Adil Sirkecioğlu

Köşe Yazarları

       
Eh be keskin sirke ne kadar da çok seni ilgilendiren olay var dediğinizi duyar gibiyim. Aynı şeyi ben de düşündüm. Her gelişmenin beni ilgilendiren yönünün bulunmasını, hayatı doya doya yaşadığıma bağladım ve mutluluk duydum. Pişen çorbalarda tuzumun olması iyi. Bazen tuz yerine sirke kattığımız oluyor, hatta dozunu ayarlayamadığım durumlarında farkındayım. O kadar kusur kadı oğlunda da olur, kadı damadında da.
Kalemi dolaştırmadan mevzuumuza damardan girelim. Başbakanın köşe yazarları hakkındaki düşünceleri ve sözleri yanlış. Salı günü yapılan grup toplantısında maksadını aştığını belirtip, sözlerinin köşe yazarlarına değil patronlarına olduğunu ileri sürse de yanlış. Köşe yazarını hizaya sokacak olan patronu olamaz. Başbakan, Genelkurmay, mülki amir hiç olmaz. Köşe yazarının hatasını, varsa hakaretini, niyeti bozuk hatta hainlik mertebesinde olsa bile yasalar çerçevesinde değerlendirmek cezasını vermek gerekir. Köşe yazarını terbiye edecek olan okurları ve yine köşe yazarlarıdır. Bunun haricindeki uygulamalar ve düşünceler, demokrasiyi temelinden dinamitler.
Bu konuda tek başıma tepki vermeyi düşünürken, hazırlanan protesto metninin imzaya açılması yüreğime su serpti. İmzalayanların çoğunun Ak Parti yanlısı, Başbakanı destekleyen kalemler olması çok güzel. Yandaş diyerek aşağılanmaya, yazdıkları etkisizleştirilmeye çalışılanlar; dik duruşlarıyla diğer meslektaşlarına örnek oldular. Her köşe yazarı benimsediği görüşü desteklerken, hatalarını da yazması gerektiğini anlamıştır umarım.
Olmadı Başbakanım, olmadı. Mücadele ettiğiniz kişi ve kuruluşlar gibi düşünmek, davranmak size yakışmadı. Hem de sanatçılarla yaptığınız toplantı ve onlardan yardım talebinizin olumlu etkileri dalga dalga yayılırken, ters yüz eden sözler hiç olmadı. Sanatçılara atılan bir adım, köşe yazarlarından esirgenmeseydi daha iyi sonuçlar alınırdı. Eminim onların içinden de yiğidi öldürüp, hakkını yemeyen bir Arif Sağ çıkardı.
Yakın zamana kadar TSK’yı yıpratan itibarını azaltan yazılar suçlamalarıyla gelinen nokta ortada. Hiçbir habere, köşe yazarına; hükümeti kötüleyen, ekonomiyi çökerten hainler olarak bakma hakkınız yok. Türkiye'yi çok sesli bir koroya benzetirsek, tek ses çıkmasını beklemeyin. İyi bir orkestra şefi olduğunuza inanıyorum. Akort bozukluklarına patron balyozu indirmeyin. Çok fazla denersiniz sizin şefliğiniz tartışılmaya başlanır.
Kayda değer hiçbir davranış, dikkate alınacak fikir sergilemeyenlerinde hesap sormaktan bahsettiği, hesap sorarak iktidar olacaklarını sananların varlığı bir gerçek. Onların yanında size verilen değeri fark edin lütfen. Yazılanları ve olumsuzlukları meyve veren ağaç taşlanır düşüncesiyle değerlendirmeniz, demokrasiye olan bağlılığınızın ölçüsü olacaktır.  
Yazdıklarını beğenmesem de, çok farklı düşünsem de hiçbir köşe yazarının bulunduğu konuma kolay gelmediğini biliyorum. Tersini iddia edenlerin deneyip, boylarının ölçüsünü almasını dilerim. Köşe yazarlığı; kürsüden konuşmaya, muhtıra, talimatname, protokol hazırlamaya hiç benzemez. Önceki yazılarımı eleştirdiğim, beğenmediğim buna rağmen kuyruğu dik tuttuğum olmuştur. Yine de patronlardan en ufak bir ima duyacak olsam anında bırakırım. Onların benim yüzümden görebilecek zararları bile hissetmek, rahatsızlık verici. Patronla köşe yazarını karşı karşıya getirmek, beceriksiz tezgâhtar örneğiyle örtüşmüyor.
Türkiye'yi yönetmenin zorluğunu çok iyi anlıyorum. Zorluklar karşısında yaşanan gerginliklere de hak veriyorum. Silivri’yi yönetmedeki zorluklara şahit oldukça, Başbakan neler çekiyor demekten kendimi alamıyorum. Buna rağmen sanatçılara yaptığı gibi, toplumun her kesimine kucak açan bir başbakan istiyorum. İl başkanı olarak konuşması için anons yapılırken benden ve yanımdakilerden müsaade isteyen Erdoğan mütevazılığini özlüyorum. Konuşmanın sonuna kadar yerime çivileyen, tüm direnmelerime karşın Ak Partili olmamda başlangıç noktası olan davranışı, Başbakan bu günde sergileyebilecek büyüklük ve olgunlukta. Bilmem anlatabildim mi?
Yazdıklarımı anlamayanlar, anladıkları halde "Bu nasıl Ak Partili" sorusunu soracaklardır. Siyaseti abilerinin direktifi doğrultusunda yapmayı alışkanlık edinmişlere ne söylesem boş. Bu konuda düşünceleri olabileceğini veya cesaret gösterebileceklerini beklemiyorum. Beni yargılamayı akıllarından geçirebilirler. Hiç önemli değil. Bu güne kadar önce Ak Partili, sonra köşe yazarı olmaya çalıştım. Hiç de gizlemedim. Çok gerekirse önce köşe yazarı, sonra Ak Partili olurum. Öyle bir tablodan da gurur duyarım. Zorlanacaklar düşünsün.
Ben dengemi kurdum, rahatladım. Taraflı olmama zarar vermeyi hiçbir zaman düşünmedim. Son meclis toplantısını onca yazıma rağmen Ali Tabakoğlu ile yan yana takip edebilmek mutlulukların en güzeli. Konuşulanlarla ilgili çok farkı şeyler düşünsek de. Şimdi Belediye Başkanımızla daha rahat çay içebilir, gözünün içine bakabilirim…
Başbakansız kalın; köşe yazarsız, orkestrasız, şefsiz kalmayın.  

YORUM YAP