Handan Demirkıran

İŞ YERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ: MOBİNG

Mobbİng, iş hayatının içerisinde uzun süredir olan ancak, kavram olarak hayatımızda yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan bir sözcüktür. İşyeri çalışanlarının, işyerinde uğradıkları baskı ya da psikolojik taciz denilebilir. Baskı ve psikolojik tacizin yanında kuşatma, cinsel taciz, yıldırma, rahatsız etme ve sıkıntı verme kavramlarını da kullanabiliriz.
Bu kavram iş hukuku açısından ilk kez 1980'li yıllarda İsveçli çalışma psikologu olan Heinz Leymann tarafından ortaya atılmıştır. Leymann' a göre mobing, “bir veya birden fazla kişinin, bir diğer kişiye yönelik (nedeni, düşünce ve inanç ayrılığından, kıskançlık ve cinsiyet ayrımcılığına kadar çok çeşitli olabilen ) sistematik bir biçimde, düşmanca ve ahlakdışı bir iletişim yöneltilmesi şeklinde ortaya çıkan bir psikolojik terör” olarak tanımlanmıştır. Bu süreçte mobing mağduru olan çalışan, çoğu zaman psikolojik açıdan ciddi zararlar görmektedir. Çoğunlukla işveren ya da eşit kademede çalışanlar tarafından uygulanan mobing, bazen de alt kademede çalışanın üst kademesine de bu tür bir psikolojik taciz uyguladığı görülmüştür.
19 Mart 2011 tarih ve 27879 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin Önlenmesi (Mobbing)” adında yapılan yasal düzenlemeyle, çalışanın kişiliğini korumak ve saygı göstermek, işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamak, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları adına önemli bir gelişme olmuştur.
İşyerlerinde psikolojik taciz şu unsurları içermelidir:
• İşyerinde gerçekleşmelidir.
•Üstler tarafından astlarına uygulanabileceği gibi, astları tarafından üstlerine de uygulanabilir ya da eşitler arasında da gerçekleşebilir.
• Sistemli bir şekilde yapılmalıdır.
•Süreklilik kazanmış bir sıklıkla tekrarlanmalıdır.
• Kasıtlı yapılmalıdır.
•Yıldırma, pasifize etme ve işten uzaklaştırma amacında olmalıdır.
•Mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında zarar ortaya çıkmalıdır.
•Kişiye yönelik olumsuz tutum ve davranışlar gizli veya açık olabilir.
Psikolojik tacizi uygulayan kişilerin ortak özelliklerini genellikle ilgi görmek isteyen, zayıf kişilikli, övgüye aşırı ihtiyaç duyan, silik karakterli, suçlayıcı, yargılayıcı, güçten hoşlanan, çalışanları motive edemedikleri için onları kontrol altına almaya çalışan kişiler olarak tanımlamak mümkündür.
İşyerlerinde psikolojik taciz genel olarak mağdur açısından fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklara, davranış bozuklularına, sosyal sorunlara ve ekonomik zarara neden olmaktadır.
Uyku bozuklukları, ağlama nöbetleri, konsantrasyon bozukluğu, gerginlik ve öfke, alınganlık, yüksek tansiyon, kalıcı uyku bozuklukları, mide ve bağırsak sorunları, aşırı kilo alma veya verme, alkol veya ilaç (madde) bağımlılığı, tedavi masrafları, işyerinden kaçma veya uzaklaşma (sık sık geç kalma, sıkça kullanılan hastalık izinleri), şiddetli depresyon, panik ataklar, kalp krizleri ve diğer ciddi hastalıklar, kazalar, üçüncü kişiye yönelik şiddet, intihar girişimleri bu etkilerden bazıları olarak sayılabilir.
Kişi, yaşanılan sürecin işyerinde psikolojik taciz olduğu yönünde kanaate varırsa şu hususlara dikkat etmelidir. • Kişi, öncelikle çatışmadan kaçınılmalı ve sakin olmaya gayret etmelidir.
• Psikolojik taciz üst yönetim tarafından gerçekleştirilmiyorsa konuyu üst yönetime uygun bir şekilde iletmelidir.
• Psikolojik tacize uğradığını kanıtlayacak yazışma, not, mesaj, e-posta gibi bilgi ve belgeleri saklamalıdır.
• Yaşanılan psikolojik taciz sürecine ilişkin günlük tutmalıdır.
• Yaşanılan sürece şahit olan/ olabilecek çalışma arkadaşları ile görüşmelidir.
• Kişi, üyesi olduğu sendikadan destek talep etmelidir.
• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın İletişim Merkezi Alo 170'i arayarak, işyerlerinde psikolojik taciz konusunda uzman psikologlardan destek almalıdır.
• Kişi, ihtiyaç duyduğunda tıbbi ve hukuki destek almalıdır.
• İşyerlerinde psikolojik tacize maruz kalan kişi sorunu işyerinde çözemediği takdirde konuyu yargıya taşımalıdır.

YORUM YAP