Engin Akın

Silivrispor Kendini Arıyor


Silivrispor 50 küsur yıldır hayatta. İlçe değişmiş, devlet değişmiş, meclisler açılıp kapanmış, o hâlâ bildiği gibi yaşıyor. İstanbul'un Avrupa yakasındaki en büyük semtin takımı o...
Silivrispor aynı zamanda çalışanların, hak ederek kazananların, hakkını alamadığı zaman bile durumlarını bozmayanların da takımı. Böyle bir topluluk kendisine sarılarak krizleri aşabilir…
İsmi lazım değil, Uzakdoğu'da bir lider, yetkililer günlük işlerin içinde boğulduğu bir dönemde kürsüye çıkmış, “Kafanızı kaldırın da dünyaya tepeden bakın” demiş, “gün gelecek hepimiz öleceğiz, dünya üstünde ülkeler kalmayacak, denizler taşacak, karaları yutacak, yerküre uzayın derinliklerinde kaybolacak, başka gezegenlerde başka tür hayatlar başlayacak...”
Bugün de Silivrispor da olduğu gibi çevrenizi sıkıntılar sardığı zaman yukarı yükselip “Nerden geliyoruz, nereye gidiyoruz” diye bakmakta yarar var... Silivrispor 50 küsur yıldır hayatta. Ülke değişmiş, devlet değişmiş, meclisler açılıp kapanmış, o hâlâ bildiği gibi yaşamayı sürdürüyor... İstanbul'un Avrupa yakasındaki en büyük semtin takımı o... Bugün de, hele maç Pazar günü oynanıyorsa, çoluğuyla çocuğuyla bir semtin çınarlı yoldan Silivri Stadı’na aktığını görürsünüz. Sahaya çıkan o kırmızı-lacivert formalarda nice adsız sporcunun teri, o tribünlerde nice koşulsuz seven taraftarın sesi, sevinci, hüznü var. Silivri çalışanların, çalışarak varolanların, hak ederek kazananların, hakkını alamadığı zaman bile durumlarını bozmayanların takımı... Taraftarların kalbinin Silivri Kasaba adıyla anılması rastlantı değil...

GEÇMİŞTEN GELECEĞE
Böyle bir topluluk kendisine, Feridun Düzağaç'ın çok hoş söylediği gibi 'Üç hece sekiz harf'e sarılarak krizleri aşabilir... İşte o zaman bugünkü gidişi tersine döndürebilir. “Kolay, çabuk ve her şeye karşın başarı” hevesinden, müsriflikten, çok başlılıktan, taraftarın birbirine girmesinden kurtulur camia. Grup çıkarları bir yana atılır, önce de sonra da “sadece Silivrispor” düşünülür. Kendine çekidüzen vermeden başkası eleştirilmez. İşte o zaman Silivri ilçe futboluna önderlik eder. Yenilse de bu takımın taraftarı olmaktan gurur duyar Silivrisporlu.
Pekiyi, nereye yönelecek Silivrispor?.. Şu anki sıkıntılı dönemde birçok kişi haklı olarak Akgün Duru dönemini “yitik bir altın çağ” olarak yüceltiyor, neredeyse putlaştırıyor... Evet, geçmiş Silivrispor için çok önemli. Evet, Akgün Duru dönemindeki öz kaynağa, daha doğrusu kendi gücüne dönüş harekâtı olmasaydı bugün tartışacak bir kulüp bile bulamazdık. Evet, Akgün Duru’nun ilkeli ve vakur duruşu, istikrara inancı olmasaydı içimizi gururla dolduran, çocuklarımızı Silivrisporlu yapan altın yılları yaşayamazdık. Futbolseverlerin sevgisini kazanamaz, gururla dolaşamazdık Silivri Çarşı Meydanı’nda...
Ne var ki 2000'lerin ortalarında futbol dünyasındaki gelişmeler, bütün dünyada olduğu gibi bizim kulüpleri de değişime zorladı. Taraftar tabanı geniş kulüpler yeni gelirlerle birlikte çok büyük mali olanaklara kavuştu. İnternetle birlikte, futbol görgüsü ve tartışmaları dünya çapında yaygınlaştı. Taraftar artık hafta sonu maç izlemekle yetinmiyor. Takımının yönetimini, oyun tarzını tartışıyor. Kulübünü, İstanbul’un hatta Avrupa'nın önde gelen takımlarıyla karşılaştırıyor.

Yerel liglerin başını çeken kulüpler bu süreç içinde iller arası yarışmaya zorlandılar. En büyük varlıkları, yüzlerce taraftarın sevgisi, gönül bağıydı elbette. Açıklanamaz, parayla oluşturulamaz bir varlıktı bu. Ama bu varlık korunarak kulüpler iller alanında yarışacak kurumlara dönüştürülmeliydi... 2000’lerin ortasında bütün büyük kulüplerimiz değişimin sancılarını yaşamaya başladı, hâlâ da yaşıyor... Alibeyspor bu sorunu kişiye dayalı bir yönetimle aşmaya çalışıyor. Gümüşyaka değişimi gerçekleştirir gibi oldu ama felaket bir mali açıkla karşılaştı. Silivrispor ise o dönemde, artan gelirlerini, Mesut Tonta’nın teknik direktörlüğünde yakalanan futbol kalitesini yönetemedi... 2005'den sonra kulüpte başlayan süreçte ise yapılanma ve kurumsallaşma çabaları kalıcı temellere oturamadı. İstanbul’un kulübü olma hedefi, kimi kez yeni zengin görmemişliğine dönüştü. Taraftarla ilkesiz ilişkilere girildi, iktidar paylaşıldı. En önemlisi, taraftarın ilgisi, Silivrispor kültürü içinde, kulübe güç katacak biçimde yönlendirilemedi.

YOL AYRIMI
Sonuçta Silivrispor on yıldır yol ayrımında... Ya alçakgönüllü bir semt takımı olarak kalacak, ya da çağdaş bir kulüp olacak. İstanbul takımı olmanın tek yolu, geçmişteki Silivrispor yönetiminin yaptığı gibi gelişigüzel para harcamak, kolay ve çabuk başarı vaatleriyle taraftarı doldurmak değil bence... Silivrispor, semt takımı özelliklerini koruyarak iller arası alana çıkan çağdaş bir kulüp olabilir, olmalıdır. Maddi ve manevi kaynakları buna yeter. En azından bunun için çalışmalı, bu vizyona uygun yapılanmalar ve stratejiler geliştirmelidir. Silivri de kendi yapısına ve kimliğine uygun biçimde, bir Porto'nun, bir Lyon'un ve hatta bir semt takımı olarak bir Arsenal'in yaşadığı süreci neden yaşamasın?
Yine Silivri Çarşısı’nda buluşup, yine o çınarlı yoldan çoluk çocuk geçerek bir Türkiye Kupası ya da Bank Asya yarı finaline neden gitmeyelim!

NELER YAPILABİLİR?
Bugüne kadar, yıpranmamış bir Silivrisporlunun önderliğinde, bir “kriz yönetimi” oluşturulmalı... Tıpkı Türkiye Cumhuriyetinin ilanının ardından kurulan Mustafa Kemal hükümeti gibi...Tek listeyle kongreye gidilmeli ve bu liste kongre üyelerinin ezici bir çoğunluğuyla seçilmeli...

Silivrispor gerçekten halkın kulübüyse, kapıları taraftarlara açılmalı. Bana göre üyelik için öncelikle 2 bin TL'lik giriş ücreti olması gerekir. 50 TL olan yıllık üyelik aidatı on kat daha yükseltilmeli.

Taraftarlar, kulüp işlerine karışmayan, taraftar etkinliklerini düzenleyen tek ve bağımsız bir taraftar derneğinin çatısı altında toplanmalı.

Silivri Stadı çağdaş bir stat olarak yeniden yapılmalı. Herkes burada rahat ve huzurlu maç izleyebilmeli. Kulübe ve takıma zarar veren taşkınlıklar önlenmeli.

Borçlar ödenebilecek biçimde vadelendirilmeli. Gelirler artırılarak, giderler kısılmalı. Silivrispor, kalıcı gelir kaynakları oluşturan, geliri sürekli büyüyen ve geliri kadar borçlanan bir kurum olmalı.

Kulübün ve futbol takımının yönetimi uzman profesyonellerin eline bırakılmalı. Yönetim kurulu yol gösterici ve denetleyici bir işlev üstlenmeli.

Küme düşme bile göze alınarak en az beş yıllık planlarla bütün futbol takımları profesyonel bir ekibin altında yapılandırılmalı.

Öteki spor şubeleri mümkün olduğunca çok sayıda gence spor yapma olanağı veren kitlesel birimler olmalı.

Silivrispor yurtiçinde ve yurtdışında sporun hakça ve centilmence yapılması ve yönetilmesi için önder rol oynamalı.

İşte bunlar göz önüne alınmalı.

YORUM YAP