Adil Sirkecioğlu

Çölaşan, Sarızeybek Hayırlandılar


Silivri Belediyesi ile ADD Silivri’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği Kültür ve Sanat Şenliği Pazar günü yapıldı. Organize Çölaşan ve Sarızeybek konuşmalarıyla “Anayasa değişikliğine hayır” mitingine dönüştü. Ayrıntılarını, Silivri Şube Başkanının sahibi olduğu Hürhaber’de okumuşsunuzdur. Eşimle birlikte katıldığım toplantıdaki aykırı gözlem ve yorumları da benden okuyacaksınız. Bu gidişle ya ben kovulurum ( eşi kovulan genel başkan emriyle ) ya da İlhan şube başkanlığını bırakmak zorunda kalır. “İkisi de olmaz” garantisiyle sınırları zorlamaya devam edeceğim.
Organizenin çevre il ve ilçelerin büyük katılımıyla, olgunluk içinde geçtiğini belirtmeliyim. Yaz sıcağında ve ayakta gerçekleştirilmiş olması Silivri’den beklenen katılımı düşük tuttu. Basına yansıyan fotoğrafları incelediğinizde tanıdığınız yüzlere rastlayamamanız bundandır. İlgisizlik varsa da, saygısızlık olmadı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı esnasında gerekmediği halde çay bahçelerinde oturan vatandaşların bile ayağa kalkmaları güzel örnek. Her sene tekrarlanması esnafın yüzünün gülmesine vesile olacak.
Işıklar’ın hoş geldin konuşması kitleyi ateşleyici, as solistlere hazırlayıcı anlamında başarılıydı. Yurt dışındaki Türk okullarını ziyaretinden, hele de son gezisine Kaymakam Beyi de götürüp beraber pasta kestiklerinden bahsetse festival alanında Şubat serinliği yaşanırdı. Daha da önemlisi Sarızeybek’i bilemem ama Çölaşan kürsüye çıkmaz, konuşmasını yapmaz, apar topar Silivri’yi terk eder, “Bir daha da Davos’a gelmem” derdi…
Ben bu duygu ve düşüncelerle takipteyken; İlhan’ın ciyaklayan sesinin yan tesirleri görülmüş olmalı ki, Ömer Çetin’in davudi ses tonu anonsuyla ADD Genel Başkanı Çölaşan kürsüye davet edildi. (Cesur yürek Sarızeybek anonsuyla karıştırmış olabilirim.) 40 yıl yargıçlık yaptığını, Danıştay Başsavcılığından emekli olduğunu, türbanlı kızların üniversitelerde okuyamama kararlarının hepsinin altında imzası olduğunu gururla sıraladı. Yüzüne yerleşen anlamsız ifadenin, maskenin meslekten kaynaklandığını aslında çok sempatik ve sevecen bir yapısı olduğunu anlatmaya çalıştı.
Hiçbir siyasi bağı olmadığından bahisle, makamını kullanarak siyasete girmeyi düşünmediğini belirtti. Ben kalıbımı basarım; Çölaşan ve Sarızeybek önümüzdeki seçimlerde ADD kontenjanından milletvekili adayı olacaklardır. Bu toplantılar ön hazırlık. Aksi olursa hiçbir şey bilmediğimi peşinen kabul ediyorum. Atatürk yolundan her an sapma belirtileri veren CHP başka türlü nasıl kontrol altında tutulabilir?!  
Yanlış anladığımı düşündüğüm “Türk Milleti idamlardan coşku duydu” sözüne açıklama getirmesini beyhude bekledim. Alanda bulunanların Genel Başkanlarıyla aynı düşüncede olabilecekleri duygusu tedirginliğimi artırsa da, yargıçların ezici bir çoğunluğunun idamlardan zevk alacak sadistliğinde olmadığını bilmek rahatlamamı sağladı. Coşku duyan birinin ADD Genel Başkanı olmasını, Atatürk de coşku duyardı mesajı vereceğinden sakıncalı buluyorum. Memlekete ve Atatürk’e kötülük olarak düşünüyorum. İdamlardan coşku duymak, başı kapalı kızların okumasını engellemek Atatürkçülükse ben değilim. Ama Çölaşan’a rağmen Atatürk’ü sevmeye devam edeceğim.
40 yıllık yargıçlık kariyerinde, yüksek mahkeme üyeliği de olan biri “Türk Milleti” adına karar verme alışkanlığını emekli olduktan sonrada sürdürmek istiyor. Eşini ceza almaktan kurtaramayan, 40 yıl boyunca Anayasa taslağı ve teklifi hazırlamayan hukuki bilgisiyle, referanduma sunulma ihtimali gördüğü anayasa değişikliğine hayır diyor. 40 yıllık yargıç, 40 kere hayır dersem ve dedirtirsem hayır çıkar inancıyla haykırıyor. Hayır, hayır, hayır… Kendini de alanda bulunanları da kırklamış oldu. Her cılız hayırı kırkla çarptı, moral buldu!
Çölaşan ve Sarızeybek hayır kampanyasına devam ettikçe, evetler çoğalacaktır. Hayırlar uzaklardan evet olarak yankılanıyor. Hayır, çığlıkları, köprüye hayır sloganlarını hatırlatıyor. Evet çilerin çalışmasına gerek yok. 13 Eylül sabahı Çölaşan, Sarızeybek ikilisine dua edelim yeter.
Çölaşan’ın o zamanki ordu, şimdi ki ordu ayırımına girmek bile istemiyorum. Hürhaber’de aktarılmamış olsa da, polis kayıtlarında vardır. Sakıncalarını en iyi Sarızeybek anlatmıştır. Ilımlı İslam konusunda düşüncelerini dile getirirken, Türkiye’de ılımlı İslam’ın ilk uygulayıcısının Atatürk olduğunu da araştırması gerekir diyorum.
Sarızeybek terörle mücadelenin içinden gelen emekli bir Albay. PKK’nın arkasında Avrupa, ABD ve İsrail var tezine yürekten katılıyorum. Silivri’de görülen davaya ve soruşturmasına Ergenekon adı takılmasına en az onun kadar karşıyım. Yargılananlar bu ismi koymuş mazeretini kabul edemiyorum. Yargılananlar devlet, bayrak, millet, Allah gibi mukaddes isimleri kullanıyorlar diye davayı o isimle mi anacaktık? Sarızeybek’in konuşmasından bilgilendiğimi, bildiklerimi perçinlediğimi düşünüyorum. Sonuna kadar kalabilseydim çok daha iyi olacaktı.
Ses tonuyla, bildikleriyle, alana hâkimiyetiyle tam bir hatip olduğunu kabul ediyorum. PKK’nın bitirilmeme sorumluluğunu tamamen siyasilere yıkmasını, kolaycılık olarak gördüm. Gösterdiği resimde kendi tabiriyle Devlet var. Sarızeybek’in görmesi gereken, o resimde Sarızeybek de var. Rahmetli Eşref Bitlis’in tehlikeyi gördüğünü, onun için öldürüldüğünü söyledi. Katılıyorum ama sorguluyorum. Komutanını koruyamayan Devlette Özal’dan önce Sarızeybek sorumlu değil mi? Özal da öldürülmek istendi, belki de öldürüldü. Yaptığı hatalardan dolayı hak etti deme lüksümüz yok. Özal’ı, Bitlis’i, Erdoğan’ı, Kılıçdaroğlu’nu, beni, Sarızeybek’i koruyacak devlet resmini benden daha iyi bildiğine eminim.
Sarızeybek’i yaptığı hizmetlerden dolayı seviyorum. Yapacaklarından dolayı da sevmeye devam etmek istiyorum. Ben de oluşmaya başlayan konuşmaktan görev yapmaya fırsat bulamamış yetkili görüntüsünden uzaklaşıp, tedbir alması gerekir. Görevde de olsa, emekli de olsa çok konuşanların bağlı oldukları kurumu ve devleti yıprattıklarını anlamaları lazım. İstedikleri zaman darbe yapan bir kurumun mensupları olarak, siyasilerin yaptığı hatalarda büyük payınız olduğu göz ardı edilmemeli.
‘Evet’siz kalın, ‘hayır’sız kalın ama devletsiz kalmayın.

YORUM YAP