, radon ve korozyona tabi olması nedeniyle sağlıksız ve max 30-40 yıl ömrü olan yapılardır.
Her ne kadar yapı denetime tabi bile olsa eğer kötü niyetle yapıldıysa geçmiş olsun. İiş bilmezlik ve bilinçsizce yapılan bu tür binaların ayakta kalması çok zordur.
Çağdaş medeniyet seviyesi olarak hedeflenen, emsal ve örnek alınan ABD ve Avrupa ülkelerinde ise devletler betondan kaçmış, ahşap sisteme yönelmiştir.
Neden derseniz burada ki kıstas şudur; kamu güvenliği ve toplum sağlığıdır.
Ahşap sistem bizim yüzlerce yıldır Anadolu'da uygulanan, ahşabın farklı şekillerde kullanımı ile inşa edilen bir yapı tarzıdır.
Genelde 2-3 katlı inşa edilen bu yapılarla Ev, Konak, Cami, Medrese, Kervansaray, Mescit, Çarşı, Arasta vb. gibi farklı amaçlarla inşa edilmiştir.
Proje geliştiriciler ve yatırımcılar işin akıbetini düşünmeden iş yaparsa olacağı bellidir.
İyi haftalar…