Oktay Saparca

Habitat

Medeniyet; İnsani koşullar, sosyal yaşam alanlarının devamlılığı, ekolojik düzen içine adaptasyonu ile daimi mümkün olur.
Milyon yaşındaki ekolojik düzene 70 yıl ömrü olan insanın keyfi müdahalesi kabul edilir bir şey değildir.
Daha sonra ki yazılarımda, ekolojik düzene müdahalenin, çölleşmeye, afetlere, salgınlara, deprem felaketlerine etkisini irdeleyeceğiz. Bu gün ekolojik düzene riayet etmeden yapılan tarım ve hayvancılıktaki yarattığı felaketlere göz atacağız.
Daha cumhuriyet kurulmadan evvel Mustafa Kemalin talimatları ile toplanmış olan İzmir İktisat kongresini hatırlamak lazım. Günümüz felaketlerinin yaşanmamasını öngören kararların alınarak, hayata geçirildiği İzmir İktisat kongresinin tarım ayağı geçen hafta CHP'nin Tarım Şurasında canlandırıldı. Ülkenin üzerindeki felakete dikkat çekildi. Kuraklığın ötesindeki çölleşmeden ve sonuçlarının doğurduğu canlı yaşamını tehdit eden unsurlara irdelendi.
İnsanların canına bizzat kasteden felaketlerle karşı karşıya gelmeden, olayın ciddiyetine varamaması cehaletin ta kendisidir, çocuğunu sele kaptırmadan yanlış yerde yanlış bir HES yapılmış olduğunu insanlara anlatamıyorsan, eğitim sorunu var demektir.
Tarım ve hayvancılık insanların keyfi arzularına bırakılmayacak kadar ulusal bir eylem planıdır. Örnek alınacak toplumlarda temel kurallar devlet tarafından tespit edilir kontrolleri devlet kurumları tarafından yapılır ve bu yapılar en yüksek düzeyde yaşatılır.
Gıda üretimi toplumların en stratejik görevidir, bu bilinç gelişmiş ise toplum gelişmiş olur. Gelişmiş toplumlar ekolojik koşulların ve toplumun ihtiyacı olan gıda üzerine ulusal üretim politikaları geliştirir, her gelen iktidarın bu stratejik konulara keyfi müdahalesi söz konusu olamaz.
Doğru yapılmış Tarımsal planlama doğru yapılmış ülke planlamasıdır…
Doğru yapılmış tarımsal planlama ekolojiyi korur.
Doğru yapılmış tarımsal planlama göçü önler.
Doğru yapılmış tarımsal planlama ülkenin gelişiminin olmazsa olmazıdır.
Doğru yapılmış tarımsal planlama toplumu ebedi kılar.
Doğru yapılmış tarımsal planlama ülkeyi başka toplumlara muhtaç etmez.
Doğru yapılmış tarımsal planlama en güçlü silahtır.
Doğru yapılmamış veyahut bizim gibi ulusal tarım planlaması olmayan ülkeler üreten ülkelerin tutsağı olmaktan kurtulamaz.
Tarım planlaması olmazda insanları faaliyetleri konusunda serbest bırakırsanız kısa vadede yapacağı karlılığı gözetir, günü kurtarmak ister.
Tahıl ambarı diye bildiğiniz iç Anadolu'da, hayvansal tarım yapılması, vahşi sulama, yeraltı su kaynaklarının usulsüz kullanımı çok kısa zamanda doğal afetleri ve kuraklığı ön plana çıkarmıştır.
On binlerce yılda şekillenen suyollarına ve suyollarının üzerine yapılan bilinçsiz toplamalar… ( barajlar, göletler ) yanlış yerlerde ve gereksiz yapılan su toplamaları ekolojik düzene müdahaledir. Orta Anadolu'nun çölleşmesi en büyük doğal göllerimizin kurumasına sebep olmuştur. (Beyşehir, Seydişehir, Burdur gölleri gibi) Sulamada doğal göletlerin plansız kullanımı sınırsız olmayan kaynakları uzun vade de yok etmektedir. ( Eğirdir gölü gibi )
Tarım ve Hayvancılık bir bütündür farklı eylem planları olamaz, her iki sektör birbirini tamamlar.
Trakya entegre hayvancılık için ne kadar yanlışsa, Orta Anadolu hayvansal bitki ekimi için o kadar yanlıştır.
Mera hayvancılığı meraların talanı ve insan kaynağından dolayı dikkate alınmayacak kadar daralmış, yüksek verimli gözüken hayvanlara mahkûm edilen kırsal üretici, gerekli yemleme ve yönetimi yapamadığından çıkmaza girerek düşük verim kapanına sıkışmış, sektörü terk etmiştir.
Seksen yıl evvel bu ülkenin yapılmış olan hayvancılık ve tarım politikalarının şu an itibari ile dahi, en doğrusu olduğu gözükmektedir.
Pamuk, Pancar, fındık, çay, ayçiçeği, zeytin, buğday, turunçgiller, tütün, haşhaş, incir ve meyve ekim alanları planlanmış enstitüler kurulmuş kaliteli yüksek verimli üretim sağlanmış devlet ürün alımlarında üretici ile tüketici arasında denge birlikleri oluşturulmuştu. ( Panko Birlik, Trakya Birlik, Marmara Birlik, Fisko Birlik, SEK Süt, Çaykur gibi… )
Ülkenin dört bir yanında, tarımın ve hayvancılığın merkezinde, Devlet tarım işletmeleri kurulmuştur. Kısaca TİGEM diye bildiğimiz 40' a yakın tarım işletmesi ülkenin yüzölçümünün %2 si kadar alan kaplarken, ikinci dünya savaşında İsmet paşanın ben bu ülkeyi TİGEM'lerle beslerim dediği kadar yapılaştırılmıştır. Bu gün yandaş çiftlikleri haline getirilen TİGEM'ler kendileri için biçilmiş hiçbir misyonu taşımadığı gibi zarar ettiren kamu kuruluşlarıdır.
Devlet yapısının var olma koşulları savunma, eğitim ve beslenme koşullarını var edip dinamik tutmasıdır.
Bir canlının var olmasının temel koşulu beslenme ile sağlanır, devamlılığı devletin en asil görevidir, iyileştirmek için kurulan yapıların korunması ve geliştirilmesi devletin asil görevi iken, bu gün yok edilen ve yok sayılan kurumlar devletin meşruiyetini tehlikeye sokar.
Devlet kurumları karlılık odaklı değil inovasyonu takip eden çağın ve ihtiyacın takipçisi olup, canlı ve dinamik olmak zorundadır. Devlet yapılanması, donanımlı liyakatli kamuya hizmet odaklı kadrolaştırılma zorunluluğu taşır.
Siyasi yapıların bahsi geçen kurumlarda üstünlük kullanma özgürlüğü olamaz… Devlet olarak çok defa acısını çekmememize rağmen ders almayan bir toplumuz… Batının gelişmişliği belli süreler için seçilen iktidarların devlet stratejilerine hükmetme hakkını vermemeleri ile başlar.

Almanya'da seçim yapıldı yeni başbakan tarımla uğraşmayalım tek bir otomobil fabrikamızı versek, dünyadan gıdayı temin ederiz dese, başbakanı kulağından tutup kapının önüne bırakılırlar. Tarım ve gıda Devletlerin dokunulmazlığı olan en hassas mevzularıdır.

2000 yıllarının başında Türkiye'de iktidar olan hükümet ve anlayış 20 yılda ülkeyi G-20 de 16.sıradan 21.sıraya indirirken tarımda da dünyanın en gerideki ülkeler ligine indirmiştir.

Anadolu yani Mezopotamya buğdayın anavatanı diye bilinirken, Anadolu'da buğdayı ithal eden bir toplumun ferdi olmak utanç vericidir.

Bu iktidarın tarım politikasını ‘'ürettiğiniz fiyatların altında ithal ederek milleti doyururum'' diyerek belirlediği gün, ben bu iktidarı yok saydım.

Bir örnekleme yaparak bu günkü yazımı bitiriyorum.

İngiltere'de süt 0,24 STERLİN (3.36 lira) market fiyatı 0,6 STERLİN ( 8.4 lira ) süt içerisinde yağ oranı %4 altında olmasına müsaade edilmiyor. İNGİLTERE DE BİR ÇİFTLİK ÇALIŞANI EN AZ 3500 sterlin MAAŞ ALIYOR ( 49 000 lira )  

Türkiye'de süt 2,8 lira, market fiyatı 9 lira ( içinden yağı alınmış SÜT ) Afganların Suriyelilerin ve köylerde kalmış bir avuç köylünün ne kazandığını siz biliyorsunuz.

Kim kazanıyor derseniz, bir avuç mutlu azınlık derdik evvelden… Şimdi çok açık, iktidara yamanmış bir avuç insan ve saray eşrafı kazanırken halk yavaş yavaş açlığa sürükleniyor.



YORUM YAP