Sevginar Sali

Sorun içimizdeki duygular...

Dostoyevski'nin “Her şeyi anlıyorum ve bu beni öldürecek...” sözünü paylaşmıştı dün sabah saatlerinde Avukat Ünal Doğrul… (Dışarıya vermeye çabaladığı çok az şeyi ciddiye alıp dünyayla dalga geçtiği izleniminin ardında büyük bir duygusallığı aslında gizlemeye çalıştığına inanmaya başlayacağım…)
Dostoyevski'ye bu sözü ne söyletti bilemiyorum tabi ama dünkü ruh halimi başka hiçbir şey bu denli net ifade edemezdi…
Öğle Selimpaşa Camii avlusunda her şeye ve tüm hayat tecrübesine rağmen annesine veda ederken kendini, hiçbir faydası olmadığını muhtemelen bile bile, parçalayan bir kadının acısına şahitlik ettik. Bir kez daha Merhumeye Allah'tan rahmet, geride kalanlarına başsağlığı ve sabır diliyorum… Ve geçecek, hiçbir acı ilk günkü gibi kalmıyor biliyor ve oluşan boşluğu güzelliklerle doldurmak için kendinize en kısa sürede şans verin diye söylemeden geçemiyorum…
Devamında Bilgehan Özkaya'nın toplumsal vurdumduymazlığa rağmen kişisel çabalarından vazgeçmeyerek bağımlılık ve madde kullanımı konusunda aileleri aydınlatma uğraşına ortak olduk… Programın ikinci kısmı hele sonuncu bölümü beni bitirdi… Anlatılanların A'sından başlayarak Z'sine kadar içimden bir çocuğum olmadığı için şükredecek kadar acıydı ve bilmediğimiz de bir şey yoktu aslında. İnsan belli bir yaştan sonra kendisini koruyabileceğini düşünürken, canından can sayılan çocuğu için ne yazık ki o kadar emin olamıyor ve işte orada tuzaklar devreye giriyor…
Bilmek acıyı ne kadar arttırıyor diye düşünüyorum, bir de bunu evladında yaşayanların hissettiklerini hesap etmeye çalışıyorum… Ya matematiğim bildiğimden de zayıf ya da aklımın algı sınırları epey darda…
Biz hep geç fark edilen uyuşturucu kullanımında “Aile çocuğuna konduramıyor” diye düşünüyor ve konuşuyoruz ya Harun Yıldırım'ın söylediğine katılıyorum aslında anne baba kendisine yakıştıramıyor. Onlardan, yetiştirdiklerinden madde bağımlısı çıkmaz diyerek…
Ergenlik çağında en masum bahaneyle rahat bırakılan çocukların, çevresinde onlarla daha yakından ve kendi kötü emelleri için ilgilenmekten çekinmeyen kişilerin nasıl türediği gerçeğiyle yüzleşmemiz lazım. Genç ve ne yazık ki çocuk yaşta olanları madde bağımlılığının pençesine sürükleyen nedenlerin başında aile içindeki bencil yaşantı gerekçe gösteriliyor. Suç örgütlerinin çocukları anne ve babasından daha iyi tanıyor olması onlar için ödül, aile için ceza!
“Korunmanın en etkili yolu başlamamak” diyor uzmanlar… Madde bağımlısı olanların yüzde yüzü sigara ve alkol kullanıyor. Bu bir eşik. Çocuklarınızın arkadaşlarını tanıyın, onu baskı altında hissettirmeden mutlaka kontrol edin. İnternete ortak kullanım alanlarında girme mevzusu artık tümden yalan oldu muhtemelen… Cep telefonu kadar yakında çünkü; bilgisayara ihtiyaç yok sanal alemde bulunmak için. Baskı yerine izah edin diye anlatıyor Narkotik ve Kaçakçılık uzmanı…
Aklın bir süre sonra bağımlılığın zararını kabul etmesi durumunda bedenin direnci ile devam sıkıntılar vs…
“Çocuğunun ergenlik ve madde bağımlılık belirtilerini (ki birbirine çok benzer yönleri var) ayırt edemeyen aile evladını iyi tanımıyor” diyor Harun Yıldırım… Madde kullanımı, sigara ve alkolün zararlarından ortama hitap ederek söz edilmesini direkt çocuğa anlatılmasına tercih edilmesi gerektiğinin altını çiziyor yöntem olarak. Tabi anne ve babamın bunu ortamda ifade etmesinden ziyade bir de uygulaması lazım…
Bedenin maddeden arınma süresi 15 günken, psikolojik etkilerinden kurtulmak o kadar kolay olmuyor anlaşılan…
Bağımlılık deneyimlerini Ayık Yaşamda Buluşalım Derneğinin iki mensubu paylaştı programa katılanlarla… Yaşanmışlık daha sarsıcı tabi…
“Ben bir arayış içerisindeydim…” diyen genç alkol ve sonrasında madde bağımlılıklarına yaşamın kıyısına gelişini anlattı. “Aslında kendimi arıyormuşum. Şimdi biraz buldum…” diye devam etti bağımlılıktan kurtuluş sürecini…
Benciliklerimizden kurtulup, sevgiyle ve mücadele ruhuyla hayatta her şeyin üstesinden gelebileceğimize inanmamız lazım… Sigara ve alkol evet birer başlangıç… Sıkıntılarımızı anlık unutturan, çözüm sandığımız yanılsamaların bizleri taşıdığı büyük uçurumlar… Yolumuzdaki çukurdan kaçarken, kendimizi ucunda bulduğumuz uçurumlar…
Ailelere bir şey söyleyecek durumda hissetmiyorum kendimi… Hayatın baharında dibe vuranları dinleyin… “Çocuklarınıza bırakacağınız en iyi miras mücadele ruhu” diyen eski bir bağımlının yaşadıklarından çıkardığı sonuç sanıyorum benim için meselenin özeti… Sağlık ve gücünüz yerinde olduğu müddetçe canınızı sıkan her neyse üstesinden sağlam kafayla, emek vererek gelebilirsiniz… Aklınızı kullanın, gücünüzü kullanın ve pes etmeyin! Ruhunuzu teslim ederek hiçbir şeye çare bu-la-maz-sı-nız!
Allah tüm çocukları korusun… Büyükler bi zahmet kendi kendilerine mukayyet olsun…
Daha 10 gün önce FİDE projesini Silivri'de başlatan Emniyeti (Müdür bey bireysek katıldı nasıl faydalı bir çalışmayı değerlendiremediklerini bizzat anlamıştır…), Milli Eğitim ve Kaymakamlığın, hatta Belediyeyi bu programın hiçbir yerinde görememek beni üzdü… (Mahalle Evlerindeki kadınlarımız, Okul Aile Birlikleri, dernekler bu programa onların tarafından davet edilse koşa koşa gelirdi… Malum otorite baskısı olmadan bazı şeyleri öğrenme alışkanlığımız yok!) Sizin de böyle mutlu olduğunuzu sanmıyorum…
Bilgehan Özkaya'ya, Harun Yıldırım'a, Yaşam Atölyesi'nin sahip oldukları cesareti geç de olsa fark eden yürekli gençlerine, oğlu için bağımlılık ile mücadele sürecine destek olan ve yaşadıklarını samimiyetle paylaşan eşsiz güçteki anneye binlerce kez teşekkürler… Yürekliliğiniz hayatınıza güzellikler, iyilikler katsın, her türlü olumsuzluğun üstesinden gelmenize yardımcı olsun inşallah...

YORUM YAP