Sevginar Sali

Lav-an-ta

Pazar günü Pazartesi günkü sayımızı bitirir bitirmez koyulduk yola… TÜRAM'da 3. Lavanta Hasadı Şenliği öncesinde biraz Gümüşyaka havası alalım niyetindeyiz bir yandan da… D-100'deki çalışma nedeniyle kapanan yan yol ve tek şeride düşen ana yoldaki sıkışıklığın yarattığı sıkıntının dört yol ağızına geldiğimizde ancak ‘devede kulak' olarak ifade edilebileceği karmaşa gerçeğiyle yüzleştik…
Zar zor kendimizi Gümüşyaka Kahve Diyarına attık ama dört yol ağzında cebelleşen sürücülere acıyan gözlerle bakmaktan tabağımızdaki yemeği bile gözümüz görmüyor neredeyse… ‘Burada hiç trafik görevlisi yok mu?' diye düşünürken bir ara jandarma aracından inmeden sesle karambole dönen trafiği düzenleyemeyeceği konusunda ikna olarak, bu arada başlayan deli yağmurun altında, görevli arkadaş iki müdahalede bulundu ve ortadan kayboldu!
Sürücüler birbirine girmekten bezmiş araçlarından inerek el, kol hareketleriyle kendine yol arıyor bir şekilde kurtulup kaçıyor… Mucizevi bir şekilde hiç kaza olmadı yaklaşık olarak iki saat oradaki durumu izlediğimiz süre için söylüyorum… Gümüşyaka ışıklar sancılı bir bölgedir oysa ki… Biz toplum olarak demek normal koşullarda yolumuzu şaşırıyor, hata yapıyoruz… Karmaşa, kaosta hatasızız!
Yağmur kısa süreli şiddetli bir gösteri sunup kayboldu gökyüzünde yine güneş yerini aldı… TÜRAM'a vardığımızda bulandığımız çamura rağmen ‘İyi ki de yağmur yağmış yoksa sıcağın altında mahvolurmuşuz' dedik… Dedik de o yağmurun bize hayat verdiğini düşünürken, Pazar öğlenden sonrası Uzunköprü-İstanbul seferini yapan tren ve yolcularına hazırladığı kötü sonu bilmedik, sonradan öğrendik… Kazanın suçlusu yağmur değil tabi ki… Bizim inatla canımızı, malımızı emanet ettiğimiz ‘işbilmezlik', bir türlü hesap sormadığımız ‘sorumsuzluk'… Kazada hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, aileleri ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralılara da acil şifalar… Allah'ım artık “Başka yerde insanlar tesadüfen ölüyor, Türkiye'de tesadüfen hayatta kalıyor” söz hanesine destek taşımaktan vazgeçen bir anlayış hakim olsun güzel memleketimde ne olur!
***
Cuma günü geciken İl Tarım Gıda ve Hayvancılık Müdürünü Alipaşa'da beklerken Ziraat Odası Başkanı Metin Gürsu ve Önder Çiftçi Dernek Başkanı Metin Oral ile sohbetimiz esnasında lavanta hususunda biraz şevkim kırıldı itiraf etmeliyim. Neden mi? Hasadı ancak bitkinin dikilmesinden üç yıl sonra alınabiliyormuş… Ben de diyorum bizim çiftçiler niye buğday ve ayçiçeğine talim ediyor… Bir yıl bile beklemekte zorlanan çiftçi, üç yıl nasıl dayansın? Nasıl maceraya atılsın, risk alsın? Bunları düşünürken Pazar günü TÜRAM ile Gümüşyaka arasında 5 km'den az olduğunu düşünmediğim araç kuyruğunu görünce Lavanta'nın yarattığı farkındalığın, hoşluğun yine de ayrı bir yere konması gerektiğini görmezden gelemeyiz… Keşke çiftçimiz buğdaydan, ay çiçeğinden ve yetiştirdiği diğer klasik ürünlerden o kadar iyi kazansın ki tarlasının bir bölümünü de üç değil beş yıl hasat için bekleyeceği alternatif ürünlere ayırabilsin!
3. Lavanta Hasadı Şenliği öncekilerden çok daha güzel, farklı, anlamlı ve özel oldu… Gördüğü ilgi yapılan etkinliğin yerindeliğini, doğruluğunun ispatı zaten… Belediye adına yapılan güzel bir çalışma ve hak ettiği değeri bulduğu tartışılmaz. Çiftçilerimiz için de aynı şeyin söylenmesi için belediye politikalarından ziyade devlet düzenlemelerine ihtiyaç olduğu aşikar…
Başkan Bey'e, “Bu hasat şenliği etkinliği her geçen sene daha da güzel oluyor, ilgi görüyor… İnsanlar alıştı seneye mutlaka tekrar yapmalısınız” dedim… “Seçim var farkında değilsin galiba… Oy verin yapalım” dedi… “İki dönemdir destek veriyoruz, biraz da şimdiye kadar oyunu alamadıklarınız üzerine çalışın” dedim… “Allah'ın hakkı üçtür” yanıtı üzerine sustum tabi…
Velhasıl kelam acısıyla, güzelliğiyle kesinlikle bir çok kişi için unutulmaz bir Pazar oldu...

YORUM YAP