Emre Akıncıoğlu

Çocuklarda yaşına uygun davranmanın görünmeyen gücü

Bir çocuğu büyütmek, yalnızca onun boyunun uzamasını izlemek değildir.

Onu anlayarak, gelişim evrelerini gözeterek ve en önemlisi yaşına uygun davranarak bir bireyin temellerini atmaktır.
Ama ne yazık ki, günümüzde birçok ebeveyn iyi niyetle ama farkında olmadan çocuklarını “zamansızca büyütüyor.”

Daha üç yaşında iken “Sen artık abi oldun, ağlama.”
Beş yaşında “Hadi kendi başına yapmalısın.”
Yedi yaşında “Matematiği hallet, sınıf birincisi ol.”
Dokuz yaşında “Sorumluluk almalısın, artık çocuk değilsin.”

Oysa çocukluk, yaşanması gereken bir dönemdir.
Atlanamaz, hızlandırılamaz ve takvimle değil gelişimle ölçülür.

Her çocuk doğduğunda bir zaman çizelgesine oturur.
Bu çizelge doğuştan belirlenmiş bir gelişim sürecidir.
Bilişsel, duygusal ve fiziksel gelişim basamakları sırayla gelir.
Tıpkı bebeklerin önce emekleyip sonra yürümeyi öğrenmesi gibi; çocukların da duygusal ve sosyal gelişimi aşama aşama ilerler.

Psikoloji bilimi bize şunu gösterir: Her yaş dönemi, kendine özgü ihtiyaçlar, sınırlar ve görevler barındırır.
Eğer bu görevler doğru zamanda, doğru şekilde desteklenmezse, çocuk bir üst basamağa eksiklerle geçer.
Bu eksikler, zamanla davranış bozukluklarına, öğrenme problemlerine ve kimlik karmaşasına dönüşebilir.

Zamanından önce büyümeye zorlanan çocuklarda sıklıkla şu tablo ortaya çıkar:
“Sen büyüksün, kardeşin örnek alıyor” cümlesiyle duygularını ifade etmesine izin verilmeyen çocuk, hislerini içine atar.
Yetişkin gibi davranır ama içi dolup taşar.
Bir süre sonra bu bastırılmışlık ya öfke patlaması, ya da içe kapanıklık olarak ortaya çıkar.

Çocuğa henüz hazır olmadığı görevler verildiğinde –örneğin kendi kendine ders çalışma, küçük kardeşe göz kulak olma, okul başarısı için yüksek beklenti– bu sorumluluklar özgüven yerine kaygı üretir.
Çocuk, “başarısız olursam sevilmem” korkusuna kapılır.

Bazı çocuklar, hala oyun oynamak ister ama “büyümüş gibi davranma baskısı” nedeniyle oyunla ilişki kuramaz.
Hayal gücü körelir, yaratıcı düşünme becerileri zayıflar.
İç dünyasında çocuk, dış dünyasında yetişkin gibi davranmak zorunda kalır.

Anne babalar şunu unutmamalıdır.

3 yaş çocuğu ile 7 yaş çocuğu arasında duygusal beklentiler fark eder. Çocuğunuzun gelişim evresini tanımak çok önemlidir.
Başarılı beklentisi yerine “Denemen çok değerliydi” demek, çocuğun ruhunu büyütür.
Ağladığında “abartma” değil, “galiba çok üzüldün” demek duygusunu sahiplenmesine yardım eder.
Paylaşmak, beklemek, sırada durmak, hayal kurmak… bunlar da gelişimdir.
Oyun, çocuğun dilidir.
Onunla oynamak, dünyasını anlamaktır.

Bir çocuğa yaşından büyük davranmak, onu vakitsizce büyütmek demektir.
Bu, bir tohumu çabuk büyüsün diye güneşe fırlatmak gibidir: Kökleri toprağa tutunamayan çocuk, rüzgarda kolayca savrulur.
Çocuklar zamansız büyütüldüklerinde ne çocuk olmayı tam yaşayabilirler, ne de sağlıklı bir yetişkinliğe ulaşabilirler.

Her şeyin bir zamanı vardır.
Oyunun, gözyaşının, başarısızlığın, denemenin ve büyümenin…

Bir çocuğa verebileceğiniz en kıymetli hediye, zamanında ve hak ettiği gibi büyümesine izin vermektir.

YORUM YAP