Murat Demirci

Beyaz Zambaklar Ülkesinde

KÜtÜphanemİn rafları arasında 1920 yılında Rus yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınmış Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitap dikkatimi çekiverdi. Uzun zaman önce severek okumuş olduğum bu güzel eser bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından okulların müfredatına konulmuştu. Atatürk için hayranlık uyandıran bu kitap, bataklıklar ülkesinin beyaz zambaklar ülkesine nasıl dönüştüğünü, her meslek kolundan insanın Finlandiya'yı geri kalmışlıktan kurtarmak için verdikleri destansı mücadeleyi anlatıyordu.
Geçtiğimiz günlerde 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını coşku içerisinde kutladık. Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyete giden yolun açıldığı günü “Geleceğin ışık saçan çiçekleri” olarak gördüğü gençlere armağan etmişti. Atatürk, Türk gençliğinin gelişiminin yegâne yolunun eğitimden geçtiğine inanıyor ve milli eğitim ışığının memleketin en derin köşelerine kadar ulaşmasını istiyordu. “Eğer Cumhurbaşkanı olmasam, Eğitim Bakanlığını almak isterdim” diyerek Milli Eğitimin Bakanlığının önemini işaret ediyordu.
Milli Eğitim Bakanlığının kuruluşunun ardından yaklaşık olarak yüzyıl geçti. Bu zaman dilimi içinde 64 bakanımız görev aldı. Görev yapan bakanlarımız arasında sadece 14'ü eğitimci kökenli. Bu arada 1938-1946 yılları arasında görev yapan eğitim felsefesi ve Türk eğitim sistemine katkılarından dolayı Milli Eğitim Bakanımız Hasan Âli Yücel'i rahmetle anıyorum.
1920'den günümüze eğitim sistemimiz birçok değişikliğe uğradı. Özellikle son on beş yıl içinde bir daha sistem değişmeyecek açıklamalarına rağmen hemen hemen her bakan değişikliği öğrencilerin uyum sağlamakta zorluk yaşadığı sistem değişikliklerine neden oldu. Eğitimci kimliği ile öne çıkan son Bakanımız Sayın Ziya Selçuk'la birlikte umutlandık fakat bu sefer de model değişikliği ile karşılaştık.
Yeni model çokça tartışılıyor ve tartışan taraflar arasında eğitim camiası içindeki insanların varlığındaki azlık, her siyasi görüşün kendi eğitim politikalarını ön plana çıkartmalarına neden oluyor. Eğitim politikalarının siyaset üstü ve milli mutabakata dayalı olması gerektiğine inanan biri olarak, en fazla görevin eğitimcilere düştüğü kanaatindeyim. Başta öğrenci ve veliler olmak üzere son zamanların en çok sorulan sorusu şu, niçin ülkemiz sağlıklı ve uzun soluklu eğitim politikalarını hayata geçiremiyor?
Yazımın başında birçok kategoride refah düzeyi en yüksek ülkeler arasında yer alan Finlandiya'dan bahsetmiştim. Finlandiya, ekonomik, sosyal ve politik alandaki başarısı kadar küresel eğitim sıralamalarında da hep en başta yer alıyor. Peki, Finlandiya bunu nasıl başardı? 1960'lı yıllarda Finlandiyalıların sadece yüzde 10'u ortaokul mezunu ve birçok ailenin eğitim kurumlarına verecek parası dahi yok. Devlet okulları yetersiz, toplumun sadece yüzde 7'sinde üniversite diploması var. 1970'li yıllarda başlayan yenilikçi reformlar sayesinde değişim ruhu güç kazanıyor ve ülke, 30 yıl içinde vasat denilebilecek eğitim sistemini küresel eğitim sıralamalarının tepesine çıkartma başarısı gösteriyor. İşte Finlandiya'nın basit ve bir o kadar da başarılı eğitim sisteminin sırrı;
“Finlandiya'da zorunlu okula başlama yaşı 7 ve eğitim müfredatı genel bir çerçeve tanımlamaktan ibaret. Öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmiyor ve sekizinci sınıfın sonuna kadar da not verme zorunluluğu yok. Öğrenciler standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi değiller sadece 16 yaşlarındayken ülke genelinde bir sınava giriyorlar. Öğretmenler gün boyu sınıfta ortalama dört saat ders veriyor ve haftada iki saati ise mesleki gelişimleri için eğitimlere katılmak için ayırıyorlar. Tüm öğretmenlerin en az yüksek lisans dereceli ve üniversite başarısı en yüksek %10'luk dilim arasından seçiliyorlar. Toplumun gözünde öğretmenlik, statüsü en yüksek meslekler arasında. Öğrencilere ödev verilmiyor çünkü öğrenmenin yeri okul olarak görülüyor. Finlandiya'da özel okul yok ve eğitim harcamalarının tümü devlet tarafından destekleniyor. Eğitim herkes için eşit imkânlar sağlamak demek bu nedenle eşitlik kavramına olağanüstü değer veriliyor. Pek çok Avrupa ülkesi karşılaştırıldığında Finlandiya'da eğitime ayrılan bütçenin daha fazlası sınıf ortamına yansıyor çünkü öğretmenler de, yöneticiler de hemen hemen aynı maaşı alıyor. Bu yüzden Finlandiya'da eğitim maliyetleri çok daha düşük”.

YORUM YAP