Erkut Uysal

Ah be çocuk

Bİr haber sitesinde gördüğüm haber içimi burktu. Sultangazi'de 7. sınıf öğrencisi bir çocuk önünde tartısı, kucağında defteri elinde kalemi bir yanında okul çantası. Hem parasını kazanıyor hem okuyor. Soruyorlar çocuğa “Günlük ne kadar kazanıyorsun?'' diye. “10 ile 20 lira arası değişiyor” diyor. Aile bütçesine katkıyı bırakın bir kenara, okul harçlığı bile anca çıkar. Fakirlik var serde, çaresinin okumak olduğunu o da çok iyi biliyor. Kalem tutan parmaklar hayatın gerçeklerini küçük yaşına rağmen yüklemiş omuzlarına. Bırakın 1- 0 yenik başlamayı o çocuk daha doğmadan 5 gol yemiş hayattan. Okuma azmi ile skoru eşitlemeye çalışıyor.
Eğitim şartları eşit, arkadaşları ile okula gidiyor, eğitim öğretimini tamamlamaya çalışıyor. Gel gelelim yaşam şartları eşit değil ki. Ne yapsın o minik parmaklar. Yüreği okuma azmi ile dolu olan o evladımızı gözlerinden öperim. Bir ülkenin geleceği onun kalem tutan ellerinde. Durup düşünüyor insan ‘Hatayı nerede yaptık?' diye. Çocuğunun okuması için gecesini gündüzüne katan aileler. Çocuğunun okuması için hayatından ödün veren anne babalar. Hatayı nerede yapıyoruz diye bir düşünmek lazım. Günümüz çocukları olağan üstü imkanlar yaratılarak, her istekleri yapılarak bir şeyler katmaya çalışıyoruz. Dönüp arkamıza baktığımızda kaybolmuş hayat, kıymet bilmeyen bir çocuk yetiştirmişiz. Herkesin evladı elbette çok kıymetli ve değerlidir. Demek istediğim çocuğunuzu yokluğa mahkum edin değil. Çocuğunuza değerin ne olduğunu anlatın. Öğretmenin değerini anlatın. Hayatta her şeyin maddiyat olmadığını, paradan daha değerli şeylerin olduğunu öğretin. Sevgiyi anlatın mesela çocuklara, sevmenin bedelinin olmadığını, karşılıksız olduğunu anlatın. Kadın'ın ne kadar değerli olduğunu anlatın çocuklarınıza. Bir toplumu kalkındırmanın en hızlı ve başarılı yolunun kadından geçtiğini öğretin. Çocuğa değer katmak ona tablet almak, telefon almak ile olmaz. Maddi karşılığı olmayan değerlerin ne kadar değerli olduğunu anlatın. Çocuklarınıza fakirliğin kimsenin kaderi olmadığını anlatın. Bir ülkenin yöneticileri zevk ve sefa içinde yaşıyor. Halkı kuru ekmeğe muhtaç oldu ise, sorunun kendisinde değil onları yönetenlerde olduğunu anlatın. Elin Suriyelisi bu ülkenin göbeğinde topluca yeni yıl kutlaması yapıyor, kendi vatandaşı yıl başında bile çalışmaya mahkûm ise bir şeylerin yanlış olduğunu anlatın. Allah'tan başka kimseden korkmadığını söyleyen ama 200 koruma ile gezenlerin, zırhlı araçlara binenlerin sözleri ile yaptıklarının ne kadar tezat olduğunu anlatın. Milyon dolarlık araçlarında gezenlerin tartısı başında, ders yapan o çocuğu hiçbir zaman anlayamayacaklarını anlatın. Sizler çocuklarınıza her zaman doğrunun ne kadar değerli olduğunu, gördükleri doğruları söylemekten asla çekinmemeleri gerektiğini anlatın. Kazandıkları makam ve mevkilerin bir önemi olmadığını, makamından indikten sonra kalan onur ve haysiyetin değerini anlatın çocuklarınıza. Eğer anlatmazsanız; duygusuz doktorlar, insan hayatını önemseyen inşaat mühendisleri, haramı helali bilmeyen yöneticiler, “devletin malının deniz yemeyenin domuz'' olduğunu zanneden bireyler yetiştireceksiniz. Ve hiç şüpheniz olmasın ki kaybolan ahlakımızla bizlerde yok olmaya mahkûm olacağız.
Önünde tartısı, kucağında defteri, minik ellerinde kalemi sokak başında ders yapmaya çalışan, okumaya çalışan o güzel çocuk! Sakın vazgeçme! Okumaktan, öğrenmekten, çalışmaktan sakın vazgeçme. Kim bilir ne hayallerin var Ne umutlar besliyorsun küçük ama kocaman yüreğinde bilinmez ama sakın vazgeçme. Gözlerin öperim bu ülkenin güzel geleceği.
Sosyal medya ya düşen bir fotoğraf karesi ile beklide o çocuğun geleceği kurtuldu. Bunu gören yardım severler, yardım telaşına düştü bilinmez ama kapalı kapılar ardında, açlıkla, yoklukla mücadele hep devam ediyor. Biz göremiyoruz…
Güzel bir hafta sizlerin olsun...

YORUM YAP