Ali Gülcü

Neyse arkadaşım neyse

Aniden sis inince hiç hesapta yokken otele yerleşmek zorunda kaldım.

Hiç değişmiyor burası, aynı resepsiyon görevlisi, aynı ifade, aynı koku, numaraları farklı olsa da aynı odalar…

Sizin hayal gücünüze bıraktığım bir şehirde, kendi halinde, mütevazı, gecelemek zorunda kaldığım bir liman…

İnsanın kendini dinleyebileceği kadar sessiz üstelik…

Yatağa uzanıp düşünüyorum bir süre, şimdi hatırlamadığım fakat o an kafamı kurcalayan sudan meselelere takılıyorum…

Uyumaya niyet etsem?

Henüz çok erken…

 

Fırsat buldukça gittiğim balıkçıda alıyorum soluğu…

Elektrikli ısıtıcıların arasına serpiştirilmiş ahşap masalardan birine oturuyorum…

Deniz karanlık, gökyüzü küskün ve inadına soğuk oysa!

Aynı garson geliyor…

Masaya bıraktığı tabaklar ve bardaklar aynı.

Tenha.

Benden başka, kendi aralarında fısır fısır konuşan iki kişi daha var.

Ne moda oldu bu şifreli konuşmalar!

"Malum kişi, malum olaydan sonra…"

Korkaklık mı? Gizemli görünme çabası mı? Gizli saklı işler mi?

Bana neyse artık…

 

Geçen hafta gençten bir arkadaş telefon etti, "müsaitsen oturalım ağabey" dedi, benim de canımın sıkıldığı bir geceydi. Laflıyoruz, geçim sıkıntısı, sarsılan ilişkiler, yıkılan gurur duvarları…

Başkasının derdine deva olmak, öğüt vermek ne kolay!

Muhabbetin bir yerinde;

"Güçlü olmalısın, insan başına gelmesi gerekeni yaşıyor, demek ki şimdi de bunları yaşaman gerekiyormuş, dik dur." gibi bir cümle kurdum.

Durdu genç adam.

Boş gözlerle baktı.

"Sıkıntı da burada ya ağabey" dedi " ben nasıl güçlü olunacağını" bilmiyorum.

Burnunun üzerine yumruğu yiyince gözleri kararan boksöre döndüm bir an, köşeye kaçtım,iplere tutundum, kelimelerim bitince sustum sonra konuyu değiştirdim.

 

Farklı günlerde, farklı kişilerle konuştum malum konuyu, farklı farklı yollar paraya çıktı.

Günümüz insanının algısı bu; paran varsa güçlüsün, yoksa kim seni ne yapsın?

Mücadele ruhu, zorluklar karşısında yılmama, hayatı sevme, yaşama tutunma, dik durma, kavramlarından konu açan olmadı…

 

(Yoksa paralı insanların tuzakları mı bu kavramlar?Diye de düşünmeden edemiyor insan!

Zorluklarla mücadele et bana özenme!

Elindekilerin kıymetini bil, küçük şeylerden mutlu ol!

Hayatı sev, sorgulama, sen ay sonunu nasıl getireceğini düşünürken bırak ben özel uçağımla gezeyim…

Cep delik ama gurur da iyi bir şeydir!)

 

Gazzali; insanların çoğunluğunun güç ve başarıya bakarak davrandıklarını güçlü, başarılı olanın hakikatini hakikat olarak aldıklarını savunmuş…

Siz ne düşünüyorsunuz?

Değişen iktidarlarla beraber fikirleri de değişen sanatçılar düştü aklıma!

Zamanın güçlülerini örnek alıp onlar gibi olmak isteyen diğerlerinden farklı olduğunu düşünen, güçlü olmanın ne demek olduğunu bil(e)meyen nesiller geliyor, geçiyor…

 

Sisli bir gecede, aslında olmak istemediğim bir şehirde, can sıkıntısından biraz da zaman geçirmenin başka yolunu bilmediğim için oturduğum masada, sanki kafamı kurcalayacak farklı konular yokmuş gibi…

 

Neyse arkadaşım neyse, ne demiş Hayyam?

Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki,
Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi;
Biri iyinin kötünün aslını bilir,
Öteki ne dünyayı bilir, ne kendini.

 

 

 

 

 

 

 

YORUM YAP