Şah Muciburrahman

Umuda susamış dünya...

Şuh olmasa da kahkahalar, ona şuh geliyordu kadın sesi. “Ne güzel eğleniyorlar” diye iç geçirdi. Kadını canlandırdı gençliğinde gittiği avantür filmlerdeki Seher Şeniz'i canlandırarak kafasında; bir başka evin balkonunda sigara içmeye çıkmış kadın imrenerek baktı sokağa sarmaş dolaş yürüyen sevgililerin ayak sesleri ile uzaklaşmalarını izledi. Derin bir nefes daha çekti sigarasından sıkkın şekilde…
“Bu telefon hiç susmayacak mı” diye sinirlendi yılbaşı partisine geç kalan müdür; telefonunun hiç çalmamasına kederlenen annesini hatırına getirmeden...
“Offff... bu gece ne ciro yapardım” diye hayıflandı, “İçki satılmaz” levhasının önünde müşteri bekleyen üç kez Umre'ye gitmiş kuruyemişçi...
“Öğle yemeğine gitmesem o jeepte ben de ölmüştüm şimdi” diye ürperdi teğmen; bu yemek, yeni bir yıldan ziyade, yeni bir hayata başladığını düşündü gece yat emirini verirken...
“Ah o çantayı evde bırakmayacaktım” diye dövünüyordu nezarette sorgu bekleyen soyguncu; “hırsız oluşuna değil, paradan bana söz etmeyişine bozuldum” diye söyleniyordu komşuya evdeki aç gözlü eşi...
“Belki gece 12'de arar, barışırız” diye ümitlenmişti terk edilmiş sevgili... Başka bir kutlamada gönül eğlendirmeye giden, onu terk eden yavuklusu...
“Keşke ….. Cemaatine yakın dursaydım, bunlar gerçekten terörist galiba” diye panik içindeydi, istikbalini garantilediğini sanan, yanlış tercih yaptığına yanan genel müdür...
“Şu eldiven, yakalanırsam yiyeceğim dayağa değer mi?” diye hesaplıyordu caddenin elleri donmuş tinercisi...
Yatırımının bir bölümünü istifa eden Belediye Başkanı'na yapmış işadamı, papyonunu takarken eşine, “Yılbaşı balosunda ne yapıp edip yeni başkanla fotoğraf çektirmeliyiz” diye tembihliyordu.
Kutlamaların olmayışına fena bozulup ağız dolusu küfrediyordu izin vermeyenlerin kim olduklarını ve neden izin vermediklerini bilmeden, orada kendisi gibi yalnızlarla buluşmayı düşleyen hayalperest...
“2018'de mutlaka görülmesi gereken yerler” haberini acı bir tebessümle okudu yoğun bakımdan odaya alınan hasta...
“Yılbaşı gecesi, evden iyisi yok... topuklular ayağını sıkacak, makyaj tazelemek için sıra olacak, ohh evde dünyanın eğlencesi elinin altında” derken, dünyanın eğlencesini yerinde görmeye giden arkadaşlarını kıskandı içten içe banka müdiresi...
Gece boyu yılbaşının “gâvur icadı” olduğunu anlatan babasından sıkılan yeni ergen, “Uyusa da Fashion tv'yi izlesem” diye iç geçirdi.
“Herkesin içinde söyleyemediğimi yüzüne söyleyeyim: Beş para etmez rezilin tekisin” diye tükürdü tuvaletin aynasına sarhoş kumarbaz; evde yılbaşı sofrasında kendisini bekleyen ailesini düşününce…
Nöbet devralmaya giderken “Sabaha kadar kusmukla dolacak buralar” diyerek sokağa sümkürdü, oraları süpürecek olan taşeron çöpçü...
“Bizim aile mi sıkmaya başladı, benim sıkıntıya tahammülüm mü azaldı” diye geçirdi aklından, salondakilere “birinci çinko” diye sahte sevinç gösteren delikanlı...
“Zıkkımın kökünü için” diye homurdandı çarşıda nöbet tutan polis, böğürerek eğlenmeye giderken bile sarhoş olanlara bakıp içemediğine yanarken...
“Acaba Genel Başkan, karşılamaya geldiğimi görmüş müdür” diye dertlendi 2019 hesapları yapan Belediye Başkan adayı...
Yüzünün şişi inmediği için yılbaşı partisine gitmeyen kadın, botoksun kapatmaya yetmediği çizgilerine söylenerek mızmızlanarak küfretti doktora ayna karşısında...
“Acaba düşerken hayatım film şeridi gibi geçecek mi gözümün önünden? Düştüğümde canım çok yanacak mı” diye meraklandı, köprünün tırabzanlarına yapışmış işsiz, yol ortasında intiharını izlemek için duran arabalara şaşarken...

***

Yeni yıl, eskisinin yazgısının kendine de yazıldığının bilincinde olmadan ya da bilip aldırmadan, daha iyisini vaat ederek güle oynaya geldi, tekme tokat gönderilmeye hazırlanılan 2017'nin son saatlerinde…
Ve dedi ki;
“Bana güvenin. Her şey daha iyi olacak”
Umuda susamış dünya, ona inanmaya dünden hazırdı.

YORUM YAP