Hüseyin Şahin

Finlandiya Eğitim Sistemine dair

Dünyanın pek çok ülkesi ve bizim ülkemizde de eğitim söz konusu olduğunda adından en çok söz ettiren ülkedir Finlandiya. Ve yine aynı şekilde en çok konuşulan eğitim sistemidir Finlandiya eğitim modeli.

Finlandiya neden eğitimde çok başarılıdır ve nasıl bir eğitim sistemi uygulanmaktadır? Acaba öğretmenleri bizim öğretmenlerimizden daha bilgili, öğrencileri de bizim öğrencilerimizden daha mı zekidir? Eğitime daha çok mu para harcanmaktadır? Okul ve öğretmen sayısı mı bizden fazladır?

MAHMUT HOCA VE FİN MODELİ

Meşhur Hababam Sınıfı'nın Mahmut Hocası, Rahmetli Münir Özkul'un, Okul, sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur... Ben tüccar değilim, eğitimciyim. ” sözünü hatırlamamak mümkün müdür?

Mahmut Hoca'nın bu sözünde çok önemli bir gerçeklik vardır. Evet, bir çatı altında ve sadece dört duvar arasındaki kapalı bir alana hapsedilen eğitim- öğretim faaliyetlerinden büyük sonuçlar beklemek tabi ki mümkün olamayacaktır. Böyle bir alanda ancak belirli sınırlılıklar içerisinde sadece bazı “öğretim” etkinlikleri yapılabilir.

“Eğitimin temel amacı, çocukları kendi yeteneklerinin bilincine vardırmaktır.” diyor Erich Fromm. Tabi şunu da eklememiz gerekiyor: Bu bilince ulaştırdıktan sonra da yapmayı planladığı işleri başarabilme becerisi kazandırmak da bu hedefler arasında olmak zorundadır.

Galileo Galilei, “Aslında bir insana yeni bir şey öğretemezsiniz. Siz ona yalnız kendi içinde bir şeyler keşfetmesine yardımcı olabilirsiniz.” derken, eğitimin bilgi yığmadan çok edinilen bilgileri sentezleyerek ve analiz yeteneğini de kullanarak kişinin yeni bir şeyler keşfetmesine yönelik bir olgu olduğuna dikkat çekiyor.

Modern eğitim anlayışında, önemli olan, eğitim-öğretimin okulun kapalı duvarları içerisinden çıkarılıp okulun bulunduğu çevrenin, ülkenin hatta dünyanın, yaşamın her alanına yayılmasıdır. En etkili öğrenme, öğrenen kişilerin tüm duyularına hitap edecek etkinliklerin içerisine bizzat katılarak; görerek, duyarak, dokunarak, hissederek yani yaparak ve yaşayarak öğrenmedir.

KÖY OKULU VE KAVANOZDA TOHUM ÇİMLENDİRMEK

Dört bir yanı verimli tarım topraklarıyla çevrili, 10-15 dönümlük bir bahçeye sahip bir köy okulunda, öğretmenin tohumun çimlenmesi ve bitkiye dönüşmesi sürecini, kavanoz içerisine pamuk, pamuğun içerisine de fasulye, mercimek veya nohut tohumu koyarak anlatmaya çalışması, hayvancılıkla geçimini sağlayan bir köy veya kasabada hayvanların beslenme ve barınması gibi konuların ders kitapları ezberletilerek veya projeksiyon üzerinden görseller aktarılarak sunulmaya çalışılması, bir orman köyündeki okulda bitki ve ağaç çeşitliliği veya orman konusunun yine sadece kitaplar, resimler ve teknolojik cihazlarla anlatılmaya çalışılması ne kadar tuhaf değil mi?

Bu tür uygulamalarla karşılaştıkça bir dönem ülkemizde uygulanan “Köy Enstitüleri” eğitim programlarını ve uygulamalarını anımsamadan geçemiyor insan. Çünkü bu sistemde yapılmaya çalışılan da tam anlamıyla bilginin beceriye ve nihai olarak uygulamaya geçirilmesi ve toplumsal yaşamla entegrasyonunun sağlanmasıydı. Yaparak ve yaşayarak öğrenme esastı.

SORUN UYGULAMADA

Oysa bugün de müfredatımız sadece bilginin ezberletilmesini esas almıyor. Ne diyor müfredat? “Belirlediğimiz çerçeve programdır. Okul yöneticileri ve eğitimciler, planlarını çevre imkânlarını ve özelliklerini de dikkate alarak, yerel şartlara göre, çocukların bireysel özelliklerini ve ihtiyaçlarını da dikkate alarak hazırlamalıdır.” Müfredatımız, “Çocukları dört duvar arasına hapsedip eğitim- öğretim yapın!” demiyor. Yine müfredatımız ve yönetmeliklerimiz öğrenme güçlüğü gözlenen öğrencilerimiz için de özel öğretim yöntem ve uygulamalarını öngörüyor. Tabi önemli olan bu planlamanın kâğıt üzerinde kalmadan somut olarak uygulanabilmesidir.

Okulların ve her türlü eğitim-öğretim ortamının yapılandırıcı öğretim modeline göre yapılandırılması, tüm eğitim paydaşlarının bu yönde eğitilerek yetkinleştirilmesinin önemi büyüktür.

FİN MODELİ BAŞKA BİR GEZEGENDEN GELMEDİ     

Finlandiya eğitim sisteminin başarısı ise eğitimi dört duvar arasına yani sadece sınıf ve okul içerisine hapsetmemiş olmasından, eğitimi çocuğun günlük hayatına ve toplum hayatına entegre edebilme başarısından kaynaklanıyor. Bu model başka bir gezegenden getirilmiş bir model de değil zaten.

Öğretmen eğitimine verilen önem ile yukarıda sözünü ettiğimiz anlayış birleştiğinde başarı da kendiliğinden ortaya çıkıyor ve olumlu sonuçlar, kazanımlar elde edilebiliyor. Eğitim, olumlu fikirler, iyi bir planlama, belirlenmiş hedefler, bilimsel düşünce ve üretime ve toplumsal hayata dönük yapılandırma, olanakların sağlanması sonucunda değerli kazanımları da beraberinde getiriyor ve ülkede yaşanabilecek olası önemli problemlerin daha yaşanmadan çözülmesini de sağlıyor.

KENDİ PROGRAMINI KENDİN DÜZENLE

Finlandiya eğitim sistemi, bireyselliğe ve bağımsızlığa önem veriyor. Öğrencilere kendi eğitim programını kendi düzenleme sorumluluğunu yüklüyor. Eğlenerek öğrenmeyi en önemli metotlardan biri olarak görüyor ve bunu uyguluyor. Çok da yüksek olmayan düşük maliyetlerle kısa okul saatleriyle yüksek bir akademik başarı ortaya çıkarıyor.

Finlandiya'da zorunlu okula başlama yaşı 7'dir. Yaşları ne olursa olsun çocuklar okula kendi imkânları ile yürüyerek veya bisiklet kullanarak giderler ve yine aynı şekilde evlerine dönerler. (Oysa ülkemizde okulun hemen arka sokağında oturan çocuğun yaya olarak beş dakikada yürüyerek gidebileceği yolu okul servisi kullanarak çok daha uzun sürede gittiğine tanık oluruz.)

BAĞIMSIZ BİR KİŞİLİK KAZANDIRMA

Fin kültüründe, çocukların bağımsız bir kişilik kazandırılarak geliştirilmesi ve yetiştirilmesine çok önem verilir. Okul hayatlarında çocuklar kendi işlerini ve sorumluluklarını kendileri yerine getirmekle mükelleftir.

Her sabah çocuklarının çantalarını, beslenme kaplarını, montunu sırtlayan, çocuğunun elinden sımsıkı tutan, sınıftaki sırasına kadar götürüp oturtan, kitabını defterini açıp çocuğunu derse hazırlayan, beslenme saatinde veya öğle yemeği vaktinde çocuğunun ağzına kaşıkla yemek veren, gün boyu okul bahçesinde ve koridorlarında bekleşen, öğretmenlere akıl vermeye kalkan ebeveynler göremezsiniz Finlandiya okullarında.

Finlandiya'daki okulların kantinlerinde su, süt ve meyveden başka hiçbir şey bulundurulmuyor. Öğrencilerin sağlıklı beslenmesine önem veriliyor.

BASİT VE DEĞİŞMEYEN BİR MÜFREDAT

Finlandiya'da çok basit bir müfredat içeriği vardır. Müfredat, genel bir çerçeve tanımlamaktan ibarettir ve pek değişmez. Öğretmenler okutulacak kitapları kendileri seçerler. Ancak ders kitapları eğitim öğretimin en önemli aktörleri değil yardımcı araçlardandır. Sınıf ortamında pek ders kitabına rastlanmaz.

HİZMETLİ YOK, KENDİ İŞİNİ KENDİN GÖR!

Finlandiya'da öğrenciler okulun tüm işlerini nöbetleşe sistemde birlikte yapmaktadır. Fin okullarında hizmetli yoktur.  Tüm işler öğrenciler tarafından yapılmakta ve böylelikle çocuklara yaşam becerileri kazandırılması amaçlanmaktadır. Disiplin iş yaptırılarak kazandırılmaktadır.

Finlandiya'daki okullar, öğrencilerin rahat edebileceği şekilde tasarlanır. Sınıflarda yaparak-yaşayarak öğrenme modeline uygun alanlar mevcuttur. Binaların fiziksel özellikleri öğrencilerin evdeymiş gibi rahat etmelerini sağlayacak şekilde düşünülmüştür.

GÜNLÜK DERS SAATLERİ

Ülkemizde bazı okullarda günlük ders saati 8'i bulabilmekte, okul çıkışındaki etütler, hafta sonu kursları ve özel derslerle 12- 14 saate ulaşmaktayken Finlandiya'da günlük ortalama ders saati 4' tür.

Şu bir gerçektir ki eğitimde nicelik değil nitelik önemlidir. Pek çok çocuğumuz bu uzun ders saatleri sonunda hem fiziksel hem de ruhsal olarak tükenmiş bir halde okuldan evine dönmektedir. Dahası eve döndükten sonra da kendisini saatler süren ev ödevleri beklemektedir.

PUAN YOK, NOT YOK, SINAV YOK!                                     

Öğrenciler, kendi istek, ilgi ve ihtiyaçlarını dikkate alarak kendi eğitim-öğretim programlarını şekillendirme haklarına sahipler. Bu hak sadece öğrencilere değil öğretmenlere de verilmiştir. Öğretmenler eğitim süreçlerini kendi insiyatiflerine göre yönlendirmektedir.

İlkokulda öğrencilerin ders dışında, bizdeki adıyla teneffüslerde geçirdikleri süre toplam 75 dakikadır. Ülkemizde en son yapılan düzenleme ile bu süre 1 saattir. (Öğle yemeği süresi hariç.)  Amerika'da bu oran 27 dakikaya kadar düşüyor.

Finlandiya okullarında öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde herhangi bir puan veya not verilmemektedir. Sekizinci sınıfın sonuna kadar da not verme zorunluluğu yoktur. Öğrenciler standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi değiller. Sadece 16 yaşlarındayken ülke genelinde uygulanan bir sınava girerler. Dolayısıyla eğitim öğretim sürecinde çocuklar sınav kaygısı, sınıfta kalma korkusu ve stresinden uzaktırlar. Böylece öğrenmenin en büyük düşmanı olan kaygı ve strese maruz kalmamakta, sakin bir ruh hali ile okullarına gidip gelmektedirler.

VE ÖĞRETMENLER

DÖRT SAAT DERS, 2 SAAT MESLEKİ EĞİTİM

Öğretmenlerin günlük çalışma süreleri de ülkemizle kıyaslandığında daha kısadır. Öğretmenler bir gün içerisinde sınıfta ortalama dört saat derse girmektedir. Haftada iki saat süreyle de mesleki gelişimleri için eğitimlere katılmak zorundadırlar.

Öğretmenlerin mesleki yeterliliği ve çalışma alanıyla ilgili bilgi ve becerisi çok önemsenmekte, öğretmenler gelişimleri için sürekli bir eğitime tabi tutulmaktadırlar.

FİNLANDİYA'DA ÖĞRETMEN OLABİLMEK

Tüm öğretmenlerin en az master derecesi bulunmaktadır ve üniversite başarısı en yüksek %10'luk dilim arasından seçilmektedir. Lise mezunları arasında öğretmenlik için müracaat edenlerin ancak yüzde onu öğretmen yetiştirme programına kabul edilmektedir.

Finlandiya'da öğretmen olabilmek için üç aşamalı bir testten geçmek zorunludur. Bu aşamalar arasında mülakat, ders anlatma gibi bölümler de var.

Finlandiya'da öğretmenlerin gelir düzeyi oldukça iyidir. Kendi mesleği haricinde bir iş yaparak ek gelir elde etmeye çalışan öğretmen yok denecek kadar azdır. Bu durum öğretmenin mesleki başarısının yüksek olmasında önemli bir etkendir.

“AYAKTA GEZİNEBİLİRSİN, OTURMA YERİNE, SES ÇIKAR!”

Eğer bir sınıftan hiç ses çıkmıyorsa, öğrenciler sıralarında oturuyor ve hiç kalkmıyorlarsa o öğretmen soruşturmaya alınıyor. Çünkü Fin eğitim sisteminde ders anlatan bir öğretmen modeli ve misyonu bulunmuyor. Sürekli ders anlatan bir öğretmen ve onu dinleyen ve söylediklerini deftere yazan, kitaplardaki bilgileri ezberleyen ve test çözen öğrenciler değil, hep birlikte etkinlik yapan sınıflar var. Bu yüzden Fin okullarındaki sınıflarda, “Ayakta gezinme evladım, otur yerine,” uyarısı pek duyulmuyor.

ÖĞRETMENE YÜKSEK BİR STATÜ

Öğretmenlik toplum gözünde statüsü en yüksek, en çok değer verilen, en saygın mesleklerin başında gelmektedir.

Finlandiya kültüründe halk, öğretmenleri başarılı- başarısız öğretmen, iyi öğretmen- kötü öğretmen şeklinde ayrıma tabi tutmaz. Eksikleri tespit edilirse hazırlanan eğitim- öğretim programlarına katılmaları sağlanarak eksiklikleri giderilir. Kendilerini geliştirmeleri sağlanır. Öğretmenler çeşitli performans değerlendirmelerinin korkusu veya işten atılma kaygısı içerisinde görev yapmaz.

 ÖĞRENMENİN YERİ OKULDUR, ÖDEV YOK!

Finlandiya'da öğrenciler okuldaki eğitim-öğretim sürecini tamamladıktan sonra evlerine “ödevsiz” olarak dönerler. Öğrenmenin yerinin okul olduğu mantığından hareketle çocuklara ev ödevi verilmez.

Her çocuğa bir birey olarak değer veriliyor. Eğer sınıfta öğrenme güçlüğü yaşadığı tespit edilen öğrenci varsa önce bu çocuklar belirlenir. Tüm alanlarda veya bazı alanlarda yetersizlik gösteriyorsa öğretmenler bu çocukların öğrenme programını bireysel ihtiyaçlarına göre düzenlenir. Akademik başarısı normal olduğu halde okula uyum sorunu yaşayan veya programın ilerisinde olan öğrenciler için de gerekli özel tedbirler uygulanmaktadır.

ÖĞRENCİLERİN %30'UNA ÖZEL EĞİTİM

Öğretmenlerin yüksek bir eğitim düzeyine sahip oldukları görülür. Bu nedenle öğrencilerinin her türlü gelişimini izleyebilme, gözlemleyebilme, çocuğa özel esnek çözümler üretebilme becerisi ve yeterliliğine sahiptirler. Yapılan istatistiklere göre Finlandiya okullarında öğrencilerin %30'unun eğitim hayatlarının ilk dokuz senesinde düzenlenen özel eğitim programlarıyla desteklendiği görülmektedir.

SPOR ÇOK, YARIŞMA YOK

 Yarışma, rekabet, üstünlük sağlamanın Fin kültüründe değer verilen bir olgu olmadığı görülür. Bu nedenle okullarda spora büyük önem verildiği halde takımlar arası yarışmalara, müsabakalara önem verilmez.

Finlandiya'da özel okul yoktur. Eğitim alanında yapılan tüm harcamalar devlet tarafından karşılanır. Okullar arası rekabet yerine dayanışma ve işbirliğine önem verilir. Hiçbir okulun diğerine göre bir ayrıcalığı yoktur. Okulların başarı düzeyleri karşılaştırıldığında anlamlı farklılıklar görülmez. Başarı düzeyleri neredeyse birbirinin aynıdır.

 EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ

Zekâ, bilgi ve beceri düzeyleri ne seviyede olursa olsun çocuklar aynı sınıflarda eğitim görmektedir. Eğitimde fırsat eşitliğine büyük önem verilmekte, her çocuğa aynı ölçüde imkânlar ve fırsatlar sağlanmaktadır. “Herkese eğitim, herkese eşit fırsat” ilkesi uygulanmaktadır.

Finlandiya'da eğitime ayrılan bütçenin en büyük kısmı sınıf, okul ve çocukların ihtiyaçlarına doğrudan yansımaktadır.  Öğretmenler ve yöneticilerin maaşları arasında dikkate değer bir fark yoktur. Hemen hemen aynı maaşı almaktadırlar.

Finlandiya'da eğitim maliyetleri, Amerika ve pek çok Avrupa ülkesine göre çok daha düşüktür.

 PASİ SAHLBERG

Eğitim denince akla ilk gelen ülkelerin başında Finlandiya, Finlandiya'da eğitim denince akla ilk gelen kişilerin en başında ise Pasi Sahlberg gelir. Ünlü eğitimci ve yazar Sahlberg Finlandiya'daki eğitim ile ilgili bakın neler söylüyor:

“… Finlandiyalı çocukların okul yaşamı, Finlandiya'nın bizzat uygulamakta olduğu gençlik ve eğitim politikalarının sonucudur; PISA testlerinin değil. Fin eğitim sisteminde okuma becerileri, bilim ve matematik okuryazarlığı kadar sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerilerin geliştirilmesi de önemli.

Finli çocuklar anaokulu ve ilkokul hayatları boyunca oyun oynar ve zevk alarak öğrenirler. Finli öğretmenler de, ebeveynler de matematik ve ya fen derslerindeki soyut kavramları öğretmenin en iyi yolunun müzik, drama ya da spor uygulamaları olduğunu düşünür. Akademik ve akademik olmayan öğrenme biçimleri arasında kurulan bu denge çocukların okuldaki mutluluğunu sağlamanın büyülü formülüdür. PISA testleri, okul yaşamının çok önemli olan bazı kıstaslarını değerlendirme dışında bırakıyor.”

Pasi Sahlberg Kimdir?

  Pasi Sahlberg, Finlandiya'da öğretmenlik, öğretmen yetiştiricisi, araştırmacı ve politika danışmanı olarak eğitim sistemlerini inceleyen, eğitim reformları öneren bir Fin eğitimci ve yazardır. Alanında geniş çaplı yazılar yazmış olan yazar, kaleme aldığı kitabı ile 2013 yılında Grawemeyer Ödülü'nü kazanmıştır.

Eski bir üst düzey eğitim uzmanı da olan Sahlberg, Finlandiya'da 2012 yılında Eğitim Ödülü, İskoçya'da 2014 yılında Robert Owen ödülünü aldı. Avrupa eğitim vakfı uzmanı ve Finlandiya Eğitim Bakanlığında genel müdür ve Harvard Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Pasi Sahlberg, son kitaplarında eğitim politikası konularına değinmiştir. 

Sahlberg Kitapları:

  • Eğitimde Finlandiya Modeli
  • Finlandiya Eğitim Devrimi

 

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Kaynakça:

 Handan Saatçıoğlu,  

Gelecek Eğitimde Com. (Salih UYAN)

 

 

 

                                                                      

YORUM YAP