Adil Sirkecioğlu

Darbe Mi, Şeriat Mı?


Para verip, alıp okumadığımdan sahibi kimdir, sermayesini kimler koymuştur, neye ve ne gibi düşüncelere hizmet etmektedir bilmem. Şüpheci olmayı saklı hak tutup, önyargılarımdan sıyrıldığımda; yazılamayanı yazan, cesaret edilmeyen konulara dalan, gündeme getirdiklerinin tartışılmasını sağlayan çizgisini takdir etmemek elde değil.
Son haftanın sakızı balyoz darbesi. Şimdiye kadar olanlar kadife darbeydi sanki! Onca darbeyle netice alamayanlar, ismini balyoz koyarak devleti yıkacak son vuruşu amaçlamışlar. Camilerin bombalanması, şeriatçıların gaza getirilmesi, savaş uçağımızın kendimizce düşürülmesi gibi hesaplar yapıldığına göre; ismi balyoz değil yavşak darbe veya iğrenç darbe olmalıydı. Her darbede iğrençlikler vardı ama 21 yy. taşınabileceğini beklemezdim. Neyse ki tatbikat veya seminer aşamasında kalmış. Verilmiş sadakamız varmış.
İlk darbenin planlayıcısı rahmetli Alparslan Türkeş kalan ömrünü darbenin kötülüklerini anlatmaya ayırdığı halde, başarılı olamadı. En kötü demokrasinin bile darbe yönetimlerinden daha faydalı olduğunu savunması, darbeci imajını silmeye yetmedi. Darbe kafalılar, geçmişteki darbelerden ibret almaları gerekirken; devletin ve milletin kendilerine sağladığı imkân ve yetkileri devlet, millet aleyhine kullanmaktan geri kalmıyorlar. Geçmiştekilerin suçlanmalarına karşın ceza almamaları, yenilerini cesaretlendiriyor. Ceza ne kelime darbe yapanlar cumhurbaşkanı seçilerek mükâfatlandırılıyor. Hayatta olanlar suçlanmaya başlandığında halka soralım utanmazlığını gösterebiliyor. Millete güvendiklerinin göstergesi diyemeyeceğim; milleti tanımadıklarının, anlamadıklarının ispatı oluyor.
Darbe şartlarının olgunlaşması korkular tahrik edilerek sağlanıyor. Komünist, faşist, sağ, sol, mezhep farklılığı, Kürt, Türk, çatışmalarından sağlanan rant; darbeye meşru zemin sağlamak için servis ediliyor. Son yüzyılın modası şeriat korkusu nedeniyle her türlü yasa dışı faaliyet, yetkileri aşan koltuk ve iktidar hırsı mubah gösterilmeye çalışılıyor.  Hâlbuki şeriat yanlılarını çoğaltanlarda darbeciler. Darbenin zulmünden, işkencesinden, çirkinliklerinden gözü yılan insanlar kutsallarına ve Allah'ına sığındılar. Kötülüklerin son bulması için dua ettiler. Darbe hükümleri yerine şer'i hükümler tercih edildi. İnsanlar darbeyle şeriat arasındaki tercihe zorlandı.
Darbeciler kendilerinin zenginleştirdiği şeriat korkusuyla yandaş çoğaltacaklarını beklerken, fobilerinin esiri oldular. Bütün kesimlerin lanetlediği Menemen vakasını kullanmak, Humeyni rejiminin kötülüklerini gündemde tutmak kar zannedildiyse de haklı olmalarına dayanak teşkil etmedi. Tüm kötülükler gibi darbe de kötü olarak kaldı. Başkaca çirkinlikler darbenin güzelleşmesine fırsat olamaz.
Türk Milletinin gözbebeği Ordumuz; geçmişteki ve gelecekteki yanlışlardan dolayı sürekli savunmada kalamaz. Hiç kimsenin Silahlı Kuvvetlerin itibarını düşürmeye, milletin gönlündeki en güvenilir kurum özelliğine zeval getirmeye hakkı yok. Buna yönetici durumun da olanlar da dâhil. Yasalar ölçüsünde yetkiyi elinde bulunduranlara düşen; gazeteler yazdıktan sonra savunma yapmak yerine, yazmadan araştırıp, bulup gereğini yapmaktır. Allah Allah nidalarıyla hücuma kalkan bir ordunun mensuplarının, cami bombalama planı veya tatbikatı yapma niyetlilerini tükürükle boğması lazım.
Atatürk'ün ilk Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Cumhurbaşkanı olmayı hiçbir zaman istemedi. Ondan sonrakilerin gönlünden geçtiğine eminim. Cumhurbaşkanlarımızın çoğunun asker kökenli olması bu isteği körüklüyor. Demokrasi tarihimizde ne yazık ki askeri birliklerle kuşatılan, genel kurul salonunda omzu kalabalıklarca denetlenen Cumhurbaşkanı seçimi örnekleri var. Darbenin insanlık suçu, demokrasi ayıbı olduğu kabul edilmeli. Kuvvet komutanlarına emekli olduktan sonra beş yıl siyaset yasağıyla birlikte, Cumhurbaşkanı seçilme engeli getirilmeli. Belki o zaman siyasetin sivillerce yapılabilmesinin önü açılmış olur.  
Darbesiz kalın; balyozsuz kalın, demokrasisiz kalmayın. 

YORUM YAP