Sevginar Sali

Silivri siyasetinde son durumu bildiriyorum

CHP'de; ‘Aman dikkatli olalım da elimizdeki son koz İBB seçim başarısı da gitmesin' endişesi hakim…
AK Parti'de ise ‘Ne yaparsak yapalım olmuyor' yılgınlığı bir milim oynamıyor…
En rahat MHP… Partilerinin 50 yıllık tarihinde olmayan şeyi başarıp İstanbul'da ilçe belediyesi kazanmışlar… Hem de CHP ile AK Parti rekabet ederken müthiş bir çalım ve sürprizle ama bir o kadar da alınlarının teriyle Silivri Belediyesi'ne MHP bayrağını dikmişler.
Normalde seçim sonraları kaybedenlerde bir ümitsizlik, keder havası hakim olurdu; Silivri bu kez eskiyen kabuklarından sıyrılarak yeni bir sürece soyundu. Oy vermiş vermemiş, destekleyen, desteklemeyen de herkesin gözü yeni başkanın sergileyeceği yönetimde. Kişisel beklentilere cevap vermeyeceğini bas bas söyleye söyleye bu günlere gelen adamdan, hala medet uman iyimserlerin aksine Silivri için ortaya konan güçlü çaba eleştirilerin ateşini epey söndürme vazifesi görüyor.
Volkan Yılmaz'ın kaderi de çok enteresan! Türkiye açısından en şansız dönemde, şahsi siyasi istikbali bakımından olağan üstü bir başarı! Allah'ım senin adaletinden sual olunmaz...
20 yıla dayanan MHP'de üst düzeylere taşınan aktif siyasetin ardından, milletvekili adaylık dönemlerinde alışılan söylemler ve hareketler; tarafsız olmak zorunda olan bir belediye başkanı kimliği ile aynı bünyede yaşamaya yeni yeni alışırken, kimi yol kazaları olmuyor değil.
Yılmaz'ın halkın nazarında kredisi henüz çok yüksek; hunharca kullanmaması dileğiyle : )) Halk kendisine bir kredi verdi evet ama selefi kadar uzun süreli değil onun için zaman kazanmak ve iktidarını korumak için hesaplı harcamasında fayda var. Hesap kitap hususunda zorlanacak gibi durmuyor, hatta sanıyorum bütün Silivri'ye hesaplı olma konusunda katkı sunacağa benziyor…

KOCABAŞ FARKI
Fazla iftar davetine iştirak etmedim ama gelen haber bültenlerinden yerindelik ve mana hususunda SİAD Başkanı Hakan Kocabaş'ın açık ara farkını belirtmek gerek. Konuşmasıyla hepimizi aldı hayatımızın tam ortasına, varlığımızın, benliklerimizin merkezine taşıdı… Bir tarafıyla kendimize diğer yanıyla aile büyüklerimize, varlık sebeplerimize ‘ne yaptığımız' konusunda derin muhasebe, iç hesaplamanın kucağına koydu gitti. Seçtiği kelimelerle, duysal anlamda içimizde yakaladığı bam telleri ile gözlerimizden yaşlar gelene kadar uğraşıp durdu… O konuşmasına uzun dedi ama sözleri ile 40-50-60-70 yıllara yayılan ömürler dakikalık filim şeridi gibi gözlerimizin önünden akıp gitti… Bayram arifesinde çok da iyi oldu… Tatil fırsatını kaçırdığı için üzülenler, aile büyükleri ile daha fazla zaman geçirme imkanı için şükür eder hale geldi.
Bir cemiyet toplantısında fabrikalardan birinde idarecilik yapan bir bey “İş yerinde gülümsemeye korkuyorum çalışanlardan biri mutlaka gelir zam ister” deyişi aklıma kazınmış. İş insanı, sanayici deyince Yeşilçam filmlerinin etkisinde ‘höt höt' adamlar gelir ilk akla… Hakan Bey, sanayicilerin ülkemizin kendilerine sunduğu eziyetimsi ekonomik koşullara rağmen iflah olmaz romantik özelliklerini muhafaza edebilme başarısının kanıtı.
İnşallah bu Ramazan ve ardından gelen Bayram herkesin bir parça daha iyi insan olması gayretini arttırır… İnşallah insanların kendine baktığı gibi karşısındakilerini de görmeye teşvik eder… Ve bugün yanımızda olan sevdiklerimizin kıymetini onları kaybetmeden bilmek gerektiğini hatırlatır...

YORUM YAP