Adil Sirkecioğlu

Üç Vakte Kadar Deniz Kızaracak, Kameraları Hazırlayın!

Silivri, son zamanlarda kamuoyunda cezaevi ile özdeşleşti. Açın arama motorunu, Silivri yazın, çıkan her yüz sonuçtan abartısız 95'i, cezaevi ile ilgilidir... Kalan beş sonucun da dördü, “deprem” konusunda bir şeyler söyler... Yani Silivri denilince insanların aklına iki şey geliyor, “Silivri Zindanı” ve “Silivri Çukuru”...

(Bu konuda şimdilik bir es verelim, hafta içinde “tanınabilirlik” ve “Silivri markası” üzerinde epey yazacağım...)

Deprem konusunu geçtiğimiz gün işlemiştik, ülkemizdeki deprem uzmanlarının büyük çoğunluğu, beklenen büyük İstanbul depreminin, “Silivri Çukuru” olarak adlandırılan ve Silivri'nin hemen açıklarında, hatta Silivri Sahili'nden çıplak gözle görülebilecek bir noktadaki fay kırığından meydana geleceğini savunuyor...

Hal böyle olunca, 1999 depreminden korku ve panik hariç, neredeyse hiç etkilenmeyen, Allah'a şükür yaralanma dahi meydana gelmeyen Silivri'de, “beklenen depremin merkez üssü olmanın” tedirginliği yavaş yavaş beliriyor... (1999'daki merkez üssü olan Adapazarı, Düzce  ve Gölcük'ü gözlerinizin önüne getirin...)

Bu tedirginlik ve bilinçaltına yerleşen korkular, geçtiğimiz gün yayınlanan bir haberle iyice su yüzüne çıktı...

Gün içinde, önce haber ajanslarına, ardından da internet haber sitelerine düşen bir haberde, Silivri'de denizin 30 metre çekildiğinden bahsediliyor ve bu durumun deprem habercisi olup olmayacağı soruluyordu...

Haberleri ilk gördüğümde, çekilen fotoğraflara baktığımda ve haber dilini incelediğimde, ağlanacak halimize güldüm...

“Halk panik içinde” , “vatandaşlar böyle bir olayı ilk kez gördüklerini söylüyorlar” , “yetkililerden açıklama bekliyorlar” diyerek, “ucu açık” cümlelerle bağlanan spekülatif ifadeler, haberi adeta bir felaket tellalı haline getirmişti.

(Yeri gelmişken, bu “ucu açık” kelimeler, gazetecinin “gizli” silahıdır. Mesela, gıcık olduğun bir siyasetçiyi karalamak mı istiyorsun, döşenirsin kendi kinini, ama cümleleri “halka ve vatandaşa” mal edersin, olur sana kamuoyunun sesi... O halk kim, neden o vatandaşlardan birinin ismi, cismi, fotoğrafı yok haberde diye de merak eden olmaz... “İddia ediliyor” çakallığının bir başka versiyonudur “halk şöyle diyor, vatandaş böyle soruyor” bağlamaları...)

Kuyuya taşı birisi attı... Anlı şanlı haber siteleri, televizyonlar çıkaramadı... Haber sitelerinden sonra, akşam haberlerinde televizyonlar da olayı haber yaptı... Hatta Habertürk Televizyonu, akşam haberlerinde konuyu birinci haber olarak işleyip, canlı yayına bir de uzman çıkardı... Görüntüleri yorumlattıkları Prof.Dr. Ahmet Ercan'ın Silivri ile yakınlığından geçtiğimiz gün de bahsetmiştim... Ahmet Ercan Allah'tan Silivri'yi iyi tanıyan biri ve Allah'tan dürüst bir bilim insanı da, “bu normal bir olay, depremle falan alakası yok.” dedi, biraz olsun ahaliyi teskin etti.

Devamı 29 Mart 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde

YORUM YAP