Ali Gülcü

17 Ağustos Depreminde Evdeydim...


Divanda, çekyatta uyuyamadığım için yer yatağına kıvrılıyorum...
O anı hatırlamıyorum, başımı koltuğun bacağına vurmuşum, nasıl olduysa! Acısına uyandım...
Babam; " deprem oluyor" dedi...
Üstümüze, başımıza bıkmadan fırladık sokağa...
Oturduğumuz muhitin adı; Bahçelievler... Mumla arasan bir tane bahçeli ev yok! E5 kenarındaki apartmanlar 7-8, bizim fakirhanenin olduğu blok 5 katlı...
93 model bordo bir Broadway'im var o zamanlar...
Doluştuk içine...
Meydana çektim, gün ışıyana kadar ailece radyo dinleyip, halimize şükür ederken, felaketin boyutunu anlamaya çalıştık...

Ertesi sabah hiç bir şey olmamış gibi işe gittim...

Saray'da çalışıyorum o zamanlar hafta sonları eve geliyorum, hafta içi ya mezarlık manzaralı otelde kalıyorum ya da arkadaşların Kapaklı'da ki bekâr evinde...
Bölgeye çıkıyoruz ama kimsenin ağzının tadı yok...
Televizyon görüntüleri içler acısı!
Aradan onca yıl geçmesine rağmen olup biten her şey dün gibi aklımda...

Akşam olunca Çorlu'ya dönüyorum...

Annem telaşlı, evdeki battaniyeleri hazırlamış, eski kilimler çıkmış bir yerlerden, tencere tencere yemekler...
" Anne hayırdır?"
" Bu gece daha büyük deprem olacakmış!"
" Kim söyledi?"
" Komşular..."

Demek ki; bundan on sene önce komşusunun söylediğine inanıyormuş insanlar...  

" Anne nerede yatacağız" diye soruyorum ama bir taraftan da Saray'da kalmadığım içine kendime kızıyorum.

" Caminin arkasındaki tarlada!"

Caminin arkasındaki tarla piknik alanı gibi! Mangal yapanlar, yaktığı ateşin korunda çay demleyenler, işi daha da ileriye götürüp demlenenler, sucuk köfte kokuları, ip atlayanlar, saklambaç oynayan çocuklar...

Sanki bir gün önce deprem olmamış, binlerce kişi ölmemiş de hıdrellezdeymişiz eğlenceyi abartmış, gece de kalmışız gibi!
Minare boyunu hesap edip, (yıkılırsa altında kalmayalım) eski kilimleri seriyoruz yere...
Tencereleri açıp, karnımızı doyuruyoruz...

Bir ateş de biz yakıyor,  eski demlikte çay fokurdatıyor, daha büyük depremi beklerken yıldızlı gökyüzünün altında uyuya kalıyor, sabah olunca kilim ve battaniyeleri koltuğumuzun altına sıkıştırıp eve dönüyoruz...

Zamanla depremi, yaşadıklarımızı, kaybettiklerimizi de unutuyor, gündelik yaşantımıza dönüyor bazen dünyanın bir ucunda, mesela Haiti'de deprem oluyor, on yıl öncesini hatırlıyoruz...
Sonra yine unutuyoruz... 

YORUM YAP