Adil Sirkecioğlu

Erbakan Hocanın Yanlışları

Dinimizin “ölülerinizi hayırla anın” buyruğunun duygusal doruk yaptığı bu günlerde tersine yazacak değilim. Hele de bir kısım medya ile Ak Parti karşıtı çevrelerin, Erbakan’ın ölümüyle SP küllerinden yeniden doğabilir mi amaç ve beklentilerine hizmet etme gibi bir niyetim hiç olamaz. Buram buram takiye kokan kısa bir dönem geçireceğiz. 28 Şubat mimarları ve destekleyicileri; kendi çağdışı düşüncelerini hayata geçirebilmek için bahane yaptıkları, hedef tahtası haline getirdikleri önemli bir figürü kaybettiler. Üzüntüleri bundandır. Erbakan Hoca bu tuzağa en kolay düşen siyasetçi oldu. Başbakan olabilmesine rağmen tezgâhlanan oyunları bozamaması, şahsına ümit bağlayanları hayal kırıklığına uğrattı.
Erbakan’la hiçbir hukukum olmadı. Tek bağlantım 1991 seçimlerinde vermiş olduğum oydur. Onu da helal ettim. Sağlanan üçlü ittifak (RP-MHP-MP) neticesinde MHP seçime girmemiş, adaylarını RP listelerinden göstermişti. Bölgemizde MHP’li bir ismin listede olmaması üzerine gösterdiğim (hiçbir güç başak amblemine mühür vurmamı isteyemez) tepkiye ve bana katılanlara Türkeş’in verdiği cevap ilginçtir. “Mecbur değilsiniz. Daha iyi bulduğunuz partiye oy verebilirsiniz.” Bunun üzerine oy verdiğimiz gibi barajı geçer miyiz tedirginliği yaşayan Erbakan talebelerine, “merak etmeyin %15’in üzerindeyiz” diyerek moral takviyesinde bulunmuştuk.
Beklenenin üzerinde alınan oy Erbakan kabiliyetiyle tamamen kendi hanelerine yazıldı. İttifak bozulmadan birlikte yürümenin yolları bizzat Erbakan tarafından kapatıldı. RP gücüne güç katarken, MHP bölünmeyle, iç sorunlarla uğraşmak zorunda kaldı. Meclise girmenin, gurup kurmanın gücünü kavrayamadı. Erbakan, Kaddafi kadar uzun siyasi hayatı boyunca; Demirel, Ecevit, Türkeş, Feyzioğlu, Çiller, Baykal, Gül, Erdoğan gibi birçok siyasiyle birlikte çalışıp, ortaklık kurabilmiş bir şahsiyet. Kendine taban tabana zıt ordu mensuplarıyla bile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Tanışmış olsam etkilenir miydim, bilemem ama fazla kayıp olduğunu düşünmüyorum. Talebeleri bile ayrılmayı tercih ettiğine göre haklı sayılırım.
Türk Milletinde dine saygı esastır. Dindar olmayanlar, dindarlara sevgi ve saygıda kusur etmezler. Cuma namazı kılmayanlar, kılanlara gıpta eder. Cumasını kaçırmayan siyasi lider oy verilmese de gönüllerde taht kurar. Yanlışları görmezden gelinir. Namaz kılanı eleştirenler, namazı zorlaştıranlar olarak görülür. Hele de bunu laiklik şemsiyesi altına sokmaya çalışırsanız vay halinize. Laikliğin yılmaz savunucusu olsanız da “Allah Allah” diyerek hücuma kalkan ordunun yöneticileri olarak, cenazede getirilen tekbir Türkçe olmasa da katlanmak zorundasınız. Bir Kıvrıkoğlu’nun “bin yıl sürecek” hatasını, yeğen Kıvrıkoğlu noktaladı ve telafi etti.
Erbakan’ın 28 Şubat’tan bir gün önce vefatı, bir gün sonra gömülmesi tesadüfü ne gibi ilahi işaret ve gelişmelere vesile olur bilemem. Bu konudaki yorum ve değerlendirmeyi hayli uzmanlık kazanan Bahçeli’ye bırakmak gerekiyor. Sokak isimlerinden ve rakamlardan iktidar yolu açmaya çalışan MHP Genel Başkanı bu konuyu da kendine göre değerlendirecektir. Merakla bekliyorum.
Erbakan hayatı boyunca memleketi olumlu, olumsuz etkiledi. Her fani gibi kaçınılmaz sona boyun eğdi. Eminim bundan sonra da konuşulmaya devam edecektir. Doğrularının ve yanlışlarının muhasebesi ve hesabı bir başka âleme kaldı. Cenazesi başında siyasi mesajlar verme gayreti gösteren oğul Erbakan, çocuk yetiştirme eksikliğini gözler önünde tutacak. Erbakan severler Fatih’in hatalarını gidermenin yolunu bulmalı. Oğluna Fatih ismini veren, elbet Ak Şemsettin bırakmıştır. Fatih Erbakan’ın doğruları, babasının rahmetle anılmasına vesile olacaktır.
Garip bir yazı olduğunun farkındayım. Daha fazla garipleştirmeden bitiriyorum. Timsah gözyaşı dökenleri gördükçe, farklılığım olsun istedim. Öldükten sonra kıymete binmektense, hayattayken sövülmeyi tercih edenlerdenim.
Siz bana bakmayın, dilediğiniz gibi kalın.
 
03 Mart 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde

YORUM YAP