Ali Gülcü

Geçen Yıl Haziran Ayında Yine Bu Düğün Salonunda Selçuku Evlendirmiş

Geçen yıl haziran ayında yine bu düğün salonunda Selçuk’u evlendirmiş... Yağmur yağmış keyfimiz kaçmıştı...
Bu sene Özgür’ü evlendiriyoruz hava yine kapalı...
Vize’deyiz...
Şu takı merasimine uyuz oluyorum, ne kadar uzun sürüyor... Kuyruk bitecek gibi değil... Başka bir formül bulsalar şu işe!
Bahçenin en kuytu köşesine akasya ağaçlarının altına masa sandalye atmışlar, akşamcılar demde...
Trakya havalarının biri bitip diğeri başlıyor, mazotu alan kendini sahnenin orta yerine atıyor...
Dokuzun, sekizin figürün biri bin para, keklik gibi sekenini mi istersin, ayılıp bayılanı mı, çiftetelli de cilveleşeni mi?

Teyzemde ceviz ağacının altında yediğimiz nohut ve kesmenin, sirkeli biberin, bahçeden topladığımız çileklerin de tadı inanılmazdı ama yemekli köy düğünlerini özledim ne yalan söyleyeyim...
Kırmızı beyaz muşambadan pötikare masa örtülerini, sabah yapılıp akşamüzeri yendiği için ekşimiş çoban salatayı, pilavı, zerdeyi, kurufasülyeyi, düğün sahibinin hali vakti yerindeyse; tas kebabını, yetsin diye dirhemle ikram edilen kavurmayı... Kuyudan çekilen suyla yapılmış ayranı...
Suyu dirseklerden süzülerek yenen karpuzu, kavunu...

Arada kapalı mekânlarda çatalı bıçağı pahalı sosyetik düğünlere de gittiğimiz oluyor...
Hoş yemekli diye karnımı doyurmadan gittiğim çok düğünde aç kalmışlığım var...
Taksitle geliyor ya her şey, uyuz oluyorum...
Aklıma gelmişken; beyaz bezden yapılan bir ucunu gırtlağına sokuşturduğun peçetelere de uyuz oluyorum... Hatır hatır...
Sonra kıyıp insan ağzını bile silemiyor yahu!

Neydi o meşhur tabağın adı?
Ordövr!
Breh breh
Tabak meşhur ama icraat yok!
Parmak kadar bir tane zeytinyağlı sarma, mercimek köftesi, patlıcan, biber... Varsa bir kaşık Çerkez tavuğu...
Yedin, bekle de ılık paçanga böreği gelsin...

Son dönemde et fiyatlarındaki artış düğün mönülerine de yansır, tavuk budunun havasından yanına yaklaşılmaz oldu...

Zaten altın da pahalı küçüğünü bile alıp takamıyor insanlar...
Alan da ortak buluyor
Ahmet, Mehmet, Ayşe ve Fatma’dan bir küçük altın...

Ne yapsın insanlar?
Fabrikalar kapanmış...
İşsizlik almış başını gitmiş, hal hatır sorduğum dört kişiden iki kişi kendi tabirleriyle ; “ aylak”
Boşanmalar artmış...
Vatandaş kredi kartı borçlarından yaka silkmiş...
Gerçekten kriz buraları teğet geçiyor, davulun sesi uzaktan hoş geliyor...

YORUM YAP