Farkındalıklı ebeveyn olabilmek

 Bir çocuk sahibi olmaya karar verdiğimiz anda yüklediği sorumluluk ve çaba dikkate alındığında ebeveyn olmak çoğumuzun hayatındaki en zor şeydir. Bir kez başladı mı biz bu dünyadan göçüp gidene kadar da sürer, herhangi bir mola ya da bitiş çizgisi yoktur. Çocuk yetiştirmenin çok zor olduğu bir dönemde yaşıyoruz özellikle de çalışan ebeveynler için oldukça stresli bir süreç. Hem çalışıyor olmak, hem de ona iyi bir eğitim hayatı sağlayıp çeşitli kurslar arasında koşturmak, hızla dijitalleşen dünyada onun hem fiziki hem ruhsal sağlığını korumak epey meşakkatli bir iş… Tabii bu durum çalışmayan ebeveynler için de geçerli. Hele ki son bir yıldır yaşadığımız pandemi süreci içinde bir ebeveyn olmak ciddi bir stres faktörü haline gelmiş durumda. Stres ise bizi öfkeli, yorgun ve sabırsız bir ebeveyne dönüştürüyor. Zihnimizin geçmiş ve gelecek ile ilgili düşüncelerle dolu oluşu çocuklarımızı anlamamızın, onların nelere ihtiyaçları olduğunu “fark etmemizin” önüne geçiyor. Oysa bir ebeveyn olarak çocuğumuza verebileceğimiz en değerli şey, iyi bir eğitim hayatı sağlamaktan, en pahalı hediyelerden çok daha ucuz “ona dikkatimizi vermek”.

Peki, ama nasıl? İşte kilit noktada burası… Çocuğumuzla bir anlaşmazlık yaşadığımızda kendi duygumuzun “farkında” olabilmek, öfke ile tepki vermeden önce kendimiz durabilmeyi öğrenmek, tartıştığımız konuda çocuğumuza katılmıyorsak bile yine de onu dikkatlice dinleyebilmek. İnsan öfkelendiği anda nasıl davranması gerektiğini hatırlamayabilir. Ben özellikle çocuklarla çalışırken akılda kalıcı olması için “trafik lambası” taktiğini kullanırım, bu taktiği tabi ki siz de kullanabilirsiniz.

Kırmızı yanınca DUR: Ne zaman stresli olduğunuzu hissederseniz önce onu fark edin ve tepki vermeden önce dur'un.

Sarı yanınca DİKKATİNİ VER: dikkatinizin odağını nefesinize yönlendirin. Nefes farkındalığı sizi sakinleştirecek ve olaya daha tarafsız bakmanıza yardımcı olacak. Şimdiki ana gelin ve çevrenizde o anda neler oluyor, çocuğunuzun nasıl bir yüz ifadesi var, ses tonu nasıl fark edin. Yeşil ışık yanınca DEVAM ET: artık eyleme geçme zamanı ne düşündüğünüzü ve ne hissettiğinizi ifade edebilirsiniz. Kızdığınızı ya da üzüldüğünüzü söylemenizde elbette bir sakınca yok aksine duygunuzu açıkça göstermelisiniz. Fakat bunu yaparken çocuğunuzu yargılamadan, onu küçük düşürmeden yapmaya özen göstermelisiniz.

Unutmayalım ki çocukların da duygu ve düşüncelerine saygı duyulduğunu hissetmeye ihtiyacı var. Bir örnekle anlatmaya çalışayım. Uzaktan eğitime katılmak yerine bilgisayarda oynamak isteyen çocuğunuza “Sen nasıl bir öğrencisin? Hep oyun oynuyorsun, sınavlardan aldığın notlarda berbat, karneyi alınca seninle görüşeceğiz, senden bir halt olmaz!” demek yerine “Uzaktan eğitime katılmayı keyifli bulmadığını biliyorum, sıkılıyor olman da doğal olabilir. Bilgisayarda oyun oynamak sana çok daha eğlenceli geliyor. Ama bunlara rağmen şu an ders zamanı, dersine katılmalısın. Derslerini tamamladıktan sonra anlaştığımız süre içinde oyununa dönebilirsin.” Bu iki cümlenin de temelde vermek istediği mesaj aynı: “dersine gir”. İlk cümlede genellemeler, geleceğe dair olumsuz öngörüler ve çocuğun kişiliğine dair yorumlar varken ikinci cümle de çocuğun istek ve düşüncelerine saygı duyarız fakat bu saygı ve kabul onun istediğinin olacağı anlamına da gelmez.

Bunların yanında sağlıklı bir ebeveyn olmak için yapabileceğimiz bir şey daha var: kendimize karşı “Öz-şefkat” geliştirmek. Yani çevremize ve çocuklarımıza gösterdiğimiz şefkati kendimize de gösterebilmekten bahsediyorum. Mükemmel bir ebeveyn olmayı bir

yana bırakıp hayatımıza “ yeterince iyi ebeveyn” olma kavramını getirmemiz gerekiyor. Çoğumuzun yaşadığı her olumsuz durum için kendinizi suçlamayı, yetersiz hissetmeyi bırakıp kendimize dönüp “aferin sana, iyi bir babasın/annesin, sen elinden geleni yapıyorsun!” demeyi öğrenirsek hayat bizim için inanılmaz derecede kolaylaşır. Tabi bunu yapabilmek söylediğim kadar kolay değil eğer kendinizi çok suçluyor, yoğun yetersizlik duyguları içinde hissediyorsanız psikolojik destek almanızı tavsiye ederim. Kendinize şefkat, ilgi, bakım vermeden yola devam etmek çok zor. Kendinizle “an” larda baş başa kalır ve kendinize şefkat duyarsanız çocuklarınız da sizi model alıp sizinle yol alacaklardır. İçinizdeki çocuğu sakın ihmal etmeyin. Siz ne kadar mutlu olursanız, çocuklarınız o kadar mutlu olur. Siz ne kadar “farkındalıklı ebeveyn” olursanız çocuklarınız da o kadar “farkındalıklı çocuk” olur. Sevgiler..!

 

YORUM YAP