Ramazan ayının ortalarına gelinmiş, çarşıda pazarda seçimi kimin kazanacağı konuşulur olmuştu.
Herkesin kendine göre bir fikri vardı ve herkes politikadan anlıyordu!
Antep fıstığındaki kabus devam ediyor, kaynağı belli et gönülleri ferahlatıyordu!
Kadın adlı dizide herkes birbirini öldü sanıyor, Sarp hala yaşıyor, okulların kapanması yaklaşıyordu.
Milli Takım İran'la bir hazırlık maçı yapmış ve 2-1 kazanmıştı.
Milli Takım'ın gollerini Cenk Tosun atmıştı.
İran'ın golünü kimin attığı kimin umurundaydı Allah aşkına…Maçı anlatan spiker ve yorumcu doksan dakika boyunca Milli Takım'a methiyeler düzmüş, Dünya Kupası'na katılamıyor oluşumuzu şanssızlığa bağlamışlardı.
Geleceğin Milli Takımını oluşturduklarının altını çizen yetmiş iki yaşındaki Mircea Lucescu bir taraftan yüz yaşına kadar yaşamanın hesaplarını yapıyor, diğer taraftan otuz beş yaşındaki futbolcuların neden sahaya sürüldüğü konusu açılmadığı için kendini şanslı buluyordu...
Dünya Kupası henüz başlamamış, mayıs ayının sonlarına gelinmesine rağmen güneş, görücüye çıkan nazlı kızlar gibi kahve tepsisi elinde misafirlere "hoş geldiniz" dememişti.
Emekliler bayram yaklaştığı için mutlu!
Akaryakıt fiyatları üç bilinmeyenli denklem!
Allah belasını verecekti bu doların da dur bakalım…
Başımıza ne geliyorsa yabancı futbolculardan geliyordu!
Televizyonda Kıbrıs'taki otellerin reklamları dönüyor, İstanbul'daki iki yüz yetmiş beş bin konut alıcı bekliyordu…
1953 yılında Kore'de 28-29 Mayıs savaşlarında Türk Tugayı'nın verdiği 155 şehit kimsenin aklına gelmemişti fakat başrollerini İsmail Hacıoğlu ve Çetin Tekindor'un oynadığı Ayla ne güzel bir filmdi!
Senaryosu gerçeklere dayanıyordu üstelik, Süleyman Astsubay ve Ayla yıllar sonra buluşunca nasıl da ağlamıştık hepimiz!

YORUM YAP