Handan Demirkıran

Özgüven eksikliğinin bireyler üzerinde etkisi

Özgüven duygunuz, birey olmanızın ve bağımsızlığınızın çekirdeğini oluşturur. Aile bireylerinin özgüven sorunları varsa, kendine özgü bir kişi ve bir birey olma duygusu netliğini kaybeder. Mutlu aile, her aile bireyinin güçlü bir bireysellik duygusuna ve güçlü bir özgüvene sahip olmasını sağlar. Bu nitelikler çocukların, kendi bağımsız yaşamlarını kurmanın olmazsa olmaz koşuludur.
İç benliğiniz aile ilişkilerinizin ürünüdür. Aile farkında olsa da olmasa da her etkileşim aile bireyinin değeriyle ilgili bir mesaj ortaya koyar. Bu mesajlar aile bireyleri arasında iki boyutta karşımıza çıkar:
- Sevilebilir/sevilemez
- Yeterli/yetersiz
Çocuklar anne babalarının her zaman haklı olduğuna inanırlar. Onları tanrı gibi görürler; kendi imajları konusunda tümüyle onlara bağımlıdırlar. Eleştiren, suçlayan, küçük düşüren, azarlayan, aşağılayan mesajlar alan çocukların kafasında kendilerini, “can sıkıcı”, “aptal”, “yetersiz”, “geri”, “işe yaramaz”, “tembel”, “çirkin”, “sevilmeyecek” biri olarak tanımlayan bir imaj oluşmaya başlayacaktır. Çocuklar anne babalarının sevgisini kazanmak, onlar tarafından farkedilmek ve kabul görmek istiyorlarsa olmaları gereken ideal kişiyi kafalarında şekillendirirler. Eğer çocuğun iç benliğiyle olmak istediği kişi arasında büyük bir gedik varsa, özgüven sorunları ortaya çıkar. Anne babanın bir yandan “yeterince iyi değilsin”, öte yandan “mükemmel olmalısın” demesinin, çocuk için ne kadar travmatik ve ürkütücü olduğu açıkça görülmektedir. Yeterince iyi değilsin mesajı (iç benlik) aile bireyleri tarafından çocuğa iletilirken, bir taraftan da ideal bir imaj oluşturarak mükemmel olması gerektiğini söylerler.
İç benlik (mesaj): pek akıllı değilsin.
İdeal imaj (olmak istenen kişi): mükemmel ol ve yüksek not al.
Özgüven eksikliğinin çocuklar üzerinde etkileri kaçınma, telafi, başkaldırma ve duygusal yalıtım olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuklar kendilerine karşı bakış açılarıyla, başkalarının ve kendilerinin beklentileri arasında tehlikeli bir gedik ortaya çıktığı zaman, incinme ve reddedilme olasılığını azaltmak için çeşitli koruyucu davranışlara sığınırlar. Bunlardan ilki kaçınmadır.Sorunlu ailelerden gelen pek çok çocuk, incinmekten ve reddedilmekten kurtulmanın yolunu, anne babasının beklentilerini karşılayacak her türlü davranıştan kaçınmakta bulur. Anne babası tarafından reddedilmekten korunmak için evin dışında kalmayı tercih ederek zekice bir strateji geliştirir. Ortada ne kadar az görünürse ya da hiç görünmezse, o kadar az başarısız olur ya da hiç başarısız olmaz. Utangaç ve çekingen oldukları için, bu çocuklardan hiçbir şey talep edilmez. Bu da zekice bir stratejidir; talep olmazsa başarısızlıkta olmaz, başarısızlık olmayınca reddedilme de olmaz. Telafi,çocukların iç benlikleriyle ideal mesajları arasındaki mesafeyi kapamak için buldukları başka zekice bir yoldur. Bu çocuklar herkesi memnun etmek için çok çabalayan çocuklardır. Buradaki amaç, mükemmel bir çocuk olup anne babayı memnun etmektir. Çocuk çok çaba göstererek başarısızlık olasılığını azaltır. Böylece anne babasının sevgisini kaybetme olasılığı da azalır. Bu çocuklar en küçük bir başarısızlık işaretine veya eleştiriye aşırı duyarlıdırlar. Bu da özgüven eksikliğinin bir işaretidir.Başkaldıran çocuklar, eleştiri ve ret kaynağı olan anne babalarına karşı savaşmaktadırlar. Başkaldırma, kaçınma ya da telafi ile birlikte ortaya çıkabilir. Duygusal yalıtımdaki sorun, kaçınma, telafi ve başkaldırmadan farklıdır. Duygusal yalıtım, çocuğun özgüveninin çok zayıf olmasının yanında, kendisi için ideal imaj belirlenmediği acıklı durumlarda ortaya çıkar. Bu tür vakalarda anne babalar çocuklarına karşı o kadar aldırmazlarki, onlardan bir şey beklemezler. Çocukların motive olmaları, mücadele etmeyi öğrenmeleri için anne babanın makul düzeyde beklentilerinin olması gerekmektedir. Mantıksız beklentiler çok zararlıdır ancak hiçbir beklentinin olmaması da çocuğun gelişip olgunlaşmasını yıkıcı bir şekilde engeller. Burada tam anlamıyla bir ihmalden bahsedebiliriz. Bu durum aşırı korumacı ailelerde de karşımıza çıkmaktadır. Bu aileler çocukları için her şeyi yaparak çocuğun kendi işlerini yapabilme yetisinin gelişmesini engeller. İhmalkar ya da aşırı korumacı davranan ailelerin çocuklarında özgüven zayıflığıyla ideal mesaj eksikliğinin bir araya geldiğinde duygusal yalıtım ortaya çıkar. Duygusal yalıtım, en uçtaki kaçınma davranışıdır ve amacı incinmeden, reddedilmekten kaçınmaktır.

 

YORUM YAP