Sevginar Sali

Hay-at gitsin!

Bayramdı, kandildi, seçimdi derken o denli dış etkenli konulara odaklanmışız ki gerçekte yaşayıp, hissettiklerimiz, düşüncelerimize ne kadar eğilebiliyoruz tartışılır. Yoksa bilinçli bir kaçış mı kendimizden? Bu da çok sevimsiz bir durum…
Ne gerçeklerin farkına varmak ne de dile getirmek eskisi kadar kolay. Gazeteci siyasetçi, iktidar muhalefet açısından demiyorum; artık dostlarınız, sevdikleriniz bile duymak istedikleri dışında sarf edilen sözleriniz üzerinden gerçek birçok şeyi sorgulayıp, kuşkulu yaklaşımla karşılık verebiliyor.
Sevmek daha zor, nefret etmek daha kolay artık…
Sakinleşmek daha zor, kızmak çok kolay…
Sadakat güç, ihanet kolay…
O kadar sırf yapmış olmak için yapıyoruz ki birçok şeyi, isteyerek ve hissederek yerine getirenler istisnai duruma düştü…
Tıpkı aldığımız ağrı kesicilerin etkisi gibi hayata bakış açımız. Ağrının nedenini yok etmeye yönelik çaba yerine, kolay ve aslında faydasız olana, verdiği acıyı kesmenin yollarına odaklanmışız. İlaçla kazandığımız süreler içinde, etkisi geçene kadar ağrı ve sızıyla vedalaşıyoruz sonra yine kaldığımız yerden devam…
Korkuyoruz çünkü sorunun kaynağı ve nedenleriyle yüzleşmeye... Kendimizle baş başa kalmaya cesaretimiz ya çok azalmış ya da kalmamış…
Önümüzdeki hafta sonu bir fırsat olsun… Kimimiz için bir, kimimiz için iki gün… Neleri ıskaladığımız, kendimiz ile gerçek hislerimiz arasındaki mesafeyi bir hesap edelim; ayağımız kaydığında, dengemiz bozulduğunda sürükleneceğimiz bir uçuruma izin vermeyelim, önlemimizi çok geç kalmadan, iş işten geçmeden alalım…
Bana bayram, kandil, seçim yaramıyor anlaşılan… Eee tabi bir dizi de sevdiğiniz insanın sağlıkla sınanmasını eklerseniz, kendini göstermekte olağanüstü cimrilik sergileyen güneşi ve ısınmayan havanın payı da yok değil dünyanın gidişatı ve ruh durumumuzu sorgulamaya girişmemde…

***

Adı Aylin’i yeni bitirdim Ayşe Kulin’e kızamıyorum bu romanın sonu ile ilgili çünkü gerçek bir hayat hikayesi anlatılan; Aylin Radomisli Cates’in yaşam öyküsü… Bu kadının yaşadığı hayatsa, ben bana verilen süreye, yaşama çok mu haksızlık ediyorum gibi deli sorular aklımda… Cevabı merak ediyorum ama yanıtlardan çok korkuyorum... Hani suç üstü yakalandığınızda, kabahatinizi inkar edemeyecekken, yanlışınız kabak gibi ortadayken bunu size haykıran biri tarafından size yöneltilen soruyu anlamama ayağına yatarsınız ya tıpkısının aynısı bendeki durum...
Son derece sürükleyici bir kitap ama benim bitirmem bir hafta sürdü... Sebebi sonunu bilip de aslında olabildiğince geç o kısma gelip okumak zorunda kalmamdan kaçış… Kitabın sayfalarını ileriye değil kolayını bulsam geri geri çevirip okuyacağım! Sanki kitabı ne kadar yavaş okursam Aylin daha uzun yaşayacak!
Dünyaya meydan okuyan başarılara, sıradanlığın barınamadığı, bir tutam deliliğin hükümdarlığında müthiş atılımlara imza atmanız sadece hayatınızın sona ermesini daha üzücü bir hale getiriyor…
Her ölüm zamansız da erken denebilecek bir zamanda çekilmişse hayat bedenden… Gel de üzülme, gel de varlık sebebini sorgulama…
Uzun lafın kısası; benim açımdan en hayırlısı sanıyorum bu haftanın bitmesi… İnşallah yenisinde güzel haberler ve gelişmeler ile huzurunuzda tekrardan oluruz efendim…
Hayırlı Cumalar; tatil günlerini yukarıda dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştığım şekilde değerlendirin lütfen... Değişiklik olsun…
İyi hafta sonları herkese : (

YORUM YAP