Hüseyin Şahin

163 Gün sonra yuvaya dönüş

Pandemi nedeniyle eğitim öğretime ara verdiğimiz 13 Mart 2020 tarihinden tam 163 gün sonra, 24 Ağustosta sayısı bir milyonun üzerinde olan eğitim ordusu, okullarıyla,  öğretmen odalarıyla ve sınıflarıyla yeniden buluştu. Öğretmenlerimiz görev yaptıkları eğitim yuvalarına dönerek seminer çalışmalarına başladılar. Daha önceki yazımda da temenni etiğim gibi okul çatısı altında yeniden bir araya gelerek buluştular.

Buluştular buluşmasına ama ne yazık ki hiçbir şey eskisi gibi değil artık.

Bahçe aynı bahçe, okul aynı okul, sınıflar aynı sınıf, çalışanlar ufak tefek değişiklikler dışında aynı çalışan ama farklı olan bir şey vardı her zamanki tatil dönüşünden.

Öğretmenler ilk defa seminer çalışmalarına eylül başı değil ağustosta başlıyorlardı covid- 19  pandemisinin zorunlu kıldığı uzun bir ayrılığın ardından.

Şüphesiz herkes çalışma arkadaşlarını, meslektaşlarını çok özlemişti. Sabah 09.30'da işbaşı yapmak üzere okullarına gelen öğretmenler önce eski alışkanlıkları ile birbirlerinin ellerini sıkarak veya sarılıp kucaklaşarak hasret gidermeyi düşündüler. Ama hayır! Olmadı. Olmamalıydı da zaten.  Bu yıl ilk kez eller tokalaşamadı. Kollar sarılamadı.  Okula dönüldüğü için yüzler gülüyordu yine ama yürekler buruktu.  Çünkü binlerce vefat edenimiz, yoğun bakımda yatanlarımız, virüsün pençesinde kıvranan yurttaşlarımız var. Çünkü tüm insanlığa musallat olan pandemi var.

Zaman akıllı olma, zaman soğukkanlı olma zamanı. Sabır zamanı. Bir gün gelir yeniden sıkarız birbirimizin elini, bir gün kucaklaşırız yine hasretle.

Çay ocağı, bardaklar, buzdolabı, kaşıklar, kapılar, çalışma masaları, bilgisayar, fotokopi makinası, dolap kapakları, koltuklar, sandalyeler, imza sirküsüne imza atılırken kullanılan kalemler, öğrencilere dağıtılmak üzere okula gelen kitaplar, kapılar, yazı tahtaları, tuvalet muslukları, lavabolar... Akla gelebilecek her şeye bir tehdit gözüyle bakılıyordu artık.  Dokunulan her yer sanki bir tehditti. Her şey virüsü akla getiriyordu.

Hal hatır sorma ve hasbihalin ardından uzun süredir uğrayamadığımız sınıflarımıza yöneldik bir süre sonra.

SINIFLAR MAHZUN, SIRALAR MAHZUN...

 Her şey 13 Mart günü bıraktığımız gibi duruyor. Sınıflar mahzun, sıralar mahzun, yazı tahtası mahzun ve derin bir sessizlik.  Koridorlarda,  bahçede, sınıflarda koşuşturan, cıvıldayan miniklerimizin yokluğu öylesine hissediliyor ki...

Bizler geldik ama eğitim öğretimin en asli unsurlarından öğrencilerimiz okullarında değil. İnsan kendini bir tuhaf hissediyor.  Bir garip. Eksik. Öğrencisiz bir ortamda öğretmen olmak garip geliyor bize.  Nerede gülümseyen, parmak kaldıran, söz isteyen, soru soran, kuş misali cıvıldayan, koşuşturan minik yürekler? Nerede öğrencilerimiz? diye soruyoruz kendi kendimize.  Büyük bir eksiklik hissediyoruz sonra içimizde. Çocuklarımız, sevgili öğrencilerimiz. Eğitim öğretim ortamının yani sınıfın, okulun başkahramanları ortada yok. Ders zilleri çalmıyor. Teneffüs zilleri çalmıyor...

Sonra her yıl seminerlerimizin ilk çalışması olan sene başı öğretmenler kurulu toplantımız.  Bu yıl toplantı salonumuzu kullanamıyoruz salgın tedbirleri kapsamında. Taşıyoruz sandalyelerimizi okulumuzun bahçesine. Toplanıyoruz idarecilerimizin etrafında bir daire oluşturarak ve aradaki fiziksel mesafeyi koruyarak. (“Sosyal mesafe” ifadesini sevemedim gitti nedense. Bu yüzden özellikle kullanmak istemedim.)

EN ÖNEMLİ GÜNDEM :“PANDEMİ”

Bir önceki yılın sonunda yaptığımız toplantıda alınan kararları gözden geçiriyoruz. Bu yılın  gündemi oldukça yoğun bu ilk toplantımızda. Çünkü olağanüstü bir dönem yaşıyoruz bu yıl. Gündemin ağırlığını da pandemi konusu oluşturuyor doğal olarak.  

Velilerimize ve öğrencilerimize durumun ciddiyetini nasıl anlatacağız?

Uzaktan eğitim yaparsak hangi işleri,  nasıl yürüteceğiz?  

Yüz yüze eğitim yaparsak bahçede, koridorlarda, sınıflarda, tuvaletlerde, servis araçlarında ne gibi önlemler alacağız?

Bu konuda öğrenci ve velilere yönelik hangi çalışmaları yapacağız?

Okulumuzda hijyeni nasıl sağlayacağız? 

Kendimizi ve öğrencilerimizi nasıl koruyacağız?

Velilerimiz okul bahçesine, okula, sınıflara girebilecek mi giremeyecek mi?

Veli toplantılarımızı nasıl gerçekleştireceğiz?

Okulda rahatsızlanan olursa nasıl hareket edeceğiz?..

Pek çok soru sorduk toplantıda kendimize ve hep birlikte arayıp bulmaya çalıştık  sorduğumuz soruların cevaplarını.

TOPLANTILAR VE HAZIRLIKLAR

Daha pek çok konuyu görüştük tüm detaylarıyla.  Arkasından zümre toplantılarımızı yaptık. Daha sonra ilçe zümre toplantılarımızı gerçekleştirdik. Sınıflarımızı düzenlemeye, hazır hale getirmeye çalıştık. Bakanlığımızın öğrencilerimize bu yıl da ücretsiz olarak gönderdiği ders kitaplarını inceledik. 18 Eylüle kadar sürdüreceğimiz telafi programı ile ilgili görüş alışverişinde bulunup gerekli hazırlıklarımızı yapmaya çalıştık.

Tabi velilerimiz, öğrencilerimiz gibi okul yöneticileri ve öğretmenler de büyük stres altındayız. Belirsizlikler, kararsızlıklar insanı büyük ölçüde sıkıntıya, strese sürükleyen temel etkenlerdir.

HERKES GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR

Milli Eğitim Bakanlığımız, olası her türlü duruma yönelik çalışmalar yapmaya, tedbirler almaya, senaryolar oluşturmaya çalışıyor. Doktorlarımız ve tüm sağlık çalışanlarımız ile sağlık bakanlığımız covid-19'un yıkıcı, öldürücü etkisiyle ve yarattığı sonuçlarla mücadele etmeye çalışıyor. Devlet kurumları pandeminin sona erdirilmesine yönelik kendi üzerlerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye gayret ediyor.

Fakat düşman çok sinsi, tehlikeli ve çok güçlü.   Yurttaş olarak hepimize düşen görev,  bilim insanlarının tavsiyelerine uymak, akıllı olmak ve virüsle savaşmak. Başka çaremiz yok. Hem kendimizin, hem başkalarının yaşama hakkına saygı duyacak ve elimizden gelen tüm tedbirleri alacağız.

DİLEĞİMİZ,  BİR AN ÖNCE “YÜZ YÜZE” EĞİTİM

Okullarımızı ve öğrencilerimizi, öğretmeyi ve eğitmeyi özledik. Dileğimiz, her türlü önlemin alınması, herkesin üzerine düşen görevleri azami şekilde yerine getirmesi, insan sağlığını korumanın ilk görev olduğu bilinciyle hareket edilerek uygun koşullar oluştuğunda yüz yüze eğitimle görevimizin başına dönmektir. Hiç birimiz okulumuzdan, öğrencilerimizden uzak kalmaktan keyif almıyor sadece ve sadece öğrencilerimizin geleceği, dolayısıyla ülkemizin geleceği için kaygı duyuyor ve üzülüyoruz.      

Tayin isteyip tayini çıkan bazı arkadaşlarımızı yeni görev yerlerine “güle güle” diyerek uğurlarken, yine il dışı tayinler sonucu okulumuza yeni gelen meslektaşlarımıza da “hoş geldiniz”  dedik ilk seminer haftamızda. Kimi zaman üzüntü ve göz yaşı vardı tayin nedeniyle yuvadan ayrılırken. Kimi zaman neşe vardı yeri boşalan arkadaşlarımızın yerini yeni gelen meslektaşlarımız doldururken. Diliyorum ki giden arkadaşlarımız gittiği yerde, gelenler de geldiği yerde öğrencilerine ışık olmaya devam ederler, mutlu ve huzurlu olurlar inşallah!

İlk seminer haftamızın ardından umuyoruz ki bu küresel salgın gittikçe yavaşlar, gücünü ve etkisini azaltır. Umuyoruz ki yaşam bir an önce normale döner, okullar açılır, yüz yüze eğitime geçer ve kaldığımız yerden yeni bir umut, yeni bir istek ve arzuyla yolumuza devam ederiz. Umuyoruz ki bizler öğrencilerimize, öğrencilerimiz de öğretmenlerine bir an önce kavuşur.

YÖNETİCİLERİMİZ VE YARDIMCI PERSONELİMİZE TEŞEKKÜR

Yazımı bitirirken, eğitime ara verilen bu uzun süre içerisinde okullarımızı açık tutan, kendilerine verilen görevleri büyük bir özveriyle yerine getirmeye çalışan, uzaktan eğitim sürecinde öğrenci, veli ve öğretmenler arasında koordinasyonu sağlamaya çalışarak uzaktan eğitimin verimli bir şekilde yürütülmesine katkı sağlayan, okullarımızı yeni öğretim yılına hazırlamaya çalışırken oldukça  yorulan ve ilk seminer haftamız başlarken öğretmenlerini güler yüzle karşılayan okul yöneticilerimize  ve okullarımızın temizlik ve düzenini aksatmadan sürdüren, yeni öğretim yılına hazırlamak için alın teri döken ve büyük emek harcayan yardımcı personelimize çok teşekkür ediyorum.

Mili Eğitim Bakanlığı bünyesinde yer alan tüm eğitim çalışanları, velilerimiz ve öğrencilerimizin sağlıklı ve güzel bir eğitim öğretim yılı geçirmesini temenni ediyorum. Moralinizi bozmayın ne olur çocuklar!  “Güzel günler göreceğiz. Güneşli, güzel günler.”

               

YORUM YAP