Sevginar Sali

2 000. Hürhaber


2003’ün Nisan ayında çıkılan, şimdi geriye baktığımda çok da bilinçli olmadığını düşündüğüm, bir yol…
Haftalık, sonra haftada birkaç, ardından günlük oldu Hürhaber çok kısa sürede. Dönemin yerel basın duayenleri, birkaç ay ömür biçmişti Hürhaber’e… Araya seçim girince “biraz daha gider” diye öngörülerini arttırmış olmalılar. 2004 seçimi, Hürhaber için yanlış bir seçimdi. Silivri halkının seçtiği ile bizim seçimimiz tutmadı. Aman yanlış anlaşılmasın, ben Hürhaber’in hatalarını da başarıları kadar seviyorum. Düşününce yaptığımız hiçbir şeyi ayrı tutamayacağımı hissettim.
Silivri siyasetinin gerçek anlamda en duygusal aktörüne gazetemiz imtiyaz sahibinin bağına saygı gösterdim. Ama karşı çıktıklarımı düşününce, demek ki ben de tam olarak karşı çıkmayı istememişim. Sonuçta onun, benim kararım veya yanlışı olayı da ortadan kalkıyor. Her şeyi birlikte yaptık.
Yeri gelmişken rica ediyorum, Allah aşkına bu gazetede yapılan her güzelliği bana, her hoşunuza gitmeyen şeyi İmtiyaz Sahibimiz İlhan Uygun’a yorma kolaycılığından vazgeçin. Kim ne derse desin, herkes de şunu çok iyi biliyor ki İlhan Uygun olmasa Hürhaber olmazdı. Hürhaber’i, Hürhaber yapanlar ayrı parçalar, farklı yerlerde şimdi ifade ettiklerini belki asla söyleme şansı bulamazdı. Bizi bir arada tutan en önemli güç İlhan Uygun’un etkinliği, maddi ve manevi desteğidir.
Dünyanın en iyi ressamı olabilirsiniz ama fırça, boya ve tuval alacak paranız yoksa sıradan insanlardan sizi farklı kılan özelliğinizin hiçbir anlamı olmaz.
İlhan Uygun’un gölgesiyle bile Hürhaber’in ayakta durmasına yeter duruma geldik çok şükür. Ama bunun için 8 yıl geçmesi gerekirdi. Belki bir 8 yıl sonra daha Hürhaber hayatını kendi ellerine tamamen alır.
Herkes ‘çocuğunun’ kendi ayakları üstünde durduğunu görmek ister. Belyanur Uygun’un Hürhaber’e  katılmasıyla, ben de tatlı bir emekliliğin hayalini kurmaya başladım bile. Daha değil tabi, ama zirvede bırakmak hiç fena olmaz, inşallah!
Çok az sayısı elimden geçmeden çıkmıştır Hürhaber’in. Düşünüyorum da bana ihtiyaç duyulmadan çıkmış olmasını kıskanıyorum sanki…
Her satırı, kelimesi üzerinde titrediğimiz, uğruna bedeller ödediğimiz, doğru bildiklerimizi savunduğumuz, kendimizi koruduğumuz, emeğimiz, zamanımız belki de hayatımız…
8 Sene, 2000 sayı…
Halen bizimle olan arkadaşlarımızın yanı sıra Ahmet Korkmaz, Kaan Göktaş, Şebnem Yalçınkaya, Tolga Emek, Aydın Doğar’in Hürhaber’e kattıklarını mutlaka belirtmeliyim.
Birkaç ay sonra Silivri’de gazeteciliğe başlamış olmamın 10. Yılı dolacak.
Silivri’yi Hürbakış’la tanımaya başladım, sonra Hürhaber’e geçtik. Tüm bu süreçlerde bana kılavuzluk eden isim ise İlhan Uygun’du. Kararlarına katılmak, doğru kabul etmek kolay olmadı. Halen zaman zaman devam eden tartışmalı, çatışmalı süreçler yaşadık. Zamanla o da benim gözlemlerimi dikkate almaya başladı, ben onun söylediklerinin doğruluğunu her itiraz ettiğim şeyin öngördüğü gibi geliştikçe daha kolay kabul etmeye başladım.
Kritik zamanlarda gözyaşı dökerek pes etme kolaycılığından (ki bu raddeye de zor gelirim), dimdik kafa tutabilme gücüne İlhan Uygun, Hürhaber ve emeğim sayesinde eriştim. Arkamda bu kadar büyük bir güç hissetmesem, bu kadar cesur olamazdım. Dolayısıyla Sevginar Sali Uygun da zor olurdum.
Tıpkı Hürhaber gibi, hataları ve sevaplarıyla hayatımıza örülen insanlar var bu vesile ile teşekkür etmek istediğim; Tülay Kaynarca (Silivri’de yerel basın camiasına adım attığım ilk andan itibaren benzetildiğim, kıyaslandığım. Ayrıca kıymet verdiğim şeylere yöneltilen tehlike. Tehdit geldikçe değerini daha iyi anlayıp, sahip çıkmam koşullarını belirledi ), Metin Karakaş (yerel basın mensubu olarak kendimi özel hissettiren ilk kişi olmakla birlikte bu yaklaşımını her şeye rağmen sürdürdü), Selami Değirmenci (Aramızda hep bir mesafe vardı, uğruna sahip olduklarımızı kaybetmeyi göze aldığımız siyasetçi. Bu kadar severken, karşılıklı olarak birbirimize saygımızı yitirdiğimiz sonradan kırıklarımızı yapıştırdığımız, her şeye rağmen vazgeçilmez bir siyasetçi), Hüseyin Turan (Kazançlarıyla mutlu olamadığım, kayıplarına gerçekten üzüldüğüm bir kişi. Mesleki anlamda uçları görmeme neden olan  siyasetçi. Her şeye rağmen saygımı yitirmediğim, değer verdiğimi söyleyebildiğim eski belediye başkanımız), Abdullah Yıldırım (CHP’nin ilçe sekreteriyken ilk kez demeç verdiği basın mensubu oluşum tesadüf değil, kader olmalı. Basın mensubu olarak kendimi ayrıcalıklı görmemi sağlayan bir diğer siyasetçimizin yanı sıra, bir büyüğüm olarak değer verdiğim, bundan dolayı pişmanlık yaşamamın nedeni… Neyse bu açıklamayı, neden olduğu kırıklar ile birlikte indirdiğimiz rafa geri koyalım), Mümin Tuğlu (İlk gördüğümde Deniz Baykal sanmıştım kendisini. Efendi sağ duyulu bir siyasetçi), Temel Aslan (Bakış açımda insan ilişkilerinde ayrı bir dünya, anlayışının fidanlarını yeşertti)…
Ve sanıyorum ne zaman gelecek diye iyice sabırsızlandığınız Özcan Işıklar (İki yıla aşkın süreye dayanıyor tanışıklığımız, sakin, duru görünüşüyle tanıdığınızı, anladığınızı sanmaya başladığınızda yanıldığınızı hissettirmekte gecikmeyen tutumları... Biri bize tanıttığı diğeri de kendine ait iki insan var sanki içinde. Dinledikten sonra göklerde değer biçtiğiniz, en ufak davranışı ile hakkındaki izlenimi yerlere indirmenize neden olabilen bir kişi bana göre. İtiraf etmeliyim göründüğü gibi biri olmasını istiyorum. Olduğu gibi kabul etmek zorunda kalmak durumunda neyle karşılaşacağımızdan henüz emin değilim. İnatla, iyi olduğuna, başarılı olacağına inanmak isteğim birisi ama asabımı bozuyor. Kızdıkça kendisine inancımı tıktığım aklımın derinliklerinden sevimsiz bir şaka gibi çıkarmayı başarmakla kalmıyor, yüzüme tokat gibi yapışıyor).
Benim için hem mesleki hem de özel anlamı olan;
Güler Sarıbekir (Duruşu, karakterine hayranlık duyduğum, iş hayatımda özendiğim biri. Kendisini, neden ve niçinlerini tam olarak kendime bile açıklayamasam da, öyle çok paylaşımımız da yok ama acayip bir şekilde sadece seviyorum), İnci Aydar (Eskiden o benim ablamdı, zamanla rollerimiz değişti diye sanki... Dostum.), Şerife Baldöktü (Kadın ve bir eş olarak, gözlerimi ayıramadığım bir hanımefendi. Nurullah Baldöktü ile bağlılıklarından bir eş olarak, çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim)…
Sevtap Cengiz Ege, Namık Öndeş ve Rahmetli Hasan Geyiktepe’yi anmadan geçemeyeceğim, destekleri Hürhaber’in oluşumunda çok değerliydi.
Ve sevgili annem ve babama kocaman bir teşekkür. Annem inandı, babamı emekli ikramiyesini matbaa yatırımımıza vermesini sağladı. İşler tahmin ettiğimiz gibi gitmeyince borcumuzu epey geç ödedik, sonra gazete ofisini satın alırken yine borç olarak aldık. Ne kadar çok borcum var size…
Beni dünyaya getirip, büyüttüğünüz için mi, okuttuğunuz ya da iş güç sahibi olmama destek verdiğiniz için mi teşekkür edeyim? Bu teşekkür ne kadar büyük olacak böyle, iyi ki varsınız! Sizi çok seviyorum… Bir de ablamı, Renginar M.Sali’yi dünyaya getirdiğiniz için ayrıca bir teşekkür borcum var sizlere...

Ve yola devam... Nice 2000’li sayılara, hep birlikte mutlu ve mesut şekilde : ))))  

YORUM YAP