Temmuz ayı Silivri Belediye Meclisi, daha toplanmadan günler önce siyaset kulislerinde heyecanla beklenen bir oturum haline geldi. Nedeni ise: Silivri Belediyesi'nin Temmuz'da yapılacağını ilan ettiği bir kiralama ihalesini Haziran'da gerçekleştirmiş olmasıydı. Bu durum muhalefet tarafından ortaya çıkartılınca, Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu ihaleyi iptal ederek müfettiş görevlendirip iç soruşturma başlatılması için talimat verdi.
Burada asıl dikkat çeken hamle, Başkan Balcıoğlu'nun Temmuz Meclisi'ne katılmaması oldu. Meclis yönetimini, tartışma konusu ihalenin altına imza atan Encümen Başkanı Tan Kıroğlu'na bıraktı. Görünen o ki, ihaleyle gerçekleştiren Emlak İstimlak Müdürlüğünün bağlı olduğu Başkan Yardımcısı Yavuz Alçi'ye de “Çık, mecliste gereken açıklamayı da kendin yap” demişti. Encümen Üyesi Ebru Onur da mecliste kısa bir açıklama yaptı. Alçi, suçu Basın İlan Kurumu'na atarken, Onur “Personel hatası” dedi. Keşke ihale konusunda cevap vermeyi tamamen Encümen Başkanı Tan Kıroğlu'na bıraksalardı. Zira o, görevinin gereğini yerine getirmekte eksiklik yaşasa da hatasının farkına varıp ‘dersine çalışarak' gelmişti. Önceki dönemde iptal edilen iki ihaleyi örnek gösterdi. Biri özellikle Basın İlan Kurumu'nda hiç ilana çıkılmadan yapılmış olmasından dolayı iptal edilmişti. Kıroğlu, kendi dönemindeki hataları yumuşatmayı başardı. En azından iletişim dili açısından daha ikna ediciydi. Hatalı ihale konusu ile ilgili üç isimden farklı savunmalar dinlemek bu işi temize çıkarmanın en ideal yöntemi değildi bence. Ama ben Belediye'de değil Hürhaber'de yöneticiyim : ) Onun için bu kısmı daha fazla uzatmayacağım.
Usulüne uygun olarak yapılmayan ve nihayetinde iptal edilen ihale ile ilgili kim neye inanmak istiyorsa onu savunmaya devam edecek muhtemelen. Büyük bir kamu zararı oluşmadan süreçten dönüldüğü benim için kafi şimdilik. Ancak asıl dikkat çekmek istediğim nokta, Başkan Balcıoğlu'nun meclise katılmama yönündeki sürpriz hamlesiyle tek taşla nasıl üç –belki de dört– kuş vurduğudur.
Şöyle ki:
1. Gelseydi, ihaleyi yapan ekibini savunmak zorunda kalacak, böylece hataya ortak olacaktı.
2. Savunmasa, topu tamamen kadrosuna atmış olacak ve ‘ekibini satan başkan' imajı çizilecekti.
3. Hiç gelmeyerek, “Bu hatayı siz yaptınız, çıkın temizleyin” diyerek sorumluluğu yetki verdiği isimlere devretmiş oldu. Bu, siyasi etik açısından da son derece doğru bir duruştu.
4. Ve belki de en stratejik hamlesi: "Ben yokken tablo bu" mesajını vermesiydi. Kendisini sevmeyen, eleştiren kesimlere karşı adeta bir ayna tuttu. Bir bakıma zorunlu 'Bora Balcıoğlu'nun Başkanlığına kıymet takdiri' yaptırdı herkese. İlk üç konudaki adımı bence bilinçliydi. Ama bu dördüncüsü kendisine de sürpriz olabilir. Bilerek mi yaptı, yoksa bu sonuç bir tesadüf müydü tartışabiliriz ancak ortaya çıkan tabloya bakıldığında gayet akılcı bir strateji izlendiğini kesin olarak söylemek mümkün.
Balcıoğlu'suz bir CHP Grubu hiç de iç açıcı değildi. Günün sonunda yaşananlar gösterdi ki, siyasette sadece konuşmak değil, bazen susmak da güçlü bir mesajdır. Bora Balcıoğlu bu mecliste konuşmadı ama çok şey söyledi.