Şahin Dirik

8 Mart

Dün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ydü. Birleşmiş Milletler tarafından 1977 yılında ilan edilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün geçmişi çok eskilere dayanmaktadır.

Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın başlangıcı, 8 Mart 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Bu grevler sırasında çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadınlardan oluşan 129 işçi can vermiş, bu olaylardan 52 yıl sonra (1910), Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen II. Sosyalist Enternasyonal toplantısında Clara Zetkin'in önerisiyle, 1857'de başlayan, kadın haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl “Kadın Günü” olarak kutlanması kararlaştırılmıştır.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 19 Mart 1911'de Almanya ve İsviçre'de anıldı. Anmaların 8 Mart olarak değiştirilmesine 1921'de Moskova'da düzenlenen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda karar verildi. ABD'de de ise 1960'lı yıllarda anılmaya başlandı. Birleşmiş Milletler, 66 yıl sonra 8 Mart'ı 'Dünya Kadınlar Günü' olarak kabul etti.

Dünya Emekçi Kadınlar Gününün tarihçesini kısaca hatırladıktan sonra günümüze dönecek olursak, Silivri Belediye Başkanımız Sayın Volkan Yılmaz'da dün Silivrili kadınlarımızın gününü kutladı. Ben de o kadınlardan birinin belediye ile yaşadığı sıkıntıyı köşeme taşımaya karar verdim.

Sultan Kaçıran yıllardır tanıdığım, helal para kazanmanın kitabını yazmış, namusuyla çalışan, evladının, ailesinin geçimine katkı sunmakta olan bir ablamdır. Kendisi 20 yıla yakın bir zamandır sahilde, WOT's Cafe'nin karşısındaki küçük tezgâhında başta çekirdek olmak üzere bilumum kabuklu-kabuksuz yemişlerden satmaktadır. Eşinin emekli maaşı dışında ailesinin yegâne geçim kaynağı bu tezgâhtan kazandığı 3-5 kuruştur. Kızını bu şartlar altında okutmuş, 20 yıla yakın bir süredir dondurucu soğuktan kavurucu sıcaklara kadar her şartta sahildeki aynı köşesinde aynı ürünlerini satmaya devam etmiştir. Selami Değirmenci, Hüseyin Turan, Özcan Işıklar ve son olarak Volkan Yılmaz dönemine kadar bu işini sürdürmüş, bir gün olsun harama el uzattığı görülmemiş, duyulmamış emekçi bir Silivri kadınıdır.

Aynı Sultan abla gibi bu kuru yemiş işinden para kazanan 1-2 tezgâh sahibi daha vardır sahilde. Sayıları toplasanız bir elin parmaklarını geçmez. Ancak kısa bir süre önce Sultan Abla'ya ve diğer kabuklu yemiş satan tezgâh sahiplerine belediye tarafından başta çekirdek olmak üzere kabuklu yemiş tezgâhlarının yasaklanacağı bildirilmiş gerekçe olarak ise kabukların sahili kirlettiği öne sürülmüş. Soruyorum size, yalnızca sahildeki tezgâh sahiplerinden alınan çekirdeklerin kabukları mı sahili kirletiyor? Marketlerden, bakkallardan alınan paketli çekirdeklerin kabukları kendiliğinden buharlaşıp havaya mı karışıyor? Kestane tezgâhlarında satılan kestanelerinin kabukları, bardakta & çubukta patatesçilerin, pamuk helvacıların atıkları da kirletmiyor mu çevreyi? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye sorası geliyor insanın…

Sakınan göze çöp batarmış başkanım. Bu kararın tam olarak neresindesiniz bilemiyorum, sizinle şahsen tanışmadım da ancak çevremdeki birçok kişi insanlara değer veren, ilçemizdeki sosyal hayatın her kademesini önemseyen bir yapınız olduğunu söylüyor. Burada size yakışan bu kararınızdan dönmeyecekseniz bile bu tezgâh sahiplerinin yaşadığı mağduriyeti bir şekilde gidermektir. Siz onların şehreminisiniz, size yakışan budur. Bu tezgâh sahipleri artık kabuklu yemiş satamayacaklarsa bile artık hangi farklı ürünü satmayı tercih edeceklerse (patates, mısır vs) tezgâhlarını, teçhizatlarını, yenilemeleri açısından belediyemiz kendilerine yardımcı olmalıdır. Üretken belediyecilik anlayışı bunu gerektirir…

Başta Sultan Abla olmak üzere tüm emekçi kadınlarımızın gününü en içten dileklerimle kutluyorum…

YORUM YAP