Sevginar Sali

Tek Ve Tek Başına


Hayat yaşama şansı verdikçe bizlere, dersleri de öğreneceklerimiz de devam ediyor.
Bayram olunca eve gelen misafirlerimden alıntılar yapmak gerekiyor bu defa. Yapılan, üretilen, ortaya konan bir çalışmanın engelleme çabası veya üzerine gölge düşürülmesi yönünde hareketler çerçevesinde sitemlerini iletiyor misafirim. Ve fark ediyorum ki; bir şeyi üretmek için emek harcadığınız zaman bir başkası veya başkalarının gelip de onu yıkmasını, yok etmesini de göze almanız gerekiyor. Bir şey ürütmeseniz üzerinde titreyeceğiniz durum da olmaz ortada. Ne yapalım bu durumda üretmeyelim mi? İster kariyer, isterseniz çocuk yapın emeğinize gölge düşürmek isteyenler çıkacaktır. İşte hayat böyle bıçak sırtı yaşatıyor bizleri. Siz üretiyorsunuz başkaları emeğinize göz dikiyor! Çalmak değil sadece yıkmaktan bile zevk alanlar var. Artık o nasıl bir zevkse! Yanlışın teşhisini koyarken; doğrusunu söyleyelim. Belki farklı bir davranışın öğretisi yerleştirilmemiştir zihinlerine, kalplerine; kim ne yaptıysa siz daha güzelini, daha doğrusunu, daha etkileyicisini yapın! Onunkini yıkmak, yok etmek için sarf edeceğiniz uğraştan daha fazla gayrete bile gerek kalmaz belki. Ama ne kalbinize yıkıcılık ve kötülük tohumlarını yeşerteceksiniz ne de vicdanınıza ağır yükler koyacaksınız.

Pençelerimizi her yöne saldırmaya hazır olda yaşamak ne kadar zordur. Ama ne hale gelmişiz bir melek bir şekilde hayatta tutunup aramızda yaşamak için çalışsa onu bile taşlayacak duruma gelmişiz. Kötülük kadar iyilikten de şüphe eder olmuşuz! Hep iyi niyetimizin peşinden gittikten sonra inmemiş midir en ağır darbeler sırtımıza. Kötülük ile uğraşacağımızı bilsek en azından kendimizi korumaya alırız. Ama sonradan gerçek olmadığını anladığımız iyi niyet karşısında tüm gardımız inmiştir. En korumasız halimizle nasıl acıtır o anda inen darbe!?

Bayram öncesinde tam da kendisine yakışacak bir hediye aldım İlknur Sönmez'den… Ayşe Kulin'in kaleme aldığı Tek ve Tek Başına Türkan… Pek çoğumuzun Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanlığı'ndan tanıdığı Türkan Saylan'ın hayatına dair bir kitap… Okurken yüzümde tebessüm ve gözyaşları birbirine karıştı…
Tek başına bir kadın nelerle uğraşıp, ne çok şeyi başarmış… Ve bizim bu 'meleği' bi taşlamadığımız kaldı… Türkan Saylan'ın hayata veda etmeden önce yaşadıklarını hep dışardan televizyonlardan takip ettik. Onun bu süreçte ne düşündüğünü, hep merak ettim ama asıl bu kadar 'saldırıyı' hak edecek ne yaptığını kitabı okuyunca anladım… Saylan fiziksel hastalıklarıyla mücadele etmekle yetinmeyip, toplumsal yaralarımızı iyileştirmeye kalkışmıştı. Kendi çapında bu konuda da epey mesafe kat etmişti. Bu toplumun yaralarını sarması gerekenler, yeni yaralar açmakla ve onlardan beslenmekle meşgulken, bir kadın tek başına onlara karşı durmayı göze almış.

Oof of kötü insanların arkasından gidecek kadar saf oluşumuzu sorgulamıyorum bile… Niye böyle iyi insanların kıymetini bilmiyoruz ona üzüldüm. Ya da bardağın dolu tarafından bakıp, Saylan'ın yaktığı ateşin etrafında toplananlar bu ışığa yürüyenler ile mutlu mu olmak gerekir…
Bilemedim…

Hayat sürüp giderken, en son düşündüğümüz şey bir gün sona ereceği gerçeği sanıyorum. Öyle ya da böyle her hayat yaşanıp, bir gün son bulacak. İçeriğini belirlerken, daha dikkatli olmak gerekir.

Bayram bitti, bu vesile ile takılan iyilik ve hoşgörü maskeleri de rafa kaldırılır. Bu duygular ile sürekli yaşayanlar için söylemiyorum, bayramdan bayrama ihtiyaç duyanlar kast ettiğim. Şimdi günlük mücadeleye kalınan yerden devam edeceğiz. CHP, Muharrem Aydoğan'ın yerine uygun biri ile ilgili arayışını sürdürürken, Silivri Belediyesi AKP Grubu'nun artık Hacı bir sözcüsü var. Hacı İlçe Milli Eğitim Müdürü ile Grup Sağlık Başkanımız da oldu…
Silivri Belediyesi'nin borç bahanesi, MHP ve DP'nin istenilen, beklenen etkinliği ortaya koymama mazeretleri var.
Silivri Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar ile Şoförler Odası'nın seçim heyecanı, rakip adayların kazanma hırsları var.

YORUM YAP