21-22 Ağustos tarihlerinde Silivri Belediyesi tarafından düzenlenen voleybol turnuvasına gerçekten çok önemli kulüplerin genç kız takımları katıldı...
Fenerbahçe, Galatasaray, Eczacıbaşı, Vakıfbank, THY gibi ülkenin marka kulüplerini bu organizasyonda izlemek çok keyifliydi...
Böylesi iddialı kulüplerin mücadelesi kızlarımızın enerjisi bizlere tadını damağımızda bırakan bir iki gün yaşattı...
İzlediğimiz kulüpler gelecekte filenin sultanlarını yetiştiriyorlardı belli...
Sporcuların ve antrenörlerin işlerini nasıl severek yaptıkları, maçlarda yaşadıkları heyecandan, her sayı kazancı veya kaybındaki reaksiyonlarından net şekilde anlaşılıyordu...
Hele ki tribündeki velilerimiz...
Allahım, bıraksak her pozisyonda sahaya atlayacaklar...
Yine bu noktada görüldü ki her başarının arkasındaki gizli güçtü velilerimiz...
Diyeceksiniz ki arkadaş satranç sporcusu olmak zor dedin de sabahtan beri voleybol yazıyorsun...
Başlığa geliyorum, biraz sabır...
Ben sporun her türünü çok seven biriyim...
Ayırt etmem...
Her spor dalının her yaş grubunu da keyifle izlerim...
Hafta sonu maçları izlerken şunu gördüm...
Sahada 14-16 yaş kızlar, büyük bir mücadele, azim ve enerji harika; ancak bir nokta var ki o da şu saha da yaptıkları her şey yaşları kadar...
Servis gücü 14-16 yaş kadar; smaç gücü, blok gücü, manşet alma yetenekleri, iletişim, koordinasyon hemen hepsi aynı, 14-16 yaş olduğu net belli...
Eğer hafta sonu 14-16 yaş bir futbol veya bir hentbol turnuvası seyretseydim inanıyorum ki orada da aynı olacaktı görüntü...
Mesela güreş, tekvando, hangi sporu düşünürsek düşünelim hep alt yaş gruplarında yaşının karşılayabildiği mücadeledir göreceğimiz...
10 yaşındaki bir tekvando sporcusundan büyükler ile müsabaka yapması beklenir mi ? Beklenmez...
U12 de oynayan bir futbolcu hangi resmî futbol maçında Fenerbahçe kalecisi Altay ile karşı karşıya kalabilir ki...
Ama unutmayalım dünyanın en genç Büyük Ustası sadece 12 yaşında....
Buradan yola çıkarak 12 yaşında küçük bir tenisçi Djokovic ile karşılaşacak gibi düşünün...
Peki ya satranç?..
8 yaşında, 10 yaşında oturup her hangi bir resmî turnuvada, örneğin 40 yaşında bir büyük usta ile mücadele etmek zorunda kalabilir...
Kalmakla kalmaz kazanma ihtimali üzerine ailesi ve antrenöründe bir umut bile belirir...
Diğer örneklerde böyle mi ki ? hafta sonu oynayan kızlarımızın hiçbirinden en azından bugün için bir Eda ile, bir Naz Akyol ile aynı sahada mücadele etmeleri beklenmiyor, ailelerinin böyle bir düşüncesi yok, oyun güçleri ve kapasiteleri de yok zaten...
Dedim ya, voleybolcu kızlarımızın mücadelesini izlerken satranç sporundaki küçük oyuncularımızı bir kez daha takdir ettim...
Yaşlarından çok daha büyük olgunluk ve bilgi birikimi ile sürdürmek zorundalar spor hayatlarını...
Yaşlarının hissettirdiklerini yaşayamadıkları turnuvalar oynamak, hep büyük olmak zorundalar...
Bu durum onların sırtlarında büyük bir yük...
Farkında mıyız acaba böylesi bir yük taşıdıklarının minik bedenlerinde...
Daha da önemlisi bizler, aileleri, antrenörleri, onların omuzlarındaki bu yükü taşımalarına ne kadar yardımcı olabiliyoruz.
Sporun psikoloji yönünü doğru bilmek ve budenli büyük bir sorumluluğu taşımaya çalışan küçük satranççılara katkı sağlamanın önemini anlayabiliyor muyuz ?
Her bir branşın antrenörü olmak muhakkak farklı özellikler gerektiriyor, ancak küçük sporcular ile çalışan satranç antrenörlerinin birinci önceliği psikoloji olmalı...
Kendisinden yaş olarak kat ve kat büyük birinin karşısına oturmak bile tek başına cesaret işi...
Bu duyguları yönetmek ancak ciddi bir destek ile olabilir...
Evet, harika bir voleybol şöleni vardı geçen hafta ilçemizde ama o kızlarımızdan kimse Hande-Eda bloğunu aşıp smaç vurmasını beklemiyordu...
Ancak bizim satranççı küçüklerimizden böylesi sonuçlar hemen her turnuvada beklenmekte ve bu beklenti onları eminim ki yıpratmakta...
Sonuç olarak başlığa dönersek...
Satranç sporcusu olmak zor...
Hele ki küçük bir satranç sporcusu olmak gerçekten çok zor...
Akılda Kalan: "Herkes bir gün Micheal Jordan olmak istiyor, ben ise her gün Micheal Jordan olmak zorundayım..."
Micheal Jordan