Sevginar Sali

Değişim...

CHP'de bir anlayış dikkatimi çekti… Kendi yaptıklarının arasından olumsuzluklar çekip öne çıkartılıyor, başkalarında iyi yapılanlar üzerinden değerlendirmeler gerçekleştiriliyor.
CHP'li yerel iktidarın en sert muhalifi yine kendi içinden… Ak Parti'nin, CHP'ye yönelik eleştirilerine parti tabanı pek prim vermiyor. Hatta ‘dış tehdit' karşısında otomatik olarak savunmaya geçiyor. Her parti içinde muhakkak bir nebze var; kıskançlık! İnsan kendisinden çok uzak ve farklı kulvarda bulunanları çok kıskanmaz. Kendi yakın ve bildiği çevrededir kıskançlık hissi duyduğu insanlar.
Belediye Başkanı kıskanılır! Sahip olduğu olanaklar ve imkanlar düşünülerek. Ama günde kaç kişi ile muhatap olup dert dinlediği, meramını kaç yüz kişiye anlatmak mecburiyeti bulunduğu, bununla da yetinmeyip yetişmek zorunda olduğu programlar, yönetmek zorunda olduğu, geleceğine yön tayin etmesi gerektiği şehrin sorumlulukları göz ardı edilir. Yaptığı tatil ‘toplumsal mesele' ama yetişmek zorunda olduğu yoğun tempo ‘kişisel sorunu' şeklinde davranacak kadar acımasız olmayı görev biliyoruz!
"Benimle ilgilenmedi”, "davetime katılmadı” diye kızarken, bunun yerine kaç kişi ve acil olaya müdahale ettiği, önemli süreçlerin takibinde olduğunu düşünmeyiz. Ya da sadece bir insan olup hasta, keyifsiz, moralsiz oluşundan insan içine çıkmayı tam da o an kaldıramadığını… İki günlük tatili gözümüzde büyür, bütün çalışma yoğunluğu küçüldükçe küçülür.
Silivri'yi yönetmek neyse ne de yüzlerce insanın çalışmasından sorumlu olmak, bu sürecin sağlıklı ve verimli şekilde gerçekleşmesinden de sorumludur Başkan! Yeri gelir yaşını başını almış insanların gönül işleri, akıl almaz kaprisleri, itham edilişleri ile ilgili de hesap vermek zorundadır. Başkan, Hesap İşleri Müdürü söz verdiği gün ödeme yapmadığında da sorumludur, İmar Müdürü bir dosyayı iki gün geciktirdiğinde de… Zabıta esnafa çemkirirse Başkan yine suçludur!
Tablonun bütününü görmek, farkına varmak için sıradan insanların ne vakti vardır ne de bunun için gerekli bilgilere sahiptirler çoğu zaman. Ama hayatlarına dahil olan küçük parçalar üzerinden büyük fikirlerini, yüksek sesle savunmaktan, ortaya atmaktan çekinmezler. Başka türlü dikkat çekip, sıradanlıktan kurtulmalarına imkanları yoktur. Belediye başkanı gibi bir ortama girmeleriyle bütün ilgiyi üzerlerine toplama üstünlüğüne sahip değillerdir.
Ersevenler'in önünde düzenleme çalışmaları başladığında, çalışanların üzerine bölgedeki evlerden bir şeyler atıldığını, (yapılanları engellemek maksadıyla) anlatıyor Başkan. Şimdi ise herkesin balkonuna masa sandalye koyup, ortaya çıkan güzel görüntünün keyfini çıkarttığını… Ya ilk tepkinin üzerine vazgeçilseydi o çalışmalardan? Bugün neyin keyfini çıkartacaktık? Bu nasıl bir mantık ayrıca? Ya işçilerden biri de kedisine atılan taşı aynı şekilde atana fırlatsaydı? Ne bu?
Bizim 10 dakikada boydan boya gezdiğimiz sahili onlarca işçi aylarca yaptı… Her bir taş bir işçinin elleriyle tek tek döşendi… Maliyetini de bir başkası değil vatandaş, yani biz karşıladık!
Zaman baskısı enselerinde, insanların gelip sayıp, sövmesi ile çalışmalar bitti. Teşekkür etmek için o işçileri bir daha bulamazsınız…
Gazeteciliğe başladığımda eski gazeteleri atmaya kıyamamaya başladım. Sizin belki de yarım saatte veya daha kısa sürede okuduğunuz gazete bir gün boyunca hazırlanıyor. Her bir kelime ve harf tek tek diziliyor, gazete sayfasına yerleştiriliyor… Dijital teknoloji sayesinde her haberde onlarca fotoğraf arasında okuyucuya en doğru şekilde hitap edecek resmi seçmek için dakikalarca zaman harcadığımızı biliyor musunuz?
Başkasının emek ve çabasını görmezden gelirseniz, bu durum dönüp dolaşıp sizi bulur. "Emeğe saygı” diye diye ifadenin içini boşalttık belki ama gerçekliliği geçerliliğin koruyor.
Özcan Işıklar, ilk görev döneminde yıllardır yerel yönetim tecrübesinin içinde biriktirdiği projeleri aynı anda uygulamaya kalktı. Düğümlendi ya da kilitlendi… Sonra o düğümü çözmekle uğraştı ve nihayet sonrasında işleri bir yola koydu. Yapılması gereken o kadar çok şey varken, yapılanların yetersizliği gündemden düşmüyor, düşmeyecek. Bunlar Silivri Belediye Başkanı'nın yaptığı ve yapmadığını da büyük ölçüde aşan şeyler. Çünkü Silivri kocaman bir coğrafyaya sahip, hızla göç alan bir yer. Yerel yönetim ‘yeni Silivri'yi inşa ettiğini sanıyor aslında ama ‘sahip olduklarımızı korumak' yaşadığımız süreçte bence daha önemli.
Temizlik işlerine 100 eleman daha alamıyorsanız, en az 100 kişiyi evi kadar sokak ve şehir temizliğinin de önemi konusunda ikna etmelisiniz. Daha düşük maliyetli çözüm yollarına başvurarak bazı kıstasları hayata geçirmelisiniz. Kentli olmanın kurallarına uymayı ödüllendirerek, olmadı cezalandırarak öğretmelisiniz… Dükkânının, evinin önünü süpürüp topladığı çöpleri yolun karşısına kaldırım dibine atmanın saçmalığını henüz çözemeyen insanlar var aramızda!
Işıklar'ın ortaya koyduğu ‘eserleri yargılarken' elindeki malzemeye de bakmak gerek.

***

Her ortamın ‘zirvesi'nde tek ortak nokta yalnızlıktır! Yalnızlık insanı bencil yapar. İnsan yalnız kalınca, çok düşünme fırsatı oluyor ve bu da onu şüpheci yapıyor.

***

Silivri'nin ‘eski' ve ‘yeni' hali arasındaki fark keşke belediye tarafından bir süredir servis edilen haberlerdeki kadar net ve güzel yönde olsa! Zaman akıp giderken, hiçbir şeyin aynı kalmasına imkan olmadığını çarşıya, pazara bakmamıza gerek yok anlamak için. Aynada kendimizi görmek bile ikna olmamız için yeterlidir.

YORUM YAP