Ali Gülcü

Mutluluk Kimsenin Tekelinde Değildir

Arabadan iner inmez, avazım çıktığı kadar bağırayım istedim amma sincapların ardımdan ‘deli’ demesinden korktum...
Hoş ortalıkta sincap da yoktu...
Olsaydı güzel olurdu!
Öyle ummuştum giderken...
Yeri geldikçe yazıyorum ya “ keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı” diye... Aslına bakarsanız unuttuğum falan yok!
Sürekli unutulur mu meret?
Soğudum emektardan... Şöyle çetrefilli, objektifi Pinokyo’nun yalan söyledikçe uzayan burnu gibi, beş yüz metreden adamı bademcik ameliyatı yapacak, boynuna astığın zaman, düşman çatlatacak bir cihaz istiyorum...
Demek o kadar da istemiyorum!
Takıntı olsa alırım yahu, atla deve değil ya...
Beyaz yaka, kuşağı kopmuş, uhu lekeli, siyah önlükle ilkokula mı gidiyoruz birader, pelikan kuşundan kumbaranın içinde para biriktirelim...
Hoş;  şu yaşıma kadar biriktirebilen bir adam olamadım...
Harcadım daha çok...
Pardon cümleyi düzeltiyorum;
Harcandım daha çok!
Yıllar önce insan koleksiyonu yapıyordum...
Baktım; kimi diğerlerinden ayırdıysam, başkalaşıyor...
Koleksiyonun vurdum diferansiyeline tekmeyi...
Laf aramızda rahat ettim!
Önerilecek bir şey değil tabi... Yapan var, heveslenip yapamayacak var!

&&&

Şayet şuan melankolik bir esinti olsaydı içimde, size;  muhteviyatında orman, sonbahar, sarı yapraklar hatta Vivaldi ve kahvaltı geçen, iştahlandıran, glikoz, sakaroz, koruyucu madde içermeyen fakat sizin televizyon reklâmlarına aldanıp, tercih etmeyeceğiniz bir yazı kaleme alabilirdim...
Kıyı balıkçısı olmasaydım...
İtfaiye hortumu olabilir ve cümle yangınları söndürebileceğimi iddia edebilirdim...
Hoş; kıtaları birbirine bağlayan asma köprü yerine, sazlı gölün tahta iskelesi olmayı tercih ederim...
Ediyorum...
Ettim...

Haberin devamı 15.10.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…


YORUM YAP