İbrahim Çeşmecioğlu

Muhtar çakmağı

Diyorlar ki, pandemiden sonra birçok şey eskisi gibi olmayacak. Bihakkın doğrudur böyle bir yorum. Nerden biliyorsun derseniz? kendimden biliyorum, kendimden efendim! Ben mesela karınca ezmez bir adamken şu anda neler geçiyor aklımdan yazayım da, bu garibe ister acıyın ister oturup kahkahayla gülün:

Diyorum ki, insan ölünce fosil yakıt oluyor ya hani! İşte mesela Mussolini kışın sırtımı yasladığım kalorifer peteğinin yakıtı olsa da, bunca yıl dünyanın yükünü taşıyan sırtımı ısıtsa...

Hitler çok sevdiğim muhtar çakmağında benzin olsa, bir keyif cıgarası yaksam namussuzla...

Mesela ardından yaz gelse. Gelse de, o korkunç diktatör Franko bir depo yakıt olsa arabamda. Çatır çatır geze geze yaksam mendeburu yollarda! ‘Ben de, bir zamanlar dünyayı ateşe verdikleri kadar büyük bir zevkle yaksam dibine kadar onları olmaz mı?' diye düşünüyorum.

Hiç öyle delirmişim gibi bakmayın bana. Bir gün herkes ettiğini bulacak nasılsa değil mi… Dileğim benim elimde ve keyfimce yansın alçaklar, işte o kadar.

 

ARTI EKSİ

Paramız arttıkça arttırıyoruz konfor saydığımız tutsaklığımızı da.

Arabalarımız metal, evlerimizse beton hücrelerimizdir artık! Farkına varacak mıyız peki bu gönüllü esaretimizin bir gün? Zannetmem.. Ölü sayılır zaten, koca bir yaşamı verip de, karşılığında evler ve arabalar alanlar!

Ve fakat...  Az da olsa, tek başına mutlu olmak ayıptır diyerek kedilere bile yer ayıranlar var halâ çevremizde. Bitmemişler nasılsa! İnsanlığın soylu yanı.. insanlığın güneş gören tarafıdır onlar. Gerçekte onlar hakça yaşamı ve yaşam hakkının kutsallığını ödünsüz savunanlardır. Rüzgârda titreşen kandil gibi sönmemeye çalışarak, mutluluğun da ışığını korumaya çalışanlardır. Tanrı şahidim olsun. Dünya bizleri karnındaki ifrazat misali uzayın boşluğuna kusmadan önce, dilerim bu iyi insanlar yeryüzünün hastalığı haline gelmiş zalim harisileri de tedavi ederler. İyiliği örgütleyenlere selam olsun. Selam olsun siz kıymetli dostlarıma.

 

BİLEN VAR MI?

İyi ki yaşadık o güzelim zamanları…

Daha birbirimizi görüp de doyasıya sarıldığımız günlerdi.

Daha acımızı, aşımızı can ocağında paylaştığımız vakitlerdi. Özlemlerimizi, nemlenen göz çukurlarımızdan düşmesini istemediğimiz yaşlara hapsederek “evvel zaman içinde” diye, hayallerimizi ise “elbet zamanı gelince” sözleriyle anlatırdık biz! Tosbağa ile tavşanın yarıştığı öykünün kazananı ağır, ilkeli ve istikrarlı olan tosbağaydı daha o vakitler!

Ne oldu bize,

Ne öncemizin değeri kaldı, ne sonramızın önemi var!

Size de garip gelmiyor mu, bir hayatımız var ama hiç zamanımız yok artık. Köylerimiz var üretimimiz yok. Okullarımız var ama akıllarımız aç. Denizlerimiz ve topraklarımız çok koruyanı yok. Binlerce fabrikamız var gene işçi ezilir, gene işçi kan ağlar. Ne oldu bu memlekete? Koştur koştur nasıl bir zamana vardık biz böyle bilen var mı?

 

ACILARA TUTUNMAK

Belki de konuşmadan anlatmanın en hilesiz halidir ağlamak!

Acı çekmenin yaratıcılıkla doğrudan ilişkisi olduğunu bir çok insan gibi hep düşünmüşümdür. Geçmişi büyük ızdıraplarla yaşanmış halkların müzisyenleri ve edebiyatçıları çok samimi gelir bana. Mesela İngiliz sanatçılardansa İrlandalı yaratıcılara daha yakın dururum. Ben de kendilerine karşı nefret suçu işleyen İngiltere kraliçesinden, İrlandalılar kadar nefret ederim.

Benzer sebeplerle Avrupa'nın diğer yazarlarını okusam da James Joyce adamımdır.. müzisyenlerini sevsem de Sinead O Connor vazgeçilmezimdir.

Bu gün İrlanda'nın güçlü sesinden Nothing O'Connor adlı şarkısını size de benim gibi iyi gelmesini dileyerek armağan ediyorum kıymetli dostlarım. İşinize ve ömrünüze bereket.. iyi haftalar.

 

ŞAHİN AKDEMİR

Muğla Marmaris'te yangın söndürmede görevli ekiplere yardım ederken dumanların içinde kalıp zehirlenerek ölen Şahin Akdemir'e bütün bir ulus yas tutup ağladı. Dilerim merhameti kadar sonsuz olur huzuru. Bulutlar toprağı yıldızlar yorganın olsun...

Ah oğul...ah sesimin yangını, içimin yongası, sabahlayan canımın duman duman ağrısı oğul!

Karakter kanseri alçaklar ağaç, hayvan, taş toprak demeden ateşe verdiniz, bari şu safi merhamet olan fidana kıymayaydınız! Ne yazsam içim zerre kadar rahatlamayacak! Hiç yazmasam ise ellerimizle su verdiğimiz, üzerine titreyerek büyüttüğümüz merhamet fidanlarının ruhu huzur bulmayacak.

Seni ve binlerce fidanı ateşler içinde bırakanlar ölmesin de çürüsünler. Sonsuza kadar çürüsünler. Bütün dünya bitmeyen azaplarını görsün. En içten sövgülerimle…

YORUM YAP