Ferhan Tezcan

Rüştü'ye değen ''ilahi'' el

1992 yılıydı. Şansal Büyüka ile ben MİLLİYET'ten çıkıp Ahmet Özal'ın Kanal 6 televizyonuna transfer olmuştuk. Televıizyon dünyası gazetecilik ile aslında pek bağdaşmazdı. Çünkü televizyonda saniyeler içinde karar verirdiniz. Ama gazete için zaman dilimi genişti. Daha rahat hareket etme olanağınız vardı. Televizyona geçtikten sonra kanalda Stadyum programına başlamıştık. Seyircili ilk programdı. Her hafta  maçlara  uçaklar gönderiyor, maç görüntülerini hemen  İstanbul'a getiriyorduk. Program  dolu  dizgin gidiyordu. Hatta  erken  programa  girip  şarkıcıları  bile  yayına  çıkarıyorduk. Fatih  Terim  hem  Milli  takımda  Piontek'in  yardımcılığını yapmış, sonra da  Ümit milli takımının başına  geçmişti. Başta Büyüka  ve  ben  Fatih  Terim  ile  sıkı  bir  dostluğumuz  vardı. Terim  bir ara  bizi  aradı ve  bazı  bilgiler verdi. O  yıllar  ikinci  ligde  oynayan  Antalyaspor  kalecisini Ümit  milli takıma almak  istiyordu. Ama  kaleci  üçüncü  sıradaydı ve  kadroya  giremiyordu. O  yüzden  maç  oynanırken  tribüne  gönderiliyordu. Terim  maç oynanırken stadda  seyirciler  arasında  oturan ve  ''çekirdek '' çiğneyen üçüncü  kalecinin görüntüsünü  almamızı  istiyordu.

Antalya'nın  o  haftaki  maçına  bir  kameraman  ve muhabir  gönderdik. Boş zamanlarında  babası  gibi  karpuzculuk  yapan  Rüştü  ile  röportajda yaptırdık. Rüştü'nün  maç  oynanırken  tribünde oturmasını da  çektirdik. Rüştü  o  hafta  Ümit  milli takımına  seçildi. O  hocasının  kaleye  bile  koymadığı Rüştü'nün  yolu  bir  gün  Barcelona'ya  kadar uzanacaktı.

DÜNYANIN EN BÜYÜK 3 ÜNCÜ KALECİSİ

Rüştü  1991  yılında  Burdurgücü'nde  oynarken  Antalyaspor'a  transfer olmuştu. İyi bir  kaleciydi. Boyu  1.97 idi. Yani  2  metreye  yaklaşıyordu. Ama  o  uzun  boyluluğun  ''hantallığı'' hiç  yoktu. Çevikti. Çabuktu. Antalyaspor'da  ve  Ümit milli takımında çok iyi maçlar çıkardı. 1994 yılında  Fenerbahçe  tarafından  transfer edildi. Rüştü  rüzgarı  esmeye  başlamıştı. Sonra  da  A milli  takımın  yolunu  tuttu. Fatih  Terim'in  A miili takımında  da  en  büyük  güvencesi  kaleci Rüştü'ydü. Maçlarda  muhteşem  kurtarışlar  yapıyor, tribünleri  ayağa  kaldırıyordu. 12  Ekim  1994  yılında  ilk kez  giydiği  Milli  takım  kalesini  tam  124  maçta  çıkarmayacak  ve  bir  rekora  imza  atacaktı. Hele  hele  kaleci Volkan'ın  cezalı  olduğu  Hırvatistan maçında  kurtardığı penaltılarla  A milli  takıma  yarı  final  yolu  açmıştı. 2003  yılında  dünyanın  en  iyi  üçüncü  kalecisi  seçilmişti. Gerçekten  bu  ''iyi kaleciyi'' dünyanın  en  iyi oyuncularının bulunduğu  Barcelona  transfer  etmek  istiyordu. Etti de. İspanya'ya  gitti. Türkiye  için  büyük  gururdu. Kalecimiz  dünyanın  en  büyük  kulüplerinden  Barcelona'nın kalesini  koruyacaktı. Ama  işler  istediğimiz  gibi  gitmedi. Bir  maçta  yediği  hatalı  gol  moralini çok  bozdu. Çok  çalıştı  ama  aklı  İstanbul'da idi. Sonradan  pişmanlığını duyacağı  bir  karar  verip  İstanbul'a döndü. Hatta  takım  arkadaşlarından  olan  ünlü Brezilyalı  Ronaldinho  bile  gitmesini  istememişti. O  zaman süresinde  Messi  alt  yapıdan  yeni  çıkmış ve  A takımında oynamaya  başlamıştı.

TAVLADA ÜSTÜNE YOK

Rüştü  iyi  kaleciliği  yanında  çok  iyi  bir  ''tavlacı'' idi. Kamplarda  oda  arkadaşı  Ogün ile  tavla  oynarlar ancak  pulları adeta  tavlaya  yapıştırırlardı. Birgün  itiraz  eden  Serhat Akın'ı  şakadan da olsa  ''tekme-tokat''  dövmüşlerdi. Rüştü  evlenmişti. Düzgün  bir  yaşantısı  vardı. Disiplinliydi. Eşi  üniversiteliydi. Ancak  iyi  bir  uyumları  vardı. Sonra  Beşiktaş'a  transfer oldu. Fenerbahçe'de Volkan  Demirel'in  varlığı  iki  büyük  yıldızı barındıracak  gibi  gözükmüyordu. O  yüzden  Beşiktaş'a  gitmişti. Beşiktaş'da da çok  iyi  oyunlar  çıkardı  2012  yılında  futbola  veda  etti. Yazarlı  yapmaya  başladı.

Türkiye 'ye de  gelen  konoravirüs  dalgasına  maalesef  o  da  takıldı. Geçtiğimiz   pazar  günü  hastaneye kaldırıldı .Yoğun  bakıma  alındı .Ama kuvvetliydi. Gücü vardı. Sonra  doktorların  yoğun çabası  ile  toparladı.

Umudumuz  Fatih  Terim gibi  onunda  bu  amansız  ve  insanlığı  yerle  bir  eden  hastalıktan  biran  önce  kurtulması. Bizler  bu  hastalığa  yakalananlar için  ellerimizi  kaldırıp  yüce  Allah'a  dua  etmekten  başka  bir şey  yapamıyoruz ne  yazik ki.

YORUM YAP