Çarşamba’yı can sıkıntısı aldı...

Vallahi sevgili Çarşamba çok sıkıcı bir gündün; arkandan konuşmak gibi olmasın ama gerçek tam da buydu. İyi başladın, sıkıcıydın, güzel bittin : ) Biraz da gerdin beni, biraz değil epey… Sabah güne oysa ki ne kadar lezzetli başlamıştım. Silivri Köfte Sarayı’nda Paşa Mantarlı yumurta, çay, domates, peynir, zeytinle… Mehmet Göksu’nun Silivri siyasetinin ezberini bozan politik yorumlarını bir kenara koyarsak, dost sohbeti paha biçilmez…
Çıkışta iki tane ayakları üzerine zar zor basan iskelet yavru kedi ile tanıştık; Mehmet süt vermeyi ihmal etmezsin biliyorum yine de söyleyeyim. Kendim yapamadığımı başkalarına yaptırma konusunda üstüme yoktur : ))
Neyse ofise geldik, haber yok bişi yok… Bekle bekle… Ne zaman geçiyor, ne de can sıkıcılık! Üç beş telefon derken birkaç gündür aklımı kurcalayan bir mesele üzerine gelişme var haberi geldi… Daha da gerildim… Beklemek ne fena şey. Beklediğiniz elinizde olmayan bir mesele olduğunda daha da sinir bozucu oluyor; takdir edersiniz muhakkak.
Risk almadan kazanılmaz! Kazanmayı seviyorum da risk kısmına bünyem el vermiyor.
Sonra kulağımıza küpe olan bir radyo var; CHP Belediye Meclis Üyesi Mümin Koçoğlu, Kamil Bilici’nin konuğu oldu orada… Kafam başka yerde, kulağım programda.
Dinlemeye çalışıp, duyup anladıklarımdan özet geçmem gerekirse; Siyaset ömürlükmüş. Koçoğlu abilerinden iyi örnek alıyor. Ömrü yettiğince siyasetçi olacak başımıza! Yandık ki ne yandık : )
Şaka bir yana kast ettiği şey makam, mevki değil biliyorum. Politika insanın içinde olur, kişi ile birlikte ölür ancak. Aktifi var, pasifi var… Ama var oğlu var işte. Can çıkmadan insanın içinden çıkmıyor : ) Olduğu gibi kabul etmek gerekir. Koçoğlu’nun hedef yüksekliğini tartışmayacağım. Erken öten horozlardan değil ama…
Mümin Koçoğlu’nun anlattıklarından onların (önseçimle gelen meclis üyeleri) hissettiğinden, hissettirdiğinden duydukları en bariz rahatsızlığı da anlıyorsunuz. "Hizipçi değiliz” diyor. Örgüt seçtiği için insanın bir parti içinde, ekipte dışlanması, ötekileştirmesi ancak o yapının kendi ayağına kurşun sıkması demektir. Ötekiler yok CHP grubunun içinde. Olamaz da… Bir ‘kavga’ var ama o göründüğü veya söyleminde ısrar edildiği gibi değil. Siyaset kavgası hiç değil, kişisel meselelerin itiraf edilememesi. Velhasıl kişiler arasında bir sorun. Meclis üyeleri ile başkan düzeyinde bir genel problem yok gündemde. İster kabul edin ister etmeyin. Etmeyeceksiniz biliyorum.
Koçoğlu, "Yanlışın karşısında, doğrunun akasında” olma hassasiyetini dile getirirken bence çok samimiydi. Olması gereken de tam olarak bu… Başkası için değil, insanın kendi kendine borçlu olduğu şey budur.
***
Gerildiğim konuyu açıkça yazamadığım için üzgünüm desem de tam olarak değilim. İnsanın bildiği ve herkesin merak ettiği şeyi içinde tutması ne fena bir şeymiş şu an tecrübe ediyorum. Haklı çıktığım için mutluyum ama… Kazanan ve kaybedenlerin olmadığı bir süreçte tecrübeli olanların yükselme şansı yakaladığı şeklinde kısa bir özet geçelim şimdilik…
Yarın belki yarından da yakın, Silivri siyaseti önemli bir gelişmeyle yüzleşecek. Herkesin hakkında hayırlısı olsun!

YORUM YAP