Uğur Türkyılmaz

Türk İstiklal Mücadelesine Sovyet Rus yardımları

Rus arşİv belgelerini karıştırmaya başladığımda dikkatimi çeken en önemli konulardan birisi, İstiklal Mücadelemiz esnasında Sovyet Rusya ile kurulan temasların yoğunluğu olmuştu. Bu tarihlere ait çok sayıda belgeyi daha sonraları Sovyet Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın yayınlamış olduğu metinlerin içerisinde de yakalama fırsatım oldu. Bu metinleri bizzat kendim çevirdim ve bir makale kaleme aldım. Bu belgeler ışığında ulaştığım bilgileri sizlere aktarmaya çalışacağım.
Genel bir değerlendirme yaptığımızda Sovyet Rusya Türkiye'deki Milli Mücadeleye hem ekonomik hem de silah ve cephane bakımından dönemim şartları düşünüldüğünde önemli bir yardım yapmış olduğunu görüyoruz. Sovyet belgelerine yansıyan rakamlara göre: 1000 bomba, 1000 fünye, 1000 krank mili ve egzoz, 4.000 el bombası, 4.000 şarapnel mermisi, 33.275 tüfek, 57.986.000 mermi, 327 makinalı tüfek, 54 obüs, 129.479 top mermisi, 1500 kılıç, 20.000 gaz maskesi ve çok sayıda askeri teçhizat olarak askeri yardım miktarını telaffuz etmektedirler. Ekonomik yardımlar ise 1921 yılında 6.500.000 milyon altın ruble gönderildiğini bunların nisan ayında 4.000.000 milyonu, mayıs ve haziran aylarında 1.400.000 milyon ve 1.1000.000 olduğunu Kasım 1922'de 3.500.000 milyon altın ruble gönderildiği kaydedilmiştir. Bu yardımlara ilaveten sayabileceğimiz, tıbbı malzemeler, yatak çarşafları, yastık kılıfları, don, gömlek, askeri giysiler, telefon cihazları, uçaklar için yedek parça gibi envaı çeşit malzemenin Anadolu toprağına nakledildiğini görmekteyiz.
Sovyet kaynakları ile Türk kaynaklarında bazen yardım miktarlarında birbirini tutmayan bilgiler verilmektedir. Bunun başlıca sebeplerinden bazıları Rus ve Türk literatüründe kullanılan kelimelerin birbirini karşılamaması, onların sandık ile gönderip bizim tane ile belgelere kayıt etmemiz, özellikle ağır malzemenin taşınması esnasında karayolu ile gelen malzemenin dış veya iç sebeplerle tam intikalinin sağlanamaması buna Ermenilerin yol üzerinde Rus heyetine saldırarak bir miktar altını gerilerinde bırakmak zorunda kaldıkları örneğini verebiliriz.
Diğer önemli bir tartışma konusu olan Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca'nın gönderildiği rivayet edilen 100.000.000 altın rublenin akıbetidir. Bu para doğrudan Türkistan coğrafyasından Anadolu'ya gelmemiştir. Hatta bu paranın sadece %10 luk bir kısmı Sovyet Rusya tarafından Milli Mücadele'ye gönderildiği konuşulmaktadır. Araştırmalarım sonucunda Sovyet belgelerinde böyle bir paranın resmiyete dökülmediğini yazılı bir kayıt altına alınmadığını görmekteyiz. Bu kadar ciddi miktardaki paranın Sovyet hükümetinin eline geçmesi ve onlarında ekonomik yönden çöküntü içerisinde oldukları bir döneme tekabül ettiğini düşünürsek bu paranın büyük bir kısmının Sovyet hükümeti tarafından kendi durumlarını düzeltme adına kullanılmış olabileceği kanısına varabiliriz.
Sovyet yardımlarını sadece askeri ve ekonomik olarak değerlendirmemek gerekir. Kesinlikle, askeri ve ekonomik yardımlar bizim Milli Mücadelemiz sırasında hayati önem taşımaktaydı ancak istiklal mücadelesi kazanıldıktan sonra savaş meydanlarından masa başı mücadeleye geçilmiştir. Burada Sovyet Rusya'nın zaman zaman sendeleyen siyasi desteği olsa da yeni Türkiye Cumhuriyetine vermiş olduğu siyasi destek yadsınamaz. Türkiye Cumhuriyetini Afganistan ile beraber ilk tanıyan ülkelerden biri olması, Avrupa'nın doğusunda büyük coğrafyalara hükmeden bir devletin desteğini almış Anadolu hükümeti dünya çapında bir prestije sahip oldu. Haklı olarak mücadelesini verdiği bağımsızlık onuru tüm dünya tarafından takdir ile karşılandı. Emperyalizme karşı başkaldırımın her zaman emperyalizmin acımasız baskını ile sonuçlanmayacağını dünyaya kanıtlar niteliktedir.
Sovyet Rusya'dan alınan yardımlar ve Türk milletinin asil mücadelesi neticesinde 9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu İzmir'e girmiştir. 18 Eylül 1922 tarihi itibari ile Anadolu toprakları artık istilacı unsurlardan temizlenmiştir. Artık cephe savaşı bitmişti ancak şimdi bu zafer siyasi olarak ta kazanılmalıydı. Bu zafer için Lozan'da siyasi bir savaş yaşanacaktı. 20 Kasım 1922'den 24 Temmuz 1923 tarihine kadar bu konferans sürmüştür.

YORUM YAP