Uğur Türkyılmaz

Lozan cehaleti

Bilindiği üzere bazı çevreler tarafından uydurulan Lozan Anlaşması'nın bitiş tarihi bu seneye tekabül etmektedir! Sanki birileri dini inançmışçasına dogmatik bir bakış açısıyla Lozan Anlaşması'nın 24 Temmuz 2023 gününün 23:59'uncu dakikasından sonra Lozan Antlaşması'nın yükümlülüklerinden ülkemiz sıyrılacak, arzulanan topraklara kavuşulacak, yeraltındaki maden, petrol vs. tüm kaynaklar artık sonsuz olarak ülkemiz adına çıkarılabilecek inancına sahiptir!
İlk başlarda Lozan Anlaşması'nı bir hezimet olarak gören bilgiden kıt cenah, zaman geçtikçe Lozan Anlaşması'nın sözde getirmiş olduğu prangalardan kurtulma hayaliyle anlaşmanın 100. Yılının dolmasını hevesle beklemektedirler.
Evet, artık beklenen yıl geldi. Görüldüğü üzere dünden bugüne değişen bir şey olmayacağı apaçık ortada. Yıllarca bu anlaşmanın muazzam gayretler sarf edilerek kazanılmış bir İstiklal Savaşı'nın aziz Türk Milletini bu coğrafyalarda özgürce yaşamasını sağlayacak bir anlaşma olarak görmektense, karalamayı tercih edenlerin hayal kırıklıklarını çok daha iyi görebileceğiz.
İnsanoğlu manipüle edilmeye son derece yatkın bir canlıdır. Özellikle akılcı bir yaklaşımla, sorup sorgulayarak, okuyarak, araştırarak, hangi olayların sonuçlarının hangi durumları yarattığını sentezleyerek bir bilgiye ulaşmak yerine, dogmatik bir şekilde körü körüne inanma bağlılığı ile hayatını sürdüren az gelişmiş beyinler, bu dünyada birilerinin karnından konuşarak uydurdukları safsataları avaz avaz savunurken kendilerini bulacaklardır.
Sen, bir gecede binlerce kilometrekare kaybettiğin toprağı bilmezken, Lozan'da özgürce yaşayabileceğin 783.562 km² toprak (Hatay dahil) kanlı postalları ile kirleten düşman askerlerinden temizleniyordu.
Ülkemizin stratejik konumu sebebiyle hakimiyetimiz altındaki Çanakkale ve İstanbul boğazları, ağızları sulanarak buralara hâkim olmak isteyen sömürgecilerden arındırılıyordu.
Öte yandan Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu dönemlerden beri süre gelen, Kanuni Sultan Süleyman döneminin ihtişamlı yıllarında Osmanlı ekonomisinin canlanması için birer lütuf gibi dağıtılan kapitülasyonlar, devletin zayıflaması ile birlikte artık Osmanlı Devleti'nin kanını emen birer kene vaziyetini almıştı. İşte o beğenmediğin Lozan ile tüm kenelerimizin kökünü kırmış oluyorduk.
Özellikle Osmanlı Devleti içinde yaşayan “azınlık” vasfındaki tebaa hususunda, gerek ırki gerek dini baskılar neticesinde hem içişlerimize hem dış ilişkilerimize müdahale edilmekte, Osmanlı Devleti'nin içindeki azınlıklar bahane edilerek devletin alacağı kararlar etkilenmekteydi. Kimilerinin ekümenlik rüyaları, gayrimüslim halkın tahrik edilmesi ve devlete karşı ayaklanabilmeleri, Lozan Anlaşması ile tarihe kavuşuyordu.
Osmanlı Devleti'nin çok hızlı bir şekilde toprak kaybetmesi ile Trakya ve Anadolu toprakları dışında kalan özellikle Müslüman Türklerin, işgalci düşmanlar tarafından acımasızca işkencelere maruz kalmaması adına “Mübadele” adı altından binlerce soydaşımız özgürce yaşamak üzere ülkemize getiriliyordu.
Böylece Lozan Antlaşması bağımsız yeni bir Türk Devleti kurulduğunun, başta I. Dünya Savaşı'nın galipleri olmak üzere başlıca dünya devletlerince onaylandığını gösteren uluslararası bir belgedir. Aynı zamanda Kurtuluş Savaşı'nın siyasî hedeflerini gösteren Mîsâk-ı Millî hükümlerinin günün şartları içinde büyük oranda gerçekleştirildiğini de kanıtlamaktadır.
“Türkler'i Avrupa'dan çıkarmak” şeklinde özetlenebilecek olan yüzyıllık Avrupa siyaseti Lozan'da sona ermiş oluyordu; ayrıca bazı çevrelerin öne sürdüğü gibi bu antlaşma bir hezimet antlaşması değildi. I. Dünya Savaşı sonunda dayatılmış bir antlaşmayı (Sevr) yeniden müzakereye açarak bundan başarıyla çıkılmasını sağlayan ve bağımsız bir devletin doğuşuna zemin hazırlayan çok büyük bir kazanımdı.
Şimdi asıl meseleye gelelim. Onlarca yıldır sana inandırılan, tasması yabancı devletlerin elinde bulunan hainlerin kelamlarına mı inanacaksın? Yoksa haktan, hakikatten yana olarak bu cennet vatanın ilelebet payidar kalması için mücadele eden gerçek Türk kahramanlarına mı?

YORUM YAP