Sevginar Sali

Kızıyorsan yanlış yaptığın bir şey var!


"Bir şeye kızıyorsan orada yanlış yaptığın şey var” dedi Yaşam Koçu Cenk Sabuncuoğlu : ) Ama öyle bir huzur ve gülümsemeyle söylüyor ki, kızdığınız kızacağınıza pişman oluyorsunuz yetmiyor yaptığınız yanlıştan dolayı utanıyorsunuz, suçluluk hissi de ekleniyor yaşadığınız duygu karmaşasına. Ben bu yaşıma kadar kızmayı "Başkalarının hataları yüzünden kendini cezalandırma” olarak görmüşümdür. Gördüm de ne oldu ‘kızma’ma engel oluşturduğu söylenemez; kızgınlığımla baş etme de bir yöntem ama… Halen daha çok pis sinirlenirim; kızarım yani işler ters gittiğinde : ) Sanki kızmak hoşumuza gitmeyen durumu ortadan kaldırıyor!? O kadar eforu tansiyonunu zıplatmaya, söylenerek, bağırıp çağırarak yüreğini tüketmeye harcayacağına hoşuna gitmeyen durumu bertaraf etmeye ayır enerjini değil mi? Boş yere israf! Zararın üstüne zararla gitmek…
Ve başa dönelim kızdığınız bir durum varsa mutlaka yanlış yaptığınız şeyler yatıyor temelinde. "Ama ben bir şey yapmadım, suçum yok filanca yaptı, ona kızıyorum” dediğinizde de olayın esasına gidin. Sen o kişiyi özel alanına aldın, sırrını, hassasiyetlerini paylaştın, belki umut bağladın ya da gereğinden çok güvendin. Onun seni hayal kırıklığına uğratmasının önündeki tüm kapıları açtın… Yanlış yaptın, bedelini ödeyeceksin!
Yok öyle bedavadan hayat tecrübesi kazanmak : )
Yanlışlar yapmasak hayat ne kadar sıkıcı olurdu. Dalgasız bir deniz düşünün, rüzgârsız bir hava : ))) Bu sebepten; dağılıp dağılıp, dağıtıp dağıtıp toparlamaya devam… ‘Bırakın dağınık kalsın’ demeyeceğim bir süreliğine olabilir ama sürekli dağınık yaşanmaz…
• Kızdığınızı hissettiğiniz anda yaptığınız yanlışı arayıp bulun…

BAŞKAN YARDIMCISI KARDEŞİNİ İŞE ALDI MEVZUSU...
Geçtiğimiz hafta yazdığımız ‘Selimpaşa’ merkezli olay ve kişiler ile ilgili geri dönüşümleri merak edip duruyorsunuz… İşin açıkçası sizden daha çok merak etsem peşine düşerdim. Ama diyor ya Şems-i Tebriz, "Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.”
"Baş mimar” diyor ki; "Emine Hanım’ı çok üzdün. Kız kardeşi zaten 5 yıldır belediye personeli. Tapu ve Kadastro Müdürlüğünde çalışıyordu maaşını belediyeden alıyordu. Aynı şekilde çalışan başka görevlilerimiz de var örneğin Kaymakamlıkta istihdam edilen. İletişim Merkezinden bir arkadaşımız evlilik dolayısıyla ayrılınca, Tapu Müdürlüğünde de işler hafiflediğinden zaten maaşını ödediğimiz personeli belediyede göreve çağırdık.”
Valla ben yine o kadar karşı değilim olaya, hatta ikna edilmesi gereken de son kişi olduğum söylenebilir. Belediyede dolaşan "Emine hanım kardeşini işe aldı” söylentisinin önünü kesmek zorunluluğu da bende olmasa gerek. Sizin duymazdan geldiğiniz gibi basın olarak bizlerin de bu rahatsızlık homurtularına kulak tıkamamız olacak iş değil! Kaldı ki kimseye fayda sağlayan bir şey olmaz. "Yazmadan önce aç sor” yerine ‘Yazdıktan sonra; siz cevap verin’i tercih ederim. Basın açısından ikincisi daha uygun! İlkini iktidar da gazeteciler de ziyadesiyle suiistimal ettiğinden doğru işleme şansını elbirliğiyle yok etmişiz bir yerlerde ve zamanlarda; genel sorun ama özelde aşılmaz.
Emine Hanım’ı üzmek gibi bir vazifem de derdim de olmadığı gibi, mutluk etmek, hakkındaki olumsuz yargıları bertaraf etme sorumluluğu da bana ait değil. Başkan Yardımcısı olmayı başaran kişi (ki Emine Tarin’den söz ediyoruz) hakkındaki kamuoyu algısını da düzün şekilde tutma sorumluluğunun farkındadır. Emine Hanım ‘ağlamasın’, ‘üzülmesin’ kaygısından daha önemli gündem maddelerimiz ve konulara bakış açısına sahip olma mecburiyetimiz var… Biz basın olarak neyse de, babalar gibi Silivri’de neredeyse her ikinci kişinin oyunu alan Özcan Işıklar’ın konular ve olaylara nesnel ve geniş çapta yaklaşması genel memnuniyetin sağlanması bakımından daha yararlı görünüyor.
Selimpaşa ile ilgili diğer konular hakkında "Başmimar” açıklama yapmadı, girmedi bile… Aksini düşünse dibine kadar hissettirirdi, o kadarla da kalmaz kükrerdi… Anladık hepimiz her halde vaziyeti!

YORUM YAP