İbrahim Çeşmecioğlu

Fareler ve insanlar

Uzun zaman Diyarı Şark'ı gezen seyyahlardan birinin yolu hanemize de düştüydü.Buyur edip yornuğunu,sofra kurup açlığını giderdik.Diğnenip tortop olan yanacıkları,yemeğin kudretiyle al al da olunca:

Dedim ki..ey derviş,yediğin içtiğin helal ve senin olsun da,gezip gördüğünü bize anlat gayrı..Kulak kesilelim herbirimiz olduğumuz yerde ayrı ayrı..bakalım ne söyler şarki zeminin zaman yolculuğundan gelen gezgin bilge bizden farklı:

Efendim sizde takdir edersiniz ki teşbihte hata olmaz.Zatınıza ne anlatırsam sözüm asla hak ile doğruluktan bir nebzecik olsun katiyan geri durmaz.Doğunun güzeyinde..uzak diyarın,zenginlikten de uzak hanelerinden birinde size olduğum gibi konuk olduydum.Evlerine gece geç saat vasıl olduğumdan hemen yatağımı açıp tükenmiş canımı huzura erdirdiler.

Sabah toptan kahvaltıya oturduk ki,evin eri kilerden tarhananın yanına bir kalıp peynir alayım deyip gidince,dönüşü hayret ve bihakkın dağdağalı feryat ilen oldu.

“Hanım hanım..koca teneke peyniri ne zaman açtınız da bir lokmacık kalmayasıya tükettiniz üç günde.Misafirimiz ne yer..biz koca kış ne yeriz ocağımızda,de hele bir.”

Yüzü altın sarısı,buğday başağı gibi sararmış,kaderi hep sükun olan kadın yine sessiz ve şaşkın kacasına baktı.Sonra; “hiçbirimiz tenekeyi açmadık ki bey.Nasıl olur,kimse tadına bakmadı daha!”

Sonra katıksız ve sıcak çorbayı ev halkıyla sesiz sıkkın kaşıklayıp hane reisiyle köy kahvesine gidince,koca köyün peynirinin kayıp olduğunu öğrendik.Adam,

”vah akılsız başım! vah kurtlanmış vicdanım,boşuna söylenip üzdüm kadıncağızımı” deyi inledi komşularını dinledikçe yanıbaşımda.

Köyde öfke kıyamet işin sorumlusu aranırken, günler sonra kerli ferli,gücü giyiminden birde hepimize kaşını kaldırıp kaldırıp bakmasından belli bir zatı muhterem geldi.Kahvede olanlara toptan birer çay söyledi.Köylü,

 “bizde adet değildir misafirin ikramı,eğer hasbıhal edeceksek,çaylar ev sahabından olmalı” uyarısında bulundular.Kaşını gözünü oynatıp “öyle olsun ağalar,boşa konuşmak hasbi gönülleri yaralar..ziyade olsun”

diyerek sözünü buraya neden geldiğine getirdi:

“Efendiler duyduk ki evinizde emeğinizle hazırlayıp,sabrınızla olgunlaşmaya koduğunuz peynirleriniz kaybolurmuş.Duyduk ki peynirler yok ama tenekeleriniz hepsi boş dururmuş! Bütün köylü bundan ağlaşır,koca kış ne yer ne içeriz diye üzülürmüşsünüz! Bilinmeli ki,kuraklıktan tarlalarda aç kalan farelerin kilerinize musallat olmasıyla başınıza gelmiştir bu hal.”

Tepesi atan köylüler:

“Aman devletlim kardaşım..hiç fare tenekeyi delebilir mi,hele hele lehimi dişiyle kemirebilir mi ?“

diye bir ağızdan itiraz ettiler!. Ettiler etmesine ya,sözün hızlı ve isabetli olanı kargı gibi kalkanı deler de bilmezmiş hiç köylü milleti! Başlamış anlatmaya kaşı gözü ayrı ayrı harman döven şık giyimli muhterem.

“Bilirim çok zahmet çektiniz..bilirim bunca zaman keçi,koyun,ineklerinizi doyurup,ak sütünü hanenize doyum,gücünüze derman olsun istediniz.Fakat deyyus sıçanlar sizin emeğinizi sefil eyleyip,cümlemizi de gafil avlamıştır.Aç tavuk ambar delerken,haris fare nasıl tenekeyi kemirmesin a kıymetli hemşerilerim! Ancaaaak! hükümetimiz bu rezil kemirgenlerin yaptıklarını katiyen yanına koymayacaktır.Hakettiği karşılığı misliyle mukabele edilerek göreceklerinden hiç kimsenin şüphesi olmasın kardeşlerim.”

Köylüler:

“Peki beyim,bizim halımız nolacak..? Zaten tarlanın tapanın,sütün dananın bir kısmını öşür ederdik hökümete.Şimdi de kaşığın ucuynan kudretli böyüklerimiz bu garip kullarına birer parça peynir vermez mi ola?

Yetkin yetkili:

“Bir hal çaresi bulunur elbet..lakin bunun bir önemi var mıdır kıymetli kardeşlerim.Derdi veren elbet dermanı da bilendir.Dert te derman da Allah'tandır! Önemli olan boşalan tenekelerin yeniden dolması değil mi?”

Bütün ahali umutlandı,sevindi,kuğurdandı...dalgalandı oturduğu sandalyesinde.

Devam etti:

“Şimdi gidin evlerinize.Görün bakın,siz uyurken boşalan tenekeleriniz,topunuz buradayken gırtlağına kadar dolmuş olacak evelallah.Büyüklerimizin hakkınızda niyetleri mukim,hak teala üstümüzde herbirşeyimize hakim mi hakim.”

Bu lakırdıyı duyan ambara koştu,duyan tenekeyi yokladı,duyan haksızlık ettik deyi vicdanını suçladı.Suçladı suçlamasına ya tenekelerin içi gene tamtakır boşbakırdı!.. Homurtu büyük bir hızla avdudan avluya öfkeyle erişti.Tekrar toplandılar..köy kahvesine ulaştılar.Amma velâkin sakin olmak gerekti.Görülmüş şey miydi koca devlet adamına ulu orta laf söylemek.Gene ağır usul sordular:

“Beyim,mübarek ağzınızdan duyunca gidin görün tenekeleriniz ağzına kadar doludur deyi,bizde bir umut koşup baktık; ama kilerimiz şimdi hemide ta dibine kadar tıngır tıngır öteyi !”

Bir sessizlik olup da ardından yanıt gelmeyince köylünün sesi tekrar düzensiz ve öfkeli birbirine karışmaya başladı.Sonra devlet büyüklerimizin eli ayağı şöyle seslendi hepsiciğine:

“Hele gelin..gelinde birer çay daha içerken meseleyi iyice açık edeyim siz kıymetli hemşerilerime.Sanırmısınız ki şu dağda,daşta,ovada..teeeey kainatın goca garnında toplu iğne başı kadar bir boşluk vardır ha;sanır mısınız ? Hey gidi has kardaşlarım benim.Asıl ki böyle düşünen kalbi kötülerin bile içi Allahın lütfuyla dolu doludur.Amma..kimi kıymatını bilir,kimi cahilliğini ele güne sözleriyle bildirir.

Lakin siz bilesiniz ki,kim neyi yerinden ederse,onun boşalttığı alan kudret sahabı yüce Allahım tarafından gani gani doldurulur(!) Öyle ambarımız neyimiz boş deyi deyi gücendirmeyin ulular ulusunu(!)

Siz göremiyorsunuz amma  boşmu sanırsınız tenekelerinizi.Yemin olsun ki tepeleme doludur hepsiciği.”

Bir süre sonra yine duruma içerleyen ama Allahın adını duyduğunda kalbiyle koşulsuz teslim olan iyiniyetli köylülerin sabrı hakim oluyor yine kahveye.Yetkili ise durumu akıllıca sulhe kavuşturmaktan memnun sürdürüyor nutkunu:

“Ey kıymetli kardeşlerim..az önce bahsettim, boşluk diye birşey yoktur.Gafillerin boş saydığı herbir yeri Allah lütfuyla doldurur.Ocağınıza minnet,canınıza güç kuvvet,ömrünüze bereket ahretliklerim;sizin tenekelerinizin içi de tastamam hava ile doludur(!)

O hava ki Allah vergisidir ve cemi cümlenin yaşama sebebidir.O hava ki bünyesindeki oksijenle varın yoğun,herbirşeyin üstündedir.Ve o hava ki..kul yapımı peynir ile Rabbin hediyesi nefesin kıyas edilmesi hepimize böyle bir günde sınav vesilesidir (!) Hele bir yaslanın arkanıza,şöyle derin derin soluklanında bir düşünün bakalım.Malım da malım diye tepinenler hakikatte nereye varmak isterler..derdi veren kainatın sahibi dermanı da veren değil midir?..Bilirim bende,peynir her sofranın ihtiyacıdır, tamam.Ancak o olmadan yaşayabilirsiniz ama nefes almadan neyler insan! Şimdi böyle baktığınızda apaçık görmezmisiniz ki,hava peynirden daha temel bir ihtiyaçtır diye ha,görmez misiniz! Derim ki elini vicdanına koyup düşünsün herkes; bir dakikadan fazla nefes almadan hiç kimse yaşayamaz değil mi?

O halde peynirim gitti diye üzüleceğinize,hanelerimize teneke teneke hava üflendi diye sevinin canım kardeşlerim(!) Eğer aranızda inkâr hastalığına yenik düşen olup da itiraf edemezse,hemen tarafımıza sizler ihbar da bulunun.

Nefesi şifalı ve kutlu Allah dostları onları bir güzel yakından da üflesin uzun uzun..

Fitne fesat ehlinin milletimizin başına bela etmek istediklerini,dirliğimize birliğimize düşman yaratmak isteyenlerin oyunlarını boşa çıkaralım birlikte ey efendiler.”

Hep bir ağızdan doğru,haklı,bravo,çok yaşa sesleri titretti camları.Devlet adamı tepkiyi ölçüp memnun olduktan sonra şöyle bitirdi sözlerini:

“Allah cümlemizi doğru yoldan ayırmasın.

Allah hiç birimizi inkar edenlerden eylemesin.

Allah dolumuzu alsında,kabımızı kacağımızı soluğuyla nurlandırsın.

Allah hiç birimizi verdiği bir nefes sıhhatle,bir teneke peyniri eşitleyenlerin tarafında eylemesin.”

Herkes yüksek sesle ve aynı anda amiiiiiiiiiiin diye bağırdı.Ardından hepsi boynunu içine çekip evlerine doğru yollandılar.Öfkesi ve narı hafifleyen yürekleriyle tekrar ambara inip tenekelerinin içine baktılar..gerçektende tıka basa hava ile dolu olduğunu görüp,bihakkın sevindiler.Allahın verdiğinden ve aldığından sual olunur mu hiç(!) Ondan sonraki sabahlar ben orada kaldıkça peynirsiz tarhanayı isyansız ve itirazsız kaşıkladık hepimiz,

diye tamamladı sözlerini gezgin.

Sonra hemen müsaade isteyip o bizden,biz yarenliğinden memnun yolcu edince kendisini tekrar düşündüm söylediklerinin herbirini.Demek ki böyleymiş diyarı şarkta yaşamlar.Demek ki farelerin hırsızlığını Allahın keremi zannedermiş temiz kalpli inananlar.Bende noksanıyla da olsa anlatmaya çalıştım ki dertlenene ders ola,orda burda kimse boş boş konuşup durmaya can erenler(!)

YORUM YAP