Akşam haberlerinde görmüşsünüzdür; ölçülebilen vaka sayısı yine otuz bini bulmuş!

Tabii bu bilinen rakam.Yani hasta olduğundan şüphe edip hastaneye giderek test sonucunda pozitif çıkanların verileri.

Aramızda gezip de taşıyıcı olduğunu bilmeyen! kahvede olup ufak tefek işaretleri umursamayan,otobüs işyeri berber ve pastanede olup da belirtilerini gizleyen bir sürü insan olduğunun hepimiz farkındayız.

Daha da korkuncu uygulanan covit tedavisi sonucunda ölümlerin arttığını,kalp krizi,kalıcı fonksiyon bozuklukları oluştuğunu düşünürek hastaneye gitmeye korkan insanlar hiç azımsanmayacak kadar çok artık.

Yeri gelmişken ve korku dağları aşmadan söylemek gerek ki,tedavi edilen hastaların bahsettiğimiz olumsuzluklarla karşı karşıya kalıp kalmayacağı konusunda bilim kurulu (bir kamu spotu hazırlayarak) iletişim araçlarını etkin biçimde kullanıp herkesi rahatlatacak açıklamalarda bir an önce bulunsa son derece iyi olur diye düşünüyorum!

Covit ortaya çıktığından beri (bir ileri iki geri) her seferinde hastalıkla mücadeleye başladığımız yerin daha gerisine düşmekten yorulduk artık.

Artan pandemiyle birlikte sinir katsayımızda her geçen gün olağanüstü artıyor ne yazık ki!

Kaybettiğimiz yakınlarımız, yurttaşlarımız..sağlık emekçilerinin feryadı,işyerlerinin isyanı,ailelerin endişesi..sokaktaki yüzlerin umutsuzluğu,gelecek ve ekmek kaygısı iyiden iyiye çöktü toplumun üzerine farkındaysanız.

Pek tabii bütün bunlar yegane benim memleketimde oluyor değil ama tedbirsizliğin kıralı benim memleketimde oluyor ne yazık!

Bütün saydığımız endişeleri akılcığının(!) kıyıcığına dahi getirmeyen hörtükler var ki öfkeden nasıl anlatsam bilmiyorum size onları.

Dün akşam üzeri limon almak üzere manavdaki tezgahtan seçmeye çalışırken,zebani kılıklı,maskesiz,çekincesiz,çipil gözlerini kırpıştırarak bulunduğum tezgâha doğru üç kişi yöneldiler..

Boş ve boktan sesleriyle kakafoni yaratıp,üstelik de bas bas bağırarak bana doğru yürüyorlar!

Sabrı taşıracaklar,yüce Tanrım sabrın da büyüğü vardır..Sen şu garip kuluna büyüğünü ihsan et de aşıp taşmaya!

Söylesem belli ki para etmeyecek,fakat söylemesem de içim rahat etmeyecek.Seslendim:

“Delikanlılar,şurdan kasiyere rica edin size birer maske versin..Bulunduğumuz şu zamanda artık insanın sadece kıçı açıkta kalınca ayıplamıyorlar,gayrı ağzımızı da sıkı sıkı kapamamız icap ediyor.Böyle dolaşmanız hem ayıp,hem çok tehlikeli! (E öyle değil mi.Ademgiller mabadını eğitmiş de,ağzı pislik ve mikrop saçıyor baksanıza.) Biliyorsunuz artık virüsün bulaşıcılığı daha da arttı.Çok dikkatli olmalıyız.Ne kendinizi ne başkalarını tehlikeye atmayın lütfen.”

Yağ yalamış kedi gibi sırıtan uzun boylu ve Avarel kılıklı olanı:

“Dayı biz zeten ölmüşük,dayı.Garı yok,ev yok,iş yok..yaşasak ne ölsek ne!”

Ormancı bunların yanında evliya kardeşim,vallaha evliya! Anladım yapmayacaklar dediğimi.Gidip ben kasadan üç tane maske rica edip verdim onlara!

Seyrek bıyıklı Avarel'le birlikte,sömelek kılıklı diğer ikiside dudakları yapış yapış sırıtıyor yüzüme doğru şimdi!

Üzerinize afiyet bağıra çağıra taktırdım ishal olmuş ağızlarına maskeyi..

Ama kızsam mı üzülsem mi bilemedim memleketimin hallarına.Elbette burada anlatmaya çalıştığım bir çok şey sonuç; eğer sebeplerini yazacak olsak sabaha varırız soluksuz.

Peki ne diyeyim de içim biraz soğusun bunlara kardaşlar ha,ne diyeyim.

Bildiğin karikatür gibi adamlar.Ne zaman azcık rahatladık diye oh deyip sevinsek,yüzümüzdeki gülüşü buruşturup çöpe atan cinsten alık şoytarılar bunlar!

Leke gibiler! Sanki yeryüzüne kazaen dökülmüş ama kimsenin silip de çıkaramayacağı türden kirler!

Tırtıla benzerler.! kelebek olarak kanatlanacağına,uçamayıpta kozasında bönleşmiş ve böcek olarak kalmış tırtıla!

Ne yalan söyleyeyim size içimi döktümde öfkem dindi,rahatladım azıcık..yetti bana zaar;

Enseyi karartmayalım..bu da geçer ya hu,buda geçer..iyi haftalar diliyorum.

YORUM YAP