Ali Gülcü

Güzel günler düşlüyorduk

O sene Suat Kaya'nın saçları çok konuşulmuş, Marmaris'te yöre sakinlerinin türbe diyerek ziyaret ettiği, adaklar adadığı, dilekler tuttuğu mezar M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış Yunanlı boksör Diagoras'a ait çıkmıştı…
Tee o zamanlarda yaşamış Yunanlı boksöre anıt mezar yapılabileceği kimin aklına gelebilirdi ki?
"Bu yapı olsa olsa türbe olur demişti" vatandaş, gereğini yapmıştı.
Akaryakıta sürekli zam geliyor, seçim yaklaşıyor, Ramazan pidesi kuyrukları alıp başını gidiyor, ufak tefek tartışmalar yaşansa da pideyi koltuğunun altına sıkıştıran evinin balkonunda top patlasın diye bekliyordu…
Dolar borcum olmadığı için mutluydum!
Westworld adlı bir diziye sarmış, pazartesi gecelerini iple çeker olmuştum. En son dizinin ikinci sezonunun beşinci bölümünü izlemiş, boş zamanlarımda nerden geldik nereye gidiyoruz ve hayatın anlamı üzerine kafa patlatıyordum.
Tatil planım yoktu fakat içimden hiçbir yere gidemezsem Gökçeada'ya giderim diye geçiriyordum.
Kirazın yanına yaklaşılmıyordu!
Yazdığım kitap satmamıştı!
" Kitap çıksın alırız, kimlerin kitaplarını alıyoruz, seninkini mi almayacağız" diyenlerden hiç biri kitabı almamış, imzalı olarak, evlerine kargo yapmamı istemiş, kargo parasını cepten ödememe rağmen kitabı okuyan da olmamıştı!
Hulusi'nin kitapları da satmıyormuş, alan da eşi dostuymuş diye avutuyordum kendimi!
Emrah Serbes'e (sonunda 't' yok) üzülüyor, insan değil miyiz Galatasaray şampiyon oldu diye seviniyordum.
Mayıs ayının sonlarına gelmemize rağmen Erikli'de bir kerecik denize girmiş, yeni yılda bir defa balığa gitmiş onda da elim boş dönmüştüm.
İnternetten indirdiğim balık fotoğraflarını kendim yakalamış gibi kurucusu olduğum Old Cheese ismindeki WhatsApp gurubuna gönderiyor,adil davranarak olumsuz yorum yapanları guruptan çıkarıyordum! Gurupta kala kala dört old cheese kalmıştık. Diğer üçü balıktan anlamayınca el alemin zıpkınla vurduğu levrekleri bile paylaşır olmuştum.
İşi uyansalar anlatacağım hikayeler hazırdı…
- Oğlum o üç kiloluk dediğin levrek zıpkınla vurulmuş, şiş izi var. Sende bizi yiyorsun!
- Bak canım kardeşim o balığı çıkarmak için bir buçuk saat uğraştım, ben çekiyorum o çekiyor, açıyorum kalamayı alıp başını gidiyor yorulunca tekrar sarıyorum… Tam balığı çıkardım kovaya atacağım ( nasıl bir kovaysa) havyan can havli ile E5'e doğru kaçmaya başlamasın mı?! Çektim arabadan deden kalma 1866 model Winchester'ı önce bir dur çektim, durmayınca göz gezin ortasından, arpacığın silme tepesinden nişan aldım, bastım tetiğe…Üç kiloluk derya kuzusu sendeledi, yıkıldı kaldı. Lafın özü şiş izi değil o, kurşun yarası!
- Deden ne iş yapıyordu senin?
- Nevada Sılver State'de şerif yardımcısıydı... Şerif doksanbir yaşına kadar yaşayınca yardımcılıktan emekli oldu.Bir dönem de Amerika, Meksika sınırında koruculuk yapmış! Uzun süre yardımcı olarak kalmak dokunmuş adama tabi, edebiyatla da arası iyiydi oturmuş bir akşam şiir yazmış
"Sheriff john brown always hated me,
For what, I dont know"
Nakaratı şöyle; I shot the sheriff
Belki duymuşsunuzdur!

O sene yaz henüz gelmemiş, dünya kupası maçları başlamamıştı
Enseyi karartmıyor, güzel günler düşlüyorduk...

YORUM YAP