Oktay Saparca

O bir devlet adamı, siyasetçi güzel bir insan; FİKRET ÜNLÜ...

AAA

80 faşizmi ülkenin üzerinden silindir gibi geçmiş, siyasi yasakların sürdüğü yıllarda toplumun örgütlü gücünü hayata geçirip, ilk sol partiler örgütlenme listelerini hazırlamışlardı. Bürokratlardan beden terbiyesi genel müdürlüğü yapmış tertemiz güzel insanlardan birisi de Fikret Ünlü'dür. Deniz Baykal, Erdal İnönü, Fikret Ünlü... Siyasetin içinde en yakın olduğu insan Erdal İnönü olmuştur. Ortak özellikleri hiç akçeli bakmadıkları hayat felsefesi olmalı. Hayatın içinde toplumun parçası olmak onlar için bir yaşam tarzıydı. Babamın cenazesinde bana şöyle dedi: “Oya (Kızı) arabasını değiştirecek eski arabayı bana verecek.” Artık 4x4 aracımız olacak, Mevlüt'le sık sık ava gideceğiz diye planlar yapmıştık... Çok erken gitti diye dert yanan, tertemiz bir hayat felsefesi...
O tam bir devlet adamıydı.
Cumhuriyet tarihinin en başarılı Spor Bakanıdır. Türkiye futbol tarihinin en başarılı skoru dünya üçüncülüğü dür, halter ve güreşte olimpiyat madalyaları onun dönemine aittir. En yakın spor dostu olimpiyat şampiyonu Yaşar Doğu'dur.
İnsani ilişkileri çok üst düzey deydi. İş insanlarını sosyal faaliyet ve spor tesisleri yaptırma yarışına sokmuştu.
Başarı onun için sıradan bir eylem haline gelmişti.
Devlet adamı olmanın en güzel örneğini sergiledi. Devlet organlarını çalıştırmayı siyasi duruşunun önünde tutar. Devlet adına çalışmalarında insani duruşu önceler. Bu durumda hiç sevilmediği yer; memleketi ve hemşerileridir. Çünki hiç taraf olmaz, yandaş tutmaz, tanıdık kayırmayı sevmez, liyakat insanıdır.
Cumhuriyet, demokrasi, laik düzen ve Atatürk vazgeçilmezidir.
Az konuşurdu, çok etkili ve öz konuşurdu, kendisini dinletirdi.
Diyaloglarında insanın gözünün içine bakardı, özgüveni yüksek dürüst insandı. Bıçkın siyasiler bile yanında beden diline dikkat ederdi.
Özü sözü bir en devrimci milliyetçi. Milliyetçilik kafatasçı anlayış değil onun için, insanlık farkındalığına saygıdır.
Onun İçin dostlar önemliydi... Üç kişiyiz, üç can arkadaş. Fikret Ünlü, Necati Yağcı ve ben. Yolumuz Fikret'in memleketi Yalçın Dağlardaki Ermenek'e bağlanıyor. Aşağıda masmavi Göksu, yukarıda masmavi gökyüzü, karşıki dağda sarı çiçek sarvan kurmuş oturmuş. Ermenek'e yaklaştıkça Fikret'in heyecanının arttığını görebiliyorum. “İşte” diyor “Bu derede elimle balık tutardım, şu dağa tırmanırdım.” Ve gele gele en sevdiği yere varıyoruz; Balkusan Yaylası. Çocukluğunun en güzel günlerini geçirdiği o güzelim yayla. Hemşerileri Fikret Ünlü'yü gönülden karşılıyorlar. Bir devlet adamı, bir bakan değil o; memleketlerinin evladı Fikret. “Sık sık gelelim buraya” diyoruz. O gezinin üzerinden yılar geçiyor. Şimdi yine onunla birlikte Balkusan yaylasına gidiyoruz ama bu sefer coşkuyla değil hüzünle. Çünkü “Yiğidimiz aslanımız” oraya gömülmeyi vasiyet etmiş. Eşi Ülker, kızı Oya, oğlu Barış, Necati, Mehtap, Şule, İbrahim, ben boynumuz bükük onu taşıyan arabayı izliyoruz. Bu kez yine aklımda türküler var ama farklı şeyler: “Murat yalan, ölüm gerçek” diye mırıldanıyorum. ‘Vadesiz ölümler zor geldi bana be Fikret' diyorum. Evet, yaşına göre değil ama durumuna göre vadesiz ölüm. Yüz yaşına kadar yaşayacağına inandığımız bu dağcı, kayakçı, golfçü heykel gibi beden, böyle bir hastalığın pençesinde eriyip gidemezdi ki. Hem de bu kadar kısa sürede. Artık tek tesellimiz ona duyulan sevgi, saygı. Bu halk, hiçbir siyasetçiye nasip olmayan biçimde onu bağrına bastı, sevdi, çünkü onun gerçekten gerçek bir Anadolu evladı olduğunu anladı. Artık dilimizde anılar, yaptığı şakalar, birlikte geçen güzel günler ve çok özlediği Balkusan Yaylasına kavuşan bir dost. Ne diyeyim; Sevgili arkadaşım, çiçek kokuları, çavlanların sesi, dağlar, Karacaoğlan, Göksu yoldaşın olsun. Seni çok sevdik biz.
ZÜLFÜ LİVANELİ: “Her sohbetinde Ülker ablanın hayatına kattığı değeri ifade eden güzel cümleler kurardı.”
O güzel insanın sadece bedeni üç yıldır aramızda değil...
Livaneli'nin yazısının altına bir ilavem var.
Siyaseti bıraktıktan sonra bile, devletin üst aklı gibiydi. Siyasi görüşü ne olursa olsun onunla teması önemserdi. Son konuşmamızda ‘Abi yakınlara gelmişsin keşke haberim olsa görüşürdük' dedim. Sohbet arasında ‘Yanınızdaki adam kim?' diye sordum... “Geleceğin İstanbul Belediye Başkanı” dedi. Daha seçimlere bir yıldan fazla bir zaman vardı, eminim İmamoğlu'nun da başkan adayı olacağından haberi yoktu. Silivri'den bir arkadaşla ziyaretine gitmiştik, yıl 2013 sohbetimizde önümüzdeki seçim için “CHP Genel Kurulunda Feyzioğlu Genel Başkan adayı olacak” demişti, hatırlatınca güldü... Sol gelenek ümmet kültürü gibi değildir, siyaset daha etiktir, kimse kimseye kolay kolay makam ikram etmez. Kendisinde vizyon görülen insanların önü açılır, çalışman, çaban ve yeterliliğin ipi göğüslemen için önemli.

YORUM YAP