Sevginar Sali

Tamir etmesini bilmiyorsan, bozma : )

Suna Göçengil ile söyleşi için sözleşmemizin ardından konuşabileceğimiz konular aklımdan geçirirken en sevdiğim huyunu buldum : )
Biri hakkında bir şey yazıyoruz ya biz; genelde o kişi bunu okuyor ama okumamış gibi davranıyor. Bundan daha vahimi anlamıyor ama anlamış sanıyor. Ya da siz bir şey anlatıyorsunuz o bambaşka manalar yükleyip, sonuçlar çıkartıyor… Bir de bunun üstüne bir tavır bir afra tafra… Sormayın gitsin… Sanki evde pijamalarını çekmiş, terliklerini giymiş bulmaca çözüyor da siz onun hakkında yazı yazmaya çok meraklıymışsınız gibi…
Kamu adına bir görevdeyseniz hakkınızda değerlendirme, eleştiriler yazılır. Övgülerle hiçbir sıkıntınız yok biliyorum. Kimden ve nereden gelirse gelsin… Sokakta dönüp yüzüne bakmayacağınız insan bile övse öyle bir hoşunuza gidiyor ki; utanmanız gereken mutluluğu saklayacak yer bulamıyorsunuz…
Eleştiriye maruz kalınca “bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene adam mı diye” klişesi fora… Övgü olunca çoğunun aklına gelmiyor söyleyenin adamlığına bakmak…
Aman bize mi kaldı kimin adam olup, kimin olmadığı da… Nasıl olsa herkesin kıstası farklı ve değişken!
Suna Göçengil'e dönecek olursak; kimi siyasetçiler gibi küsmeleri, darılmaları yok. Okuduğu bir şey aklına takılırsa açıp sorar; “Ne demek istedin?” diye. Çoğu çevresindekilere sorar (gaza getirme potansiyeli yüksek kimselere denk gelmesin küçük kıyamet senaryoları bir bir vizyonda izleme de yanında yat : ) o, muhatabına soruyor. Göçengil'in bu huyunu keşke hakkında, karar ve çalışmalarına yönelik yorum yapmak zorunda olduğumuz çoğu kişi benimsese. Aman hayatımız ne kolaylaşır! Ölürüz maazallah o kadar rahatlıktan; alışık değiliz ne de olsa : )
Göçengil, Genel Başkanının Silivri programı ve TÜRAM ziyaretini ağırlakta konuşmak istedi de o konularda tereddüttüm olmadığı için olsa gerek beni çok açmadı doğrusu.
Işıklar ile aynılaşma durumu ve gerçekte İl Başkanlığı ile Genel Merkez ilişkilerinde CHP'de vaziyete ilişkin aklımdaki sorulara Göçengil'in yanıtları aydınlatıcı geldi. Yüzüne baktığınızda yalan söyleyebilecek biri olmadığını anlarsınız. Bir kimseyi incitmekten ödü kopuyor izlenimini her sohbetimizde hissediyorum. “İl Başkanlığı ile İstanbul'un 39 ilçesi arasında ilişkileri en iyi olan Silivri” ifadeleri doğru olmasa ve güçlü gerekçelere dayanmasa Göçengil'in ağzından kolay kolay çıkmaz. Kemal Kılıçdaroğlu, gözlemlediğim kadar zor beğenen bir adam… Daha doğrusu etrafını çevreleyen partili ilgi furyasında bu imaja bürünmek zorunda bırakılan bir lider. Silivri'den mutlu ayrıldığına dair CHP İlçe Başkanının ötesinde Suna Göçengil'in aktarımı benim için inandırıcı. CHP Genel Başkanının Silivri programının önemli bir bölümünü de takip etmiş biri olarak aksini düşünmemi gerektiren bir şeye şahit olmadım. Ama bir insan evladına o kadar yoğun program hazırlayan danışmanlarına Allah akıl fikir versin diyorum içimden; bakın şimdi dışımdan da söyledim : ))
CHP'nin de Kılıçdaroğlu'nun da yolu belli. Hızlandıkları tartışma götürmez de mevzumuz Silivri…
Özcan Işıklar'ı aday yaptırmamak, rakiplerinin stratejileri açısından, çok işe yarayacak gibi durmuyor. Seçilmemesini isteyenler karşısına doğru düzgün bir aday çıkarmalı… Onlarda bir sürü plan vardır da; hepsini Işıklar'ın aday gösterilmemesi üzerine kurmamışlardır herhalde… Kurduysalar da benim için bir sakıntı yok. Bazı kimselerin aksine Silivri'yi yönetecek veya herhangi bir teşkilat ya da örgüte başkanlık edecek kimseleri belirlemeyi gazetecilik görevlerim arasında hiç saymadım. (Hatta bu konuda “İlhan Uygun yapıyordu sen bu konuda eksik kaldın” şekline maruz kaldığım eleştirilere de hiç içerlemiyorum… İlhan Uygun'un öyle bir niyeti ve hedefi olabilir, benim yok. Olanları da çok tasvip ettiğim söylenemez…) Örgüt, yapılar veya halk bir tercihte bulunur ben saygı duyulması taraftarıyım. Bu gazeteci olarak eleştirmeyeceğim, değerlendirmede bulunmayacağım, yorum yapmayacağım manasına gelmez. Ama son sözü söyleyenlerin belli olduğu koşullarda başkasının bu sorumluluğu üstlenmesi yersiz bana göre; başkaları farklı düşünebilir. Bir ilçe başkanını örneğin bir teşkilat mensubunun istifaya davet etmeye hakkı gerekçeler mukabilinde olabilir. Gazeteci için aynı şeyi düşünmüyorum… Silivri halkının seçtiği bir belediye başkanına “İstifa et” demek bir basın mensubunun haddi değildir ama muhalefet isteyebilir…
Dün sabah CNN'de günün manşetini şu sözle attılar: “Tamir etmesini bilmiyorsan, bozma…” Ünlü bir düşünürün sözüymüş… Bu kadar basit bir denklemi kurmak da ancak böyle bir aklın ürünü olabilirdi zaten…
Hayatınızda uygulayın; Tamir etmesini bilmediğiniz hiçbir şeyi bozmayın! Uğraştıklarınız elinizde kalır sonra : ))

GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Bugün muhtarlar günü. Sessiz, sakin ve derinden halk adına çalışan bu yetkileri sınırlı, hizmet aşkı büyük seçilmişlerimizin gününü kutluyorum. Her birine görevlerinde başarılar diliyorum...

YORUM YAP