Uğur Bakıcı

2025'ten 2026'ya

2025 yılı takvim yapraklarından sessizce koparken ardındaysa net cevaplar yerine daha çok soru işaretleri bırakıyor. 2025 yılında dünya gündemine baktığımızda öne çıkan ortak genel duyguysa: ‘belirsizlik' oldu. Bu belirsizlik yeni yılda da devam edecek gibi duruyor.
Öyle ki savaşlar sürüyor fakat ne zaman bitecekleri bilinmiyor. Ekonomiler toparlanmaya çalışıyor fakat yarın ne olacağını kestirmek mümkün değil. Teknoloji ise baş döndürücü bir hızla ilerliyor ama bu ilerleyişin hayatlarımızı nasıl dönüştüreceği tartışmalı.
İşin aslına bakarsanız insanoğlu bu krizlere yabancı değil. Fakat, geçmiş yıllarda bu krizlerin bir tanımı ve bir yönü vardı. Bitişleri tahmin edilebiliyordu. 2025 yılında olan şeyse sorunlar daha çözülemeden sorunların üzerine sorunlar bindi. Bu durumsa üzerlerimize yorgunluk hissini yükledi. Öyle ki bu yıl kötü haberlerden ziyade kötü haberlerin hiç bitmemesine tükenir olduk.
Bu belirsizlik haliyse küresel meseleleri etkilemekle kalmadı aynı zamanda günlük yaşamlarımızı da etkiledi. İş planlarımızı yapamaz, eğitim kararlarımızı alamaz ve yaşam düzenlerimizi kısa vadeli bile olsa düşünemez olduk. Bu durum yalnızca büyük şehirlerin ya da küresel aktörlerin değil, mahallemizdeki esnafın, çocuğunu okutmaya çalışan ailenin, yarınını hesaplayan her bireyin ortak hissi haline geldi.Kontrolü kaybettik. Hal böyle olunca da duygularımız zedelendi. Bir o kadar kaygılandık. Bu da doğrudan ruh sağlığımızı etkiledi. Bu yüzden de2025 yılınınbana göre konuşulmayan ama en yaygın krizi geleceği planlayamamak ve buna bağlı olarak ruh sağlığımızın etkilenmesi durumu oldu. Tüm bu bireysel kaygıların ötesinde, 2025 yılında bizlere yaşatılan derin toplumsal kutuplaşma ve bireyin kendi toplumuna dahi yabancılaşması, krizin asıl kördüğümü haline geldi. Birbirini anlamakta zorlanan toplumlar, sorun çözmek yerine saf tutmayı tercih eder hale geldi.
Uluslararası kuruluşlarsa dünya meselelerinde 2025 yılında etkisiz kaldı. Dünya meseleleri özelinde en ciddi platformlarda en ciddikonularda ülke liderleri tarafındansert söylemler toplantılara damgasını vurdu fakat kalıcı çözüm var mı derseniz şayet; “Olsa dükkân sizin!” derim. Nitekim, dünya ülkeleri, sorunları çözmekten çok idare etmeye çalıştı. Bu da geçici rahatlamalar sağlarken uzun vadede sorunları daha karmaşık hale getirirdi.
Özetle; 2026'ya girerken masada kalan tek gerçek; uluslararası sistemin iflas ettiği ve bireyin bu devasa belirsizlik çarkı arasında sıkışması durumudur. Yeni bir yıl, sadece takvimin değiştiği değil, aklın, sağduyunun ve gerçek çözüm iradesinin öne çıktığı bir dönemi başlatmazsa şayet; "idare edilen" her sorun, 2026'da daha büyük bir patlamanın fitili olmaya adaydır.Yine de umudu tamamen kaybetmemek gerekir. Çünkü tarih bize şunu defalarca gösterdi: belirsizlik ne kadar derinleşirse, değişim ihtiyacı da o kadar görünür olur. Bu vesileyle; zamanın sadece takvimde değil, ruhumuzda da tazelenme ve iyileşme getirdiği sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yıl diliyorum.

YORUM YAP