Ahmet Yücegök

PARA TOPLAMA ALANI

Bİlmem bileniniz var mı ?
“Moloz Döküm Alanı”
Silivri Sinekli Yolu üzerinde Küçük Sinekli Mahallemize varmadan önce bir yer burası.
Bir de Çeltik Mahallemiz sınırları içinde vardı.
“Moloz Döküm Alanı”
Şu demek!
O yerde, daha önce var olan kum veya çakıl çıkarılmış bitmiş. Ama, oradan alınan kum veya çakıl sonrası, kocaman oyuklar oluşmuş, bu oyuklar kışın su doluyor yazın kuruyor.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi de, buraları değerlendiriyor. İstanbul'daki inşaatlardan çıkan hafriyatı ve atıkları buralara döktürüyor. Başka yere dökmenin cezası büyük.
Bu işi de kendi yapmıyor.
Birilerine. İnşaatlardan çıkan atıkların dökülmesi iznini veriyor.
Bu izni alan kişi veya firmalar buraya adamlarını yerleştiriyor, her kamyon için belli bir para alıyorlar.
Para da öyle böyle değil epey bir para…
Bu para da bir çok yerinin ağzını sulandırıyor.
Hatırlarsanız.
Bir zamanlar içinde siyasi kadroların çocuklarının da adının geçtiği haberleri kamuoyunun gündemine düşmüştü.
Neyse.
Bir dönem buralardan kum çıkarılmak için doğaya verdikleri zarardan ötürü Silivri Çevre Derneği olarak bu yerleri dolaşmıştık.
Gerçekten. Tahribat büyüktü .
Bütün ocakları dolaştığımız o gün şu sonuca vardık.
Tahribat büyük ama.
Ortada suçlu da yok.
Öylesine bir sistem oluşturulmuş.
Demem her şey yasal.
Örnek. Ocak açma izni alan şahıs veya şahısların, aldıkları o kum ve çakıldan sonra oluşan çukurların doldurulması ve o yerin ağaçlandırılması için yatırdıkları belli bir para var ama o para o amaca kullanılmıyor. Gerçi, rakam “komik” denecek kadar az ama maalesef o bile o amaca kullanılmamış…
Ayrıca. İzin alan kumu, çakılı veya taşı çıkarmış yani işini bitirmiş ve çekip gitmiş.
Nasıl aldı, nasıl bıraktı?
Denetleyen filan da yok.
İlginç.
Adam bir alana (10) dönümlük , ocak açma izni almış ama ana yoldan o izin aldığı yere varması için yol açması lazım. İşte o sırada izin aldığı o (10) dönümden kat,kat fazla yol için tahribat yapıyor.
Neden bu kadar tahrip ettin ,diyen de yok.
***
“Moloz Döküm Alanı” meselesinden buraya geldik.
Bildiğim kadarıyla.
Şu an. Silivri'de (2) yer açıkmış.
Çevreye yaptıkları tahribatı bir tarafa bırakırsak.
Buralar “PARA TOPLAMA” maliyeti dışında hiçbir gideri olmayan, neredeyse sıfır maliyetli para kazanma alanı olarak görülüyor.
İyi haftalar.

BUNUN ADI SİYASETMİŞ
AKP'nin Silivri yöneticileri belli ki bu günlerde malzemesiz kalmış. Buna siyasi işsizlikte diyebiliriz.
Nereden anlıyoruz?
Gündem yaratabilmek için öyle şeyler yapıyor ki inanılacak gibi değil.
Sanki, Silivri'nin en önemli meselesi onların gördükleri o birkaç satır ifade veya birkaç fotoğrafmış gibi konuşup duruyorlar...
Kısaca. sosyal medyada adı geçen bazı ifadeleri ve bazı fotoğrafları bahane edip birilerinin üzerinden prim yapmak istiyor.
Bunun adına da siyaset yapmak diyorlar.
Vah ki, vah…

BURASI TÜRKİYE
Koltuğunda sağa sola dönüyor “ülkenin durumu aslında iyi değil ama bu iktidarın bu kadar uzun süre kalmasında sebep güçlü bir muhalefet olmaması” diyor ve muhalefete saydırmaya başlıyor, gerdan kırarak ve çok şey biliyorum edasıyla …
Evet. Son günlerde çok sık rastladığımız tipler bunlar.
Bunlar. Çok iyi biliyorlar ki.
Bu gün her şeyden sorumlu olması gereken siyasi iktidarın işine gelen laflar bunlar.
Hiçbir tehlikesi de yok.
Ne olacak...
Sabah akşam tekrarla dur.
Hatta. Daha da ileri git.
Genel başkanlarına her hangi bir insanın aklının alamayacağı lafları söyleyebilirsin.
Bana göre. Bunun adı.
“Muhalefete muhalefet etmek”
***
Lakin. Şöyle düşünelim isterseniz.
Diyelim ki.
Bütün bunlar doğru olsun .
Muhalefet berbat.
Muhalefet beceriksiz.
Muhalefet iş bilmiyor.
Da. Böyle demekle.
Bunlar düzelecek mi?
Yani. Ölümler duracak mı?
Ya da. Şiddet ?.
Ya da. Daha da açık söyleyeyim.
Şehit cenazeleri bitecek mi ?.
Veya o şikayet ettiğimiz işsizlik azalacak mı?
Söylemek istediğim.
Bütün bunlar son bulacaksa, hepimiz, hep bir ağızdan başta ana muhalefet olmak üzere tümüne avazımız çıktığı kadar bağıralım...
Lakin.
Çok iyi biliyoruz ki.
Yetkili olan, aynı zamanda sorumludur da...
O da bu günkü hükümettir.
Nedeni. Hükmeden odur da ondan...
Sonuç olarak.
Aslında.
Muhalefete muhalefet etmek “korkmaktır” ve korkudan “kıvırmaktır” bir anlamda.
Bu da bize uymaz.
Çünkü. Burası.
Suuidi Arabistan değil.
Katar hiç değil.
Burası Türkiye.

TAMAM MI?
Her hafta bu köşede TAPU ve ECRİMİSİL sorunu dedik durduk.
Bir şey değişmede ama olsun.
Yazmaya devam…
Amaç. Sorunun çözümüne katkı.
***
Bu defa.
Biraz farklı bir yazı olsun istiyorum.
Yani. Yazı değil de çağrı yapmak istiyorum. Hem de.
Yalnız İktidardaki AKP'li yetkili ve sorumlulara değil, bölgemizde siyaset yapanların tümüne...
Hiçbir parti ayırımı yapmadan Bölgemiz Milletvekillerinin tümüne.
***
İktidardaki partinin milletvekillerinin mazeretleri olamaz. Onlar meseleyi biliyorlar ama bağlı oldukları Partinin siyasi tavrı yüzünden ağızlarını açamıyorlar ama olsun “söylemekle ağız aşınmaz.”
Ben tekrarlayım da onlar çabalamazsın…
***
Muhalefet milletvekillerine…
Hanımlar beyler.
Sizler de “İktidarın ezici bir çoğunluğu varken biz ne yapabiliriz” demeyin.
Evet, parmak sayınız yetmeyebilir ama siyaset demek “parmak” demek değil. Başka seçenekleri de olmalı. Ki, yoksa bile yaratın .
***
Ve Silivri Muhtarlar Derneği yöneticilerine.
Hanımlar, beyler.
Lütfen. Siz de kenarda durmayın.
Bi el atın. Tamam mı?

TARİHTE KALAN
Hükümet ete tavan fiyat koymuş.
Bu şu demektir.
“Bu fiyattan fazlaya satamazsın?”
Bu da bana, tarihte kaldığını düşündüğüm bir uygulamayı hatırlatıyor.

NE DEMEKSE...
“Cizre'de operasyon tamamlandı ama sokağa çıkma yasakları bir süre dağa devam edecektir.”
(Efkan Ala – İçişleri Bakanı)

GEÇMİŞ KALMIŞSAM BİLE
“14 Şubat Sevgililer Günü”
Geç kalmış olsam bile kutluyorum …
KAFAMA TAKILAN
Bilinen nedenlerden.
Suriye ve Irak'dan ülkeme giriyorlar.
Ve nedense ölümü göze alıp canları pahasına Ülkemden Avrupa'ya kaçmak istiyorlar.
Oysa Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler ırkdaş olmasalar bile dindaş. Eee para da var.
Neden oralara gitmiyorlar da Avrupa'ya gidiyorlar?
Neden?

YORUM YAP