Ali Gülcü

Ah Çarpık Bacaklı Luka Modric ah

Mor, kırmızı ve beyaz arasında geçen, yazın gelsem mi gelmesem mi diye kendini naza çektiği, sabahları evden çıkarken ne giyeceğimi bilmediğim, uzun kollu giyip, parmak arası terliklere özendiğim, hadi bu sene paraya kıyıp yeni bir şort alayım, yaşıtlarımın neden bilmem, bordo, hardal sarısı pantolon giymeye başladığı, " biz bitti demeden bitmez" sloganları ile kendimizi avuttuğumuz, televizyon karşısında kazanalım diye bildiğimiz bütün duaları okuduğumuz, yenilince "kısmet değilmiş ağbi"lere sığındığımız günler.
"Beni de balığa götür" ricalarını kıramadığım eşin dostun, sahilde gün kavuşurken sivrisineklerle yaşadıklarını, sıkışınca; uçsuz bucaksız kumsalda "nasıl olurda buralarda tuvalet olmaz" hayıflanmalarını, "balık da yok gidelim istersen" yakarmalarını anlatmak var ama keyfim yok!
Zaten Hırvatlara yenildik.
Zaten o uzun burunlu, kısa boylu, çapraz bacaklı Luka Modric'i de sevmiyorum.
Zaten Vedat Milor haklı; " Akdeniz ve Ege çok sıcak, ayrıca fiyatlar benim gücümü aşıyor"
Tanıyan bilir severim balık lokantalarında zaman geçirmeyi, miskin miskin oturmayı, mezeyi, güneşin batışını izlemeyi... Nerde ne yenir, kaç para ödenir çapıma göre bilirim...
Bir keresinde şurada fena kazıklanmıştık diye başlayan, Leyla'ı Mecnun'u Ferhat'ı Aslı'yı Kerem'i bilmem ama onlarca cümle kurabilirim.
Kulakları çınlayacısa bir arkadaşımın söylediği gibi; "adamlar hesap değil ceza getiriyorlar resmen... Utanmadan evden çıkıp hafta sonu balık yersin ha! Al bakalım öde şu hesabı da aklın başına gelsin! Bütçesini bilmez seni!!!"
Yaygın gazeteler boy boy plaj fotoğrafı basıyor sayfalarına; "Bu sene sahiller boş!"
Gaza gelip madem sahiller boş oteller ucuz olur diye en fırsatçı halinle davranıyorsun internete, içinde ukde kalan, yutkunamadığın, önünden geçemediğin otellerin fiyatlarına bakıyorsun bakıyorsun, aylığını, nasıl kazandığını, bir hafta tatil için kaç ay çalışmak zorunda kalacağını hesaplıyor, tatile gideceğime ikinci el araba alırıma bağlıyorsun...
Hem nasıl diyor oteller; "evinizdeki gibi bir ortam!"
Madem ortam evimizdeki gibi, o kadder parayı neden ödüyoruz?
Benim haneye denizin uzaklığı kuş uçuşu beş, araba ile on beş dakika!
Fakat gazetede çıktı kirliymiş buraları!
Ege mavi bayrak, Akdeniz mavi bayrak, Marmara'ya kırmızı kart!
E ne yapacağız denizin mavi kollarına kendimizi atmak için, beynimizin kıvrımları arasında kış aylarından kalan sesleri dinleyeceğiz; aşağıya ineceğiz, kalamar yiyeceğiz, ahtapota keseceğiz...
Valla olurda Ege ve Akdeniz'de yaşayan turizmciler okur diye yazıyorum; buralarda herkes Yunanistan'a, Bulgar'a kaçıyor baba...
Anlatanın yalancısıyım dört kişi patlayana kadar yemişler de 55 Leva vermişler, yaklaşık 100 TL yapıyormuş, yediklerini hesap ettik burada 500-600 TL, hesabı ödedikten sonra kahveler müesseseden üzerine limon kolonyası, sırt sıvazlama...
Top yerden sekmeseydi yemezdi o golü Volkan Babacan da ah çarpık bacaklı Luka Modric ah...

YORUM YAP